Google Play Store
App Store

Sanat yaşamında 50’nci yılını kutlayan Melike Demirağ, ‘Vur Şu Sazın Tellerine’ ile 47 yıl sonra dinleyiciyle yeniden buluştu. Demirağ, “Bu karanlığın içinde duruşumu bozmadan yaşama katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana” diyor.

"Onurumla yaşadım"
Fotoğraf: Haluk Baylan
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.net

Hem müzisyenliği hem de oyunculuğuyla sanatseverlerin gönlünde taht kuran Melike Demirağ, sanat serüveninde yarım asrı tamamladı. 1970‘li yıllardaki politik şarkılarıyla dikkat çeken sanatçı, bugüne kadar birçok yasaklamayla karşılaştı. Ama engellemeler onu ne sanatından ne de duruşundan vazgeçirebildi…

Babasının yönettiği ‘Üç Kızgın Cengaver’ filmindeki küçük rolüyle 15 yaşında beyaz perdeyle tanışan Demirağ, 18 yaşındayken Yılmaz Güney ile başrolünü paylaştığı ‘Arkadaş’ filmiyle tanındı. Demirağ, filmle aynı adı taşıyan ve Şanar Yurdatapan‘ın bestelediği ‘Arkadaş’ şarkısını seslendirmesiyle ününü artırarak müzik kariyerine yoğunlaştı.

Sanatçı, ’Sürü’, ‘Gönderilmemiş Mektuplar’, ‘Yedi Tepe İstanbul’ gibi film ve dizilerde rol alan, ‘Geri Dönüşüm’, ‘Merhaba Arkadaş’, ‘Ninni’, ‘Ağlamak Ayıp Değil’, ‘Hani’ gibi çok sayıda albüm ve 45‘lik plaklarıyla dinleyicinin gönlünde taht kurdu. Şimdi, ilk kez 1977 yılında yayınlanan ‘Vur Şu Sazın Tellerine’ 45’liğinde seslendirdiği aynı isimli şarkıyı, yeni düzenlemesiyle dinleyiciyle buluşturdu. Demirağ ile 50 yıllık sanat serüveninde bir yolculuğa çıktık.

Sanat serüveninizde 50 yılı geride bıraktınız. Kendinizi kariyerinizin neresinde görüyorsunuz?

Buna kariyer mi demek lazım bilemedim aslında. Varlıklı bir ailenin kızıydım. Hayatı çevremdeki yaşam şeklinin oluşturduğu bilinçle yaşıyordum. Ama içimde, ruhumun derinliklerinde bilinçli olmasa da bir şeylerin yolunda gitmediğini hisseden ve zaman zaman itiraz eden bir duygu da vardı elbette o yaşlarda eyleme dökemediğim.

Sonraki yıllarda film oyunculuğuyla başlayan ve yorumculukla devam eden sanatsal yaşamımı her insanın, hayvanın, doğanın adaletle yaşaması, var olabilmesi ve aydınlık bir Türkiye için kullanmaya çalıştım. İşte kariyer gibi algılanan serüvenin 50’inci yılında, bu karanlığın içinde onurumu ve insani duruşumu bozmadan yaşama ufacık da olsa katkıda bulunduysam ne mutlu bana.

SİLAHINIZ SANATSA DERDİNİZ BİTMEZ

Siyasi görüşlerini açıkça ifade eden bir sanatçı olmanın nasıl bir bedeli var?

Yaşadığınız devrin muktedirlerine, güce yaranır kişiliğinizi ve onurunuzu yok sayar, ülkenin insanının çıkarlarını değil de kendi çıkarınıza bakarsanız, bütün kapılar açılır önünüzde. Onursuz kariyerleri olanlar listesine girip yaşarsınız. Artık buna yaşamak derseniz tabii. Ama haksızlığa, hukuksuzluğa,  adaletsizliğe, soygunculuğa, darbelere karşı sanatınızı silah yaparsanız, işte o zaman başınıza çok dert açılır. Konserleriniz iptal edilir, yandaş televizyon ve medya tarafından “vatan haini, kansız komünistler” diye karalanır hatta vatandaşlıktan da atılırsınız.

1980 Darbesi’nde albümünüz yasaklanmıştı. Bugün de çeşitli sebeplerden dolayı sanat yasaklamalar ve engellemelerle karşılaşıyor. Bunun okumasını nasıl yaparsınız?

Bu ülkenin sol görüşlü ve devlet desteğini arkasına almış sağ görüşlü halk çocuklarını iktidardaki rejim gelecekteki senaryolarının çıkarları için hep birbirine düşürerek düşman etti. Darbeciler, solcuların yanında ülkücü gençleri de işkenceden geçirdi. Yıllar sonra bir vapurda bir adam elini uzatarak siz Melike Demirağ mısınız diye sormuştu. Ve kendisinin MHP teşkilatının üst düzey yöneticisi olduğunu, bir zamanlar beni komünist bir vatan haini olarak gördüğünü; ama 12 Eylül Darbesi‘nden sonra kendisinin de cezaevine atıldığını ve benim mücadelemi takip edip, takdir ettiğini söyledi.

2000’li yılların başındaydık o zaman. Bugün tek insanın yönetimindeki Türkiye‘de aynı filmin farklı versiyonunun geliştirilmiş senaryosunu yazmaya ve yaşatmaya devam ediyorlar.

Geçmişimizin karanlığını bilmeden yaşarsak tutsak insanların ülkesi olacak burası yakında. Bu karanlık aydınlatılmasın, farkındalık yaratılmasın diye sanatçılara yasaklar, engeller konuyor. Baskıcı rejimlerin doğasında var bu.

KARANLIĞA IŞIK TUTMAYA ÇALIŞIYORUM

Bu yasaklamanın size ve kariyerinize nasıl etkileri olmuştu?

11 yıl yurt dışında neredeyse tüm dünyayı dolaşıp, Türkiye’de darbecilerin nasıl insan haklarını yok ettiklerini konserlerimde şarkılarımla, konuşmalarımla anlattım. Sonucu vatandaşlıktan çıkarılmak oldu. Bugünün yandaş, yalan dolanla gerçekleri saptıran, gücün yanında olan medyasına benzer o günün medyası da karalamak için elinden geleni yaptı.

O günler sosyal medya olmadığı için yalanları da yalanlayamıyordum. Bir kuşağa beni ve benim gibi arkadaşlarımı unutturmaya çalıştılar. Şarkılarımız, kitaplarımız yasaklandı.

Ama ben bugün ülkemdeyim ve arkamda beni sevenlerin olduğunu bilerek geçmişin yarattığı bugünün karanlığına biraz olsun ışık tutmaya çalışıyorum.

Melike Demirağ, Yılmaz Güney’in 1974 yapımı Arkadaş filmindeki rolüyle adını duyurmuştu

BABAM YILMAZ GÜNEY’İN FİKİRLERİNE KARŞIYDI

18 yaşındaydım Arkadaş filminde oynarken. Babam Turgut Demirağ, ülkemizin önemli yönetmen, yapımcı ve senaristlerindendi. Yılmaz Güney‘in fikirlerine karşıydı ve beni de bu fikirlerine alet etmesini istemediği için izin vermek istemedi. Ama benim dünyadan haberim yoktu ve bir yaz macerası olacaktı oynamakta ısrar edince babam çaresiz kabul etti.

Artık hayatımda yaşadığım dünyanın dışındaki hayatı görmeye, gördükçe de isyan etmeme neden olan gerçeği arayış başlamıştı. Artık hiçbir şey aynı olmayacaktı. Olmadı da.

Vur Şu Sazın Tellerine’yi 47 yıl sonra yeniden dinleyiciyle buluşturdunuz. Orijinalinden farkı nedir bu düzenlemenin?

Vur şu sazın tellerine şarkısı Türkiye‘nin her yöresinden seslenen türküleri konu ediyor.

En güzel yıllarımın arkadaşı canım Baha Boduroğlu da sözü ve bestesi Şanar Yurdatapan‘a ait bu şarkıyı tekrar kendi tarzında otantik ve Batı enstrümanlarıyla harmanladı. Ve ben de bu şarkının bağlamalarının düzenlemesini yapan sevgili arkadaşım, dostum Mustafa Budan‘ın stüdyosunda şarkıyı yeniden yorumladım. Baha‘cığım hemen ardından hoşcakal dünya diyerek veda etti. Ossi Müzik tarafından yayınlanan bu şarkı, onun sevgili ve değerli anısına dinlensin.

Bu parçanın günümüzde tekrar yayınlanıyor olması neden önemli?

Şarkılar yurdun insanını birbirine tanıtır, köprü olur. Biz doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kardeşiz der türküler. Farkındalık yaratır. Bizi birbirimize kendi kötü çıkarları için düşürmeye çalışan muktedirlerin oyununu bozar. İşte onun için yıllar sonra tekrar söylenmesi önemli bence.

Bugünlerde ülkeye dair en çok neyi dert ediyorsunuz?

Laik bir Cumhuriyetin gittikçe çağdaşlıktan, kurucu değerlerinden uzaklaştırılması. Ve ne yazık ki devletin bütün gücünü eline geçirmiş tek insan rejimine karşı muhalefetin hâlâ muhalefet etmemesini dert ediyorum.

Nasıl bir atmosferde sanat üretmek istersiniz?

Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…