Onur Yaser Can'ın ölümüne ilişkin dava 31 Mart'a ertelendi
Narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra çıplak aramaya maruz bırakılan ve darp edilen Onur Yaser Can’ın intiharına ilişkin 4 polisin yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında, Can ailesi avukatlarının yaptığı ‘işkenceye suç duyurusu’ talebi reddedildi. Duruşma 31 Mart’ta ertelendi.
Narkotik polisi tarafından 2 Haziran 2010'da uyuşturucu satın aldığı gerekçesiyle gözaltına alınarak kötü muamele ve çıplak aramaya maruz bırakılmasının ardından hayatına son veren Onur Yaser Can’ın ölümüne ilişkin dava 31 Mart’a ertelendi.
Evrensel’de yer alan habere göre, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın üçüncü duruşmasına Onur Yaser Can'ın ailesi ve arkadaşları katıldı.
Tanıkların ilk defa dinlendiği duruşmada, polis amiri H.A, diğer sanıklar Y.B. ve O.Ü. duruşmaya SEGBİS yoluyla katıldı, sanık M.O ise duruşmaya katılmadı.
ONUR YASER CAN'IN BİR AY İÇİNDEKİ DEĞİŞİMİNİ ANLATTILAR
Tanıklardan ilk olarak dinlenmeye başlanan Bahattin Burak, “Yaser benim üniversiteden beri arkadaşım. Hem İstanbul’da hem de Ankara’da ev arkadaşlığı yaptık. Hayat dolu bir insanı 3 hafta içinde kaybettiğime şaşırıyorum. Bunca yıl buraya gelmekte de zorluk yaşadım. Yaser’i kaybettiğimiz 3 hafta içinde 2-3 kere buluştuk. Gergindi, takip edildiğini söylüyordu. Karaköy’de yıkılmış balıkçıların orda buluştuk. Her görüşmede bakışları çaresiz ve yardım dileyen şekildeydi. Takip edildiğini ve muhbir yapılmaya zorlandığını söylüyordu. O süreçte gözlerinde gördüğüm şeyi, uzun yıllardır tanıdığım arkadaşımın psikolojisinin 3 hafta içinde nasıl bozulduğunu biz anlayamadık” dedi.
“Birkaç davadır dinlediğim kadarıyla çıplak arama meşrulaştırıldı burada” diyen tanığa hakim "Önceki duruşmalarda olan olayları anlatmanızı beklemiyoruz sizden" diyerek müdahale etti. Tanık, "Biz acımızı ve öfkemizi sağaltacak bir karar bekliyoruz" diyerek sözlerini noktaladı.
Ardından söz verilen tanık Mustafa Çiçek, “Üniversite döneminden tanışıyorum Yaser’le, yakın arkadaş ve komşuyduk. Çalıştığı işten memnundu, çok sevecen, neşeli ve hep pozitif bir insandı. Olgun bir insandı, bu süreçten sonra tanıdığım Yaser Can’la alakası yoktu” diye konuştu.
Yaser Can'ın Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) arkadaşı olduğunu belirten Selda Taşkın da “Belki bana anlatmak isteyebileceğini düşünerek ne olduğunu sordum. Harbiye’de uyuşturucu alırken yakalanıp emniyette aşağılandığını, kötü davranıldığını, çıplak arama yapıldığını söyledi. Moralini bozmaması gerektiğini söyledim. İkinci kez tekrar çağrıldığını, ifadesinde olmayan şeylerin ifadesi olduğunu söylemişler, Yaser itiraz edince 'ama bak bu senin imzan' demişler. Ben de güçlü olması gerektiğini söyleyince 'aileme ve arkadaşlarıma bi şey yaparlar diye korkuyorum' dedi” diye aktardı.
Taşkın ayrıca, “Birkaç gün sonra tekrar görüştük Taksim civarında. Yaser orada daha bitkin ve sessizdi. İki hafta sonra da arkadaşım, Yaser'in öldüğünü söyledi. Ben Yaser'in ölümüne tanıklığımın yanında 12 yıldır Hatice Can'ın da ölümüne sebep olan bu adaletsiz soruşturmaya da tanığım” ifadelerini kullandı.
Ailenin avukatı Çınar Aksoy, tanık Emrah Özgün'e, Yaser Can'ın 3. kez ifadeye çağırılmasına ilişkin bilgisi olup olmadığını sorması üzerine, tanık bunu duyduğunu ve Yaser'in hiç gitmek istemediğini söyledi.
"HAYAT DOLU BİR İNSANDI, YAKALANDIĞI GECE HER ŞEY DEĞİŞTİ"
Tanık Aziz Köse ise “Yaser'i üniversite yıllarından beri tanıyorum. Hayat dolu, yaptığı her işi iyi yapan, muhteşem bir insandır. İstanbul’da da birlikte çok vakit geçirdik. Yakalandığı gece her şey değişti. Karakoldan döndükten sonra olayı anlattı. Yan taraftan gelen sesler, soyunması, kötü muamele Yaser’i şoka sokmuştu. Yaser şoku atlatamadı. Onu hayata geri çekmeye çalıştık. Ama zaman içinde ellerimizi uzatmamıza rağmen ellerimizden kaydı gitti... Her ifadeye çağrıldığında gitmeden önce yaşadığı kaygı korku çok güçlüydü"
Avukat Çiğdem Şat ve avukat Çınar Aksoy'un sorularına cevaben tanık Köse, "Aktardıklarından aklımda kalan en belirgin şey yüzü duvara yaslanıp çıplak aranması ve yan taraftan gelen çığlık sesleriydi. İfadesine rızası dışında, yazmamış olmasına rağmen eklenen plaka numarası onda büyük endişe yaratmıştı" dedi.
