Müziğe ilgisi olan otizmli Caner Serin uzun yıllar kendisini çalıştıracak bir öğretmen bile bulamadı. Piyano ve gitar çalan, yurtiçi ve yurtdışında konserler verip albüm çıkaran Serin, şimdi üniversiteli olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Önyargıyı yendi, hedefine ulaştı
Caner Serin (sağda), yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda konser verdi. (Fotoğraf: BirGün)

Sibel BAHÇETEPE

Bebekken müziğe ilgisi fark edilen ve 2 yaşındayken otizm tanısı konulan Caner Serin, 21 yaşına kadar kendisini çalıştıracak bir müzik öğretmeni bulamadı. Ailesinin desteği ile müzikten hiç kopmayan Serin, yetenek sınavını geçerek üniversiteli oldu ve geçtiğimiz günlerde müzik bölümünde eğitime başladı. Anne Filiz Serin, eğitiminin önemine dikkat çekerek, otizm tanısı alan ailelere "Çocuğunuza dokunun, onu sevdiğinizi söyleyin ve her zaman yanında olun" dedi.

1987 yılında öğretmen Filiz Serin ve doktor Azmi Serin çiftinin çocukları olarak dünyaya gelen Caner’in müziğe ilgisi bebeklikte başladı. Ailesinin anlatımına göre, 3 aylıkken müziği kapattıklarında Caner ağlamaya başlardı. 10 aylıkken televizyondaki klasik müzik konserlerini saatlerce izleyen Caner ile ilgili hem anaokulunda hem de daha sonra gittiği tüm okullarda müzik öğretmenleri müzik kulağının çok iyi olduğunu söyledi.

GÖZ TEMASI ÖNEMLİ

2 yaşına geldiğinde ise Caner’e otizm tanısı konuldu. Otizmli olduğu için kimse Caner’e eğitim vermeye yanaşmadı. Evde müzik dinleyip kendi çabası ile enstrüman çalan Caner, 21 yaşına kadar müzik öğretmeni bulmakta zorlandı. 2008 yılında babasının işi nedeniyle taşındıkları Gaziantep’te Hamdi Hikmet Geçin’den ders aldı. Piyano ve gitar çalmayı öğrenen Caner, Nisan 2010 tarihinde ilk kişisel piyano dinletisini verdi. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda konser veren Caner, 2019 yılında Bendeniz şarkılarından oluşan 5 şarkılık “Uyanış” adlı albümünü çıkardı. Lise eğitimini dışarıdan bitiren Caner, ardından üniversite sınavından yeterli puanı alıp yetenek sınavını da geçti ve üniversiteli oldu. Caner, bu yıl Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü’nde eğitime başladı.

Caner’in en büyük destekçisi ise annesi Filiz Serin oldu. BirGün’e konuşan anne Filiz Serin, oğlunun tanı aldıktan sonra yaşadığı zorlukları anlattı. O yıllarda doktor olan eşinin mecburi hizmeti nedeniyle Trabzon’da olduklarını anlatan anne Serin “O yıllarda otizmli bireyler için imkanlar çok kısıtlıydı. O dönemlerde Caner’i kucağıma oturtup ona şarkılar söylerdim. Zaten çok sık müzik dinlerdi. 3 aylıkken müzik kapatıldığında ağlamaya başlardı, ‘Bu çocuk ne kadar müziği seviyor’ diyorduk. Tekrar açıldığında yeniden susar ve onu dinlerdi. Her türlü çocuk şarkısıyla oyunlar oynadık ve göz göze gelme provaları yaptık, çünkü otizmde göz teması çok önemli” dedi.

OKULDA SIKINTILAR

Oğlunun okul döneminde büyük sıkıntılar çektiğini kaydeden anne Serin, şöyle devam etti: “Sonra ben baktım ki bu böyle gitmeyecek eşimi görevi ile baş başa bırakıp Ankara’ya döndüm. Zaten Ankara’da öğretmendim. Ve bize tanı alındıktan sonra söylenen şey Caner’in özel eğitim yerlerine gitmesiydi. Ankara’da böyle bir ya da iki merkez vardı. Otizm çok farklı bir spektrum ve farklı bireyler, her biri farklı…Evimizin çok yakınında olan bir kreşe yazdırdık. Uyum sorunu yaşamıyordu, son derece güleç, sakin ve uyumluydu. Bol bol sosyal hayatın içine soktuk. Asıl sıkıntımız okul eğitim zamanı gelince başladı. Evimizin karşısında bir kolej vardı, oraya kaydını yaptırdık. İlk yıllar çok iyiydi, okula gitmeden okumayı öğrenmişti. 3’üncü sınıftan itibaren Caner dersleri takip edememeye, velilerden de yavaş yavaş sıkıntılar gelmeye başladı. Sonunda da kaydı yenilenmedi ve biz okulsuz kaldık. “

Ankara’dan sonra eşinin Antep’te göreve başladığını ve kendisinin de oğlu ile birlikte Antep’e gittiğini söyleyen anne Serin “Orada bir okulda göreve başlayacaktım ama tek bir şartım vardı, oğlumun kaydının yapılması. Bu kabul edilince okula başladı” diye konuştu. Otizmli çocukların özellikle eğitim yaşamında büyük sıkıntılar çektiğini, okullara kayıtlarının yapılmadığını anlatan anne Serin, devletin otizmli bireylere verdiği eğitimlerin yetersizliğine de dikkat çekti. Serin, “Rehabilitasyon uyum okullarında zaten haftada 2 saatle başlanıyor oysa bu çocukların haftada 38-40 saat ders alması düşünülmekte. Bireysel eğitimlere çok önem verilmesi gerekiliyor, toplu katılıma çok önem verilmesi gerekiyor ve bütün bunların hepsi bizim okullarımızda kaynaştırma, uyum okullarında ve rehabilitasyon merkezlerinde çok sınırlı olduğunu biliyorum. Özel dersler konusunda çok yetkili ve etkin insanların derslere girmesinin gerekliliği önemli” değerlendirmesini yaptı.

YENİDEN DOĞDUK

“Her müzik öğretmeni ‘Caner’in kulağı iyi’ demesine karşın özel ders verebilecek öğretmen bulamadık” diyen anne, şöyle devam etti: “Kimse buna yanaşmadı çünkü herkes zorluğunu biliyordu. Maalesef bu süreç böyle devam etti. Caner çok uzun bir süre sadece müzik dinleyerek müziğe olan ilgisini devam ettirdi. Hiçbir an boş kalmadı, kulaklığı ile sürekli müzik dinlerdi, birlikte şarkılı oyunlar oynardık. Danslar ederdik. Caner ile saklambaç oynarken bile şarkı söylerdik. Şarkıyı hayatımızdan hiçbir zaman çıkarmadık. Birtakım şanssızlıklarla Caner 18 yaşına geldi. 2008 yılında ise tesadüfen Gaziantep Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Görevlisi Hamdi Hikmet Geçin ile tanıştık. İşte bizim orada şansımız tamamen döndü. Her gün yağmur çamur demeden öğretmenimiz geldi. 10 yıl boyunca bir gün bile aksamadı. Hocamız ile başlayan süreç, yurtiçi ve yurtdışı konserler, albüm çalışması ile devam etti. 2010 yılının Nisan ayında Caner, arkadaşlarına ve dostlarına bir konser verdi. O gün herkes Caner’i ayakta alkışladı. Bu Caner’in bir doğumuydu. Onunla birlikte biz de doğduk. Hayata yeniden asıldık, hayallerimizin erişilebilir olduğunu gördük. Caner’e her zaman bir hedef koyup ona doğru gittik. O da devamlı birini bitirip diğerine başladı, yurtiçi ve yurtdışından konserler verdi. 15 gündür de üniversiteye gidiyor. Ailelere şunu söylemek isterim, otizmde eğitim çok önemli. Çocuğun gelişip gelişmediği takip edilmeli. Ailelere tavsiyem çocuğunuza dokunun, sarılın ve sevdiğinizi söyleyin.”