Sağı sağla devirme stratejisinin iflasının en çarpıcı örneklerinden birisi oldu Macaristan. Dünya genelindeki sağ popülist dalganın ortaya çıkardığı en güçlü liderlerden birisi olan Viktor Orban’ın zaferi neresinden bakılırsa bakılsın önemli dersler barındırıyor. Özellikle de benzer bir hikâyenin yaşandığı Türkiye için.

Nedir o dersler? Neden Orban kazandı, muhalefetin ‘sağ stratejisi’ tutmadı?

Budapeşte Orta Avrupa Üniversitesi’nden Dr. Anıl Duman’a göre; (1) seçim sisteminin adaletsizliği, (2) muhalefetin aşırı derecede NATO’cu olması, (3) muhalefetin Orban’ı devirmek dışında bir mesajının olmaması yenilgiyi doğuran üç önemli faktör. Duman, şubat ayında “Orban’a karşı birleşen muhalefet ders veriyor” başlığıyla yaptığımız röportajda da muhalefetin eksikliklerine vurgu yapmıştı.

Muhalefetin yenilgisi, Orban’ın zaferi ve Macaristan’dan alınacak dersleri toparlayacak olursak;

MUHALEFETİN YANLIŞLARI

1) Sağı sağla devirme stratejisi

Macar muhalefeti tıpkı Türkiye’deki gibi ‘sağı sağla devirme’ stratejisi izledi. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Macaristan’da da 6 muhalefet partisi otoriter sağcı lidere karşı bir ittifak çatısı altında birleşti. Yabancı düşmanı, homofobik, kadın hakları düşmanı sağ-muhafazakâr Orban’a karşı yedi çocuklu 49 yaşındaki Márki-Zay ortak aday gösterildi. Kürtajı ‘cinayet’ olarak nitelendiren –sonradan yumuşasa da- "Ben Fidesz’den daha uzun zamandır muhafazakârım" diyen Márki-Zay, Orban’ın partisinin eski bir taraftarı. Tarihçi, ekonomist, pazarlamacı ve mühendis olarak pek çok şapkaya birden sahip olan, yıllarca ABD ve Kanada’da çalışan Marki-Zay, ‘aslın kötü bir kopyası’ oldu.

2) Masa kurmak yetmez

Sağcısından solcusuna, liberalinden muhafazakârına, aşırı sağcısından yeşiline altı partinin oluşturduğu çatı ittifakı "Macaristan için Birlik" dümeni sağa kırdı, sağ seçmene göz kırptı. Orban’ı geleneksel seçmeniyle, Fidesz’ten kopan veya kopabilecek seçmeniyle devirmeye çalıştı. İstanbul seçimlerinden dört ay sonra Ekim 2019’da yapılan Budapeşte belediye başkanlığının Orban’ın partisinden alınmasının illüzyonunu üzerlerinden atamadılar. Budapeşte’yi kazanan liberal-sağ belediye başkanı Gergely Karacsony yerine 40 bin nüfuslu kasabadan hallice Hódmezővásárhely’in belediye başkanı Márki-Zay ‘umut’ diye piyasaya sunuldu. Márki-Zay’ın Orban ve Fidesz’i kendi kalesinde yenmesi yeterli olmadı.

3) Ortaklaşamadılar

On iki yıldır ülkeyi ‘demir yumruk’la yöneten Orban’a karşı bir araya gelmenin seçim zaferi için yeterli olabileceği yanılgısına düşüldü. Bir masa etrafında verilen pozların, otomatikman oya tahvil olunacağı sanıldı. 6 benzemezin bir araya gelmesinin, ‘torba ittifak’ın yorgun, bitkin seçmeni çekeceği varsayıldı. Muhalefet hem sağ hem de sol, liberal seçmeni bir potada eritebileceğini düşündü, ancak olmadı. 6 partinin seçimlere kadar belli konularda ayrışması da kazanma şanslarını olumsuz etkiledi. Örneğin ittifakın içindeki aşırı sağcı Jobbik, Parlamento’daki LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısına onay vererek Orban’ın yanında yer aldı (Jobbik bu haliyle fena halde kadın hakları ve LGBTİ+ düşmanı Saadet Partisi’ni çağrıştırıyor). Partiler arasındaki özellikle kültürel meselelerdeki görüş ayrılıkları ve ortak adayın muhafazakâr kimliği seçmenlerde huzursuzluğa yol açtı.