"BUNLAR OLMASAYDI YASER, ANNEM VE BABAM ARAMIZDA OLACAKTI"
Ardından Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can da dinlendi. Geçen duruşmada aktardıklarını tekrar etmeyeceğini belirten Ezgi Sevgi Can, "2 Haziran’da abimin yakalanması, ardındaki 20 günlük süreçte yaşananlarla ilgili olayın bütünündeki maddi gerçekleri açığa çıkarmak, etkin bir soruşturma, yargılama yapmak için, mahkemenizin bu evrakta sahtecilik suçunu, bu sanıkların ne amaçla işlediği sorusunu sorması gerekiyor. Burada yapılan evrakta sahtecilik suçu, işkence ve kötü muamele suçlarını gizlemeye araç, baskı ve tehditle intihara sürükleme suçunun da işlevi haline gelmiştir. Ve burada aslında üç aşamalı bir suç zinciri söz konusu" dedi.
Kardeşi Ezgi Sevgi Can, "Önce yakalandığı gün kendisine uygulanan işkence, aşağılayıcı ve kötü muamele içerikli sorgulama ki bununla ilgili de tanıkların hepsinin ifadelerini dinlediniz. Hepsi ağız birliğiyle çırılçıplak aramadan, aşağılayıcı ve onur kırıcı muamelelerden bahsediyor" dedi ve detaylı bir şekilde sanıkların işkenceyi gizlemek için yaptıkları evrakta sahtecilik fiilini anlattı. Ezgi Sevgi Can, "Mahkemenizin işkence, aşağılayıcı ve onur kırıcı kötü muamele ve intihara sürükleme resmi evrakta sahtecilik, resmi belgeyi bozma ve yok etme, delil karartma ile ilgili suç duyurusunda bulunması gerekir" diye konuştu.
Ezgi Sevgi Can son olarak, "Bir insanın onurunu, haysiyetini ayaklar altına almak için nüfuzlarını kullanmasaydı o işkenceci polisler, onlarla karşılaşmasaydı Onur Yaser Can, bugün aramızda olacaktı, güzel mimari eserler veriyor olacaktı, annem aramızda olacaktı, babam aramızda olacaktı" ifadelerini kullandı.
Avukat Çınar Aksoy "Bu zincirleme suçların mağduru olarak Ezgi Sevgi Can Fransa'dan kalkıp geliyor, sanıklar SEGBİS'le katılıyor, ses açılmıyor, kayıt olmuyor, 'fotoğraflar benim mi emin değilim' diyor. Dolayısıyla sanıkların mutlaka celsede hazır bulunmasını talep ediyoruz" diyerek sanıkların SEGBİS'le bağlanmasını eleştirdi ve duruşmaya getirilmelerini talep etti.
Avukat Çiğdem Şat ise "FETÖ/PDY silahlı terör örgütü darbe teşebbüsüne" ilişkin hazırlanan iddianameden alıntılayarak H.A'nın M.T. ile görüştüğünü ve tanışıklıklarını tekrar açıkladı.
Avukat Mehmet Ümit Erdem sanıkların bir sonraki celsede hazır bulunması talebini tekrarlayarak dosyadaki eksikliklerin tamamlanmasını ve mütalaa verilmesini talep etti.
Sanık avukatı ise daha önce Fatih Cumhuriyet Başsavcılığında dinlenen tanıkların "Rahmetlinin sadece boxerı ile bırakıldığını, birazcık sorgulandıktan sonra bırakıldığını" beyan ettiklerini, Yaser Can'ın intiharının sebebinin maruz bırakıldığı işkence değil, ailesine bir şey olmasından duyduğu korku olduğunu iddia etti. Mahkeme heyeti ara karar için duruşmaya ara verdi.
TÜM TALEPLER REDDEDİLDİ, DURUŞMA ERTELENDİ
Mahkeme heyeti, sanıkların celsede hazır edilmesi talebinin reddine, işkence hakkında suç duyurusunda bulunma talebinin reddine, tutuklama talebinin reddine, dinlenmeyen tanıklar dinlenmesine karar vererek duruşmayı 31 Mart 2023'e erteledi.
NE OLMUŞTU?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can’ın hayatına son vermesi ile ilgili davada dört polise “Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme”, bir bilirkişiye de “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik veya Tercümanlık Yapma, Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği, Resmi Belgeyi Bozma, Yok Etme veya Gizleme” suçlamaları yöneltiliyor.
Dört polis ve bir bilirkişi hakkında açılan davanın 30 Eylül’deki ilk duruşmasına katılmayan polis amiri Hakan Aydın’ın SEGBİS sistemiyle ve gerekirse zorla getirme kararıyla mahkemeye katılmasına karar verilmişti. 2 Aralık 2022 tarihinde görülen duruşmada, mahkeme heyeti, işkenceyle ilgili suç duyurusunun da hükümle birlikte değerlendirilmesine karar vermişti.