Yaşamın içinde kahramanlar farklı biçimlerde kendilerini gösterebilirler ve biz gerçek kahramanları gözlerimizle görebiliriz, gördük; kimisini orman işçisi olarak, itfaiye eri olarak, kimisini kendi motosikleti ile yangın bölgesine malzeme götürürken.

Oradaki ağaçlara son kez baktığımı biliyordum…

NURAN ALDAN
Menteşe Kent Konseyi Başkanı

Kentimizdeki yangınlara bireysel olarak ilk defa Köyceğiz, Zeytinalanı bölgesine yardım malzemesi götürmek suretiyle müdahil oldum. Buradaki durum; afet yönetiminin, sadece yerleşim yerlerinin korunması stratejisi nedeniyle ormanların belirli bölümlerini feda etmeye dayanıyordu. Zira bir gün sonra oradaki ağaçların yandığı bilgisi geldi.

Kavaklıdere yangını, görev yaptığım Göktepe Köyü de dahil olmak üzere Çamlıbel, Şenyayla, Sungur köyleri için tehdit oluşturmaya başlayınca bölgedeki köylüler tarafından sosyal medyadan yapılan çağrıya destek olmak için her ne kadar bireysel olarak yardım çağrısı gerçekleştirmiş olsam da, sürecin akışı bir süre sonra kendi doğallığı içerisinde Menteşe Kent Konseyi çalışmasına doğru evirildi. Bu çalışma esnasında faaliyet yürüttüğümüz yangın sahalarında yangına karşı doğrudan müdahil olması gereken resmi kuruluşlar, AFAD, Kızılay ve yerel yönetimler arasında yeterli eşgüdümün olmaması ciddi zaman kayıpları ve sorunlar yarattı. Yangının çok büyük bir alanda büyümesi ve yeterli personelin olmamasından kaynaklı il dışından gelen yardım ekiplerinin yangın sahasında eşgüdüm sıkıntısı yaşaması en çarpıcı gerçeklik olarak karşımıza çıktı. Bölge halkı bu gerçeklikle somut bir biçimde karşı karşıya gelince, “Türkiye’nin birçok yerinden ekipler var burada, bu kadar ekip neden müdahale etmeden bekliyor” diyerek tepki gösterdi.

Kamuoyunda sık sık dile getirilen “hava desteği” nin “aşağıdan” bir müdahale olmadığında çok fazla etkili olmadığı, mücadelenin karadan ve havadan eşgüdümlü olarak yürütülmesinin gerekliliği ancak personel eksikliği nedeni ile bu eşgüdümün sağlanamadığı net bir biçimde görüldü.

Çalışmanın zirve yaptığı anlar, gönüllülerden oluşan örgütlü bir faaliyetti. Bu süreçte, Kent Konseyinde birlikte çalıştığım ve diğer gönüllü arkadaşlarla kentimiz dahilinde yangından etkilenen bütün bölgelere Menteşe ve Muğla Büyükşehir Belediyeleri ile eşgüdüm içerisinde yardım malzemelerinin toplanması, tasnifi ve dağıtım organizasyonu ile ilgili çalışma yürüttük.

Felaketin en yoğun yaşandığı anlarda en kritik müdahaleyi yapanlar, gönüllüler olmasına rağmen; 9 Ağustos’ta çıkan kararla gönüllülerin sahadan ayrılması istendi. Boşaltılması istenen köylerde, köylerini terk etmeyen köylülerin zor kullanılarak çıkartılmasına rağmen bölgede rüzgâr enerji santralleri bulunan GÜRİŞ firmasının personelinden oluşan yangına müdahale ekiplerinin kalmasına izin verildi.

Evini, toprağını ve yaşam alanını korumaya çalışan köylülere ve gönüllülere karşı “ Önce sağlığınızı, yaşamınızı güvence altına almalıyız’ diyerek Valilik emriyle köyleri boşaltan kolluk kuvvetleri için GÜRİŞ personelinin sağlığının ve yaşam hakkının hiç mi önemi yoktu! GÜRİŞ personeli gönüllü değil devlet personeli miydi? Rüzgârla birlikte yangının en şiddetli olduğu süreçte özellikle; Kozağaç, Gökçukur, Şenyayla, Kenkercik mevkilerinde yerli halktan aralama çalışmaları için yardım istenirken, kısmen kontrol sağlandıktan sonra bu yasağın getirilmesi nasıl açıklanabilir?

Yaşananlar bizlere, sermayenin sınıfsal boyutunu bir kez daha göstermiş ve böylesi bir felaket anında bile devlet müdahalesi toplumsal sınıflara ve temsilcilerine farklı olmuştur.

Sahada, kırsaldaki vatandaşlarımızın çok büyük bir dayanışma halinde imkanlar dahilinde müdahale etmeleri sonucunda yangının daha da büyümesi engellendi. Mücadele eden insanlarla, o anda bir kaplumbağayı kurtarmanın sevincini yaşarken, yangını fırsata dönüştüren rantçı, fırsatçı firmalarla da mücadele etmek zorunda kaldık. İkizköy-Akbelen bölgesinde yangını engellemek için aralama çalışması yapıyormuş kisvesi altında, gönüllüleri kandırarak 105 ağacın kesilmesine sebep olan Limak-İçtaç ortaklığındaki YK Enerji şirketine karşı bu süreçte Akbelen Ormanı’nı korumak için nöbet tutan köylü, kentli çok sayıda yurttaş ile mücadele yürüttük. Zorluklar içerisinde geçen bu süreçte, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı alması bizler için büyük bir moral değer yarattı. Ayrıca o bölgede mahkeme sonuçlanana kadar nöbete devam kararı alındı.

Muğla halkı, doğasına, yaşam alanlarına sahip çıkacağını, ranta, talana izin vermeyeceğini ortaya koyduğu dayanışma ve mücadele ile kararlılığını göstermiştir.

Yaşamın içinde kahramanlar farklı biçimlerde kendilerini gösterebilirler ve biz gerçek kahramanları gözlerimizle görebiliriz, gördük; kimisini orman işçisi olarak, itfaiye eri olarak, kimisini kendi motosikleti ile yangın bölgesine malzeme götürürken, kimisini kendi doğasını, toprağını korumak için söndürme hortumu taşırken, elleri ile ateşe toprak atarken, insan zinciri kurup 5 litrelik plastik su şişeleri ile köyünü ateşten korumaya çalışırken, bitmek bilmeyen dirençleri ile söndürme yaparken…Bu süreçte, karanlık günlerden dayanışma ile çıkılabileceğinin en güzel örnekleri verildi. Nice yeşeren, yeşerecek umutlara… Sevgiyle, dayanışmayla…