4) Çözüm sunamadılar

Muhalefet zorunluluktan bir araya gelse de, halkı cezbedecek bir çözüm sunamadı. Bu da bir araya gelmenin yeterli olmadığını, sahici, halkın sorunlarına değen çözümlerin ortaya atılmasını zorunlu kılıyor. Seçimlerin gidişatına yön veren kararsız seçmenler ikna edilemedi. Marki-Zay, yakın dönemde Reuters’a verdiği demeçte şu sözleri kullanacaktı: “Kararsız seçmenleri, eski Fidesz seçmenlerini ve şimdiki hükümetten bıkan ama muhalefetten de memnun olmayan seçmenleri kazanmamız gerekiyor. Onlar değişim istiyor ancak karşılarında bir alternatif görmüyorlar.” Ancak kendisi de alternatif oluşturamadı.

5) NATO sevdası, savaş bayraktarlığı

Bir diğer önemli etken ise muhalefetin sınırın doğu yakasındaki komşu Ukrayna savaşında NATO müdahalesinden yana tavır alması, Batı’nın Rusya karşıtı taarruzuna katılması. Savaşın yıkıcılığını yanı başında hisseden Macarlar, savaş kışkırtıcısı politikalara prim vermedi. Yarım milyona yakın mültecinin akın ettiği ülkenin tarafsız kalmasını, kendilerini savaşa sokulmak istenmesine itiraz etti.

ORBAN’IN ŞANSI

1) Salgını iyi yönetti

Orban, salgın sürecini öncesi ve sonrasıyla görece iyi yönetti. Çevresindeki komşularına oranla salgının en az hasar verdiği ülkelerin başında geldi Macaristan. Bu dönemde halktan desteğini esirgemedi.

2) Ekonomiyi rayında tuttu

Kriz tüm dünyayı sarsarken Orban, korumacı ekonomi politikalarıyla ülkesini en az hasarla korumayı başardı. İşsizlik diğer Doğu Avrupa ve Batı Avrupa ülkelerine kıyasla çok fazla yükselmedi, enflasyon da hakeza öyle.

3) Zamları, fiyat artışlarını durdurdu

Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada enerji krizi baş göstermiş, gıda fiyatları uçup gitmişken Orban yeni yıla girilirken sıkı önlemler aldı. Enerji ve gıda fiyatlarındaki patlamanın tetiklediği kaygıları gidermek için fiyatları sabitledi, gıda maddelerinde fiyat düzenlemesine gitti, yaza kadar zammı yasakladı. Hepsi oy devşirmek uğrunaydı.

4) Savaşa dahil olmadı

Ukrayna savaşında tarafsız kalmayı tercih etti. Ülkesinin savaşın yıkıcı atmosferine teslim etmedi. Sığınmacılara kapıları açtı ancak Batı’nın tüm zorlamasına rağmen Rusya ile köprüleri atmadı. Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmadı, Putin’i kınamadı.

5) Seçim hilelerine başvurdu

Orban’ın kendi lehine düzenlemeler yaptığı seçim sisteminin adaletsizliği de yenilgide önemli rol oynadı. Orban’ın geleneksel olarak sola oy veren seçim bölgelerini ayırıp kendisinin oyunun yüksek olduğu komşu bölgelerle birleştirmesi kendisine önemli avantajlar sağladı. Devletin tüm olanaklarını kullanarak seçim yarışını tamamlayan Orban’ın baskıcı politikaları altında gidilen seçimde koşullar hiç eşit değildi.