Google Play Store
App Store

Ekvador Yerli Halkları Konfederasyonu (CONAIE) Başkanı Leonidas Iza ile başkent Quito'da bir araya geldik. Iza, Noboa hükümetinin neoliberal politikalarını uygulayabilmek için yerli topraklarındaki güvenlik ihtiyacını bahane ettiğini söyledi. Iza, "Madenlerle hem halkları hem de ekonomilerini yok ediyorlar. Silahlı kuvvetler kamu kaynaklarıyla, özel sektörün çıkarlarını savunmak için kullanılıyor" diyor

Ordu halka ve yerlilere karşı sermayenin bekçiliğini yapıyor
Ekvador'da yerliler 30 yılı aşkın süredir ata topraklarındaki petrol ve maden faaliyetlerine direniyor. (Fotoğraf: AA)

Semiha DURAK-Quito

Güney Amerika ülkesi Ekvador'daki en büyük yerli hakları örgütü olan Ekvador Yerli Halkları Konfederasyonu (CONAIE), neoliberal politikalara, madenlere ve doğal kaynakların sömürülmesine karşı olan bir platform. 1986 yılında kurulan CONAIE, ülke genelinde 18 yerli topluluğu ve 15 ulusu temsil ediyor.

Siyaset bilimci Andrea Guillem, CONAIE'yi “Ekvador'daki işçi hareketinin parçalanmasının ardından oluşan boşluğu dolduran heterojen, karmaşık bir örgüt" olarak tanımlıyor. 1990'lardan bu yana politik değişikliklere ve başkanların görevden alınmasına katkıda bulunacak kadar büyük protestolar düzenleyen CONAIE’nin başkanı Leonidas Iza ile Ekvador’un başkenti Quito’daki dernek merkezinde görüştük.

Semiha Durak ve Leonidas Iza.
(Fotoğraf: BirGün)

Ekvador’daki yerli hareketi, Ekim 2019 ve Haziran 2022’deki protesto ve ayaklanmalarla yeniden yükselişe geçmişti. Mevcut politik durum bağlamında, yerli hareketin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son yıllarda yerli hareketinin önem kazandığı doğru. Ama politik olarak etkisi aslında 90'lardan beri oldukça güçlüydü. 90’larda yerli hareketin temel problemi, Ekvador'da tipik olan ve wasıpunku (huasıpungo) olarak adlandırılan sistemdi. Toprak sahipleri aynı zamanda toprakta çalışan yerli halkı da sahipleniyordu; tüm bölgeyi ve içindeki insanları satmak veya satın almak mümkündü. 90’lardan bugüne kadar geçen 30 yıl içinde, yerli halkın haklarını ülkenin politik gündemine dâhil etmeyi başardık. Mücadele üç ana eksenden oluşuyor.

Bunlardan ilki kolonyalizmden kalan kültür ve mirası sorgulayan eleştirel bakış açısıydı. İkinci eksen, farklı kültürlerin bir arada yaşam meselesiydi. Burada birçok kültür ve kimlik var; 6 ana kimlik ve 15 yerli ulus bulunuyor. Bu kimlikler ve uluslar bir arada nasıl yaşayabilir, bunu sağlayabilmek önemli. Üçüncü ana eksen, var olan politik ve demokratik sistemi sorgulamaktı. Halkın içinden gelen bir demokrasi yaklaşımını benimsemeye çalıştık. Bu temel sorunlar, 2007-2008 yıllarında yürürlüğe giren yeni anayasayla birlikte tanındı. Ancak bütün bu meseleler anayasal olarak tanınsa da günlük yaşam pratiğinde pek bir değişiklik olmadığını gözlemledik.

Şu an iki ana çalışma alanımız var: Biri, anayasal hakların uygulanması, yerli halkın kolektif haklarının yasal olarak geliştirilmesi. Diğeri ise IMF ve onun gündemine karşı durmak. IMF’nin Ekvador'da büyük bir etkisi var. Şu andaki mücadelemizi belirleyen özellikle yerli halkı etkileyen temel konular maden ruhsatları, özelleştirme ve emek piyasasının esnekleştirilmesi.

IMF, bu ruhsatların verilmesi ve madenlerin işletilmesi için kredi sağlıyor ve bu yerli topraklarını olumsuz yönde etkiliyor. Özelleştirme ile birçok kamu sektörü özel şirketlere satılıyor. Rafael Correa hükümeti döneminde de yerli topraklarının şirketlere satılmasına izin verilmişti, tahminen 5 milyon hektar yerli toprağı satıldı. Ama şimdiki mücadele, ulusal egemenliği ve kaynakları koruma meselesine dönüştü. Emek piyasasının esnekleştirilmesi konusu da önemli bir mücadele alanı. Hükümet, ABD'deki neoliberal sistemin aynısını burada uygulamaya çalışıyor, ancak Ekvador'un farklı bir ekonomik yapısı ve gerçekliği var. Örneğin, ABD'de bir işçi saatte ortalama 15 dolar kazanırken Ekvador'da ortalama 1,70 dolar kazanıyor. Yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması çalışanları, yerli halkı ve çiftçileri olumsuz etkilemişti. Bütün bunlar halkı sokaklara döken nedenlerdi. 2019'dan bu yana bu mücadele, yerli halkın sesinin duyulmasını sağladı ve onları politik arenada ana aktör haline getirdi.

Mücadelemiz son üç hükümet, Lenin Moreno, Guillermo Lasso, Daniel Noboa yönetimindeki hükümetler tarafından cezalandırılan bir mücadele oldu. Üç şekilde cezalandırıldık: yerli halkın ve protestoların kriminalize edilmesi, yerli halkın damgalandığı bir anlatının yaratılması ve sokaklarda polis şiddeti. 2019'da 10, 2022'de 8 kişi protestolar sırasında öldü. Ekonomik ve politik güçlerin yerli halklara karşı olduğu bir süreç oldu.

Pachakutik Partisi (MUPP-18), 2021'de Ulusal Meclis'te 27 sandalye kazanarak önemli bir seçim başarısı elde etmişti. Bu başarı, yerli topluluklar için politik katılımda nasıl bir değişim yarattı?

Evet, bu 27 sandalye kazanımı, 2019'daki mücadelenin bir sonucuydu ve tabandan gelen yerli hareketler için büyük bir ivme yarattı. Ancak sadece yerli halkı değil, aynı zamanda şehirde yaşayan beyaz insanlar, Batılı veya Avrupa tarzında yaşayan yerli kökenli insanlar ve kıyı bölgelerinden gelen köylüleri de kapsıyordu. Bu, tüm toplum için bir kazançtı. Ancak son seçimlerde bu 27 sandalye 5’e düştü ve bir gerileme oldu.

Bu gerileme şöyle oldu; Pachakutik içinde iki politik görüş vardı. Bunlardan biri, neoliberalizme karşı mücadele eden ve yerli haklarını savunan bir eğilimdi. Diğer grup ise Rafael Correa'nın gündemini devam ettirenler olarak görülenlerdi. Bu durum, siyasi çalkalanmaya neden oldu. Meclis üyelerinin bazıları, sağ kanadı korumaya çalışarak Correa'nın gündemini desteklediler. Ekvador'daki politik kültür, fikir alışverişi yapan, tartışan, münazara eden bir kültür değil. Suçlayıcı bir nefret kültürü hâkim. Ama neyse ki şu anda Pachakutik içinde yeni bir koordinasyon var ve bu, sol eğilimli fikirlerle daha bağlantılı görünüyor. Bu yeni koordinasyon 2025 seçimlerinde katılımı artırmayı amaçlıyor.

21 Nisan 2024’te yapılan referandumun sonuçlarını ve bu bağlamda halkın tepkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Bu referandumda iki temel faktör rol oynuyor. Birincisi korku. Medya, cinayetler, toplu katliamlar, kaçırmalar gibi olayları sürekli yayınlayıp vurgulayarak toplumda korkuya neden oldu. Bu yüzden insanlar korkuları nedeniyle, korkuyla oy kullandı. Halk korku içindeyken manipüle edilmesi çok daha kolay oluyor. Referandum farklı konularda güvenoyu sorularından oluşuyordu. Noboa, referandumda güvenlikle ilgili sorularda “evet” oyu aldı, fakat ekonomiyle ilgili sorularda “hayır” oyu aldı. Sorulardan biri çalışma koşullarının esnekleştirilmesiyle ilgiliydi. Referandum sonuçlarında, toplumda çevresel konularda artan duyarlılığın etkisi de oldu. Çünkü bu toprakların ve madenlerin sömürülmesiyle ilgili. Noboa, referandumda bu iki kritik soruyu kaybetti fakat farklı şekillerde ısrar etmeye devam ediyor. Şimdi Çevre, Tarım Bakanlıkları aracılığıyla bazı reformlar yapmaya çalışıyor ama bu reformların onay almayacağını düşünüyorum.

Ekvador hükümetinin Meksika Büyükelçiliği’ne baskınının Meksika ile ilişkiler ve uluslararası ilişkiler açısından etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Yerli hareketi içinde, enternasyonal bir ruhu benimsiyoruz. Örneğin, Filistin veya diğer bölgelerdeki çatışmalarda etkin olan küresel güçleri kınadık. Uluslararası halklar arasında dayanışmayı savunuyoruz. Hükümet başkanının Meksika gibi kardeş bir ulusun çıkarlarına karşı hareket etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu olay, Ekvador toplumunda şu sekide karşılık buldu; Meksika ile dayanışma ve bu hükümetin diktatör, baskıcı ve istismarcı olarak görülen tutumunun reddedilmesi. Küresel düzeyde ise mevcut hükümetin şiddet yanlısı bir görüntü sergilediğini düşünüyoruz. Bu da uluslararası toplumu ve Ekvador'un uluslararası topluma ilettiği güven mesajını büyük ölçüde etkileyebilir.

Güncel olan başka bir konuyla ilgili olarak, Encuentro davası hakkındaki fikrinizi sormak istiyorum. Eski hükümet yetkililerine karşı olan bu dava, Ekvador'daki politik söylem ve eylemleri etkileyecek mi sizce?

Genel olarak konuşursak, Ekvador'da adalet oldukça politize edilmiş durumda. Sistem şu şekilde dönüyor; baskı yapanlar savcılık, kovuşturma üzerinde daha fazla etkiye sahip oluyor. 2019 ve 2022'deki cinayetler ile ilgili olarak adalet talep ettik fakat yeterli baskı oluşturamadığımız için bir sonuç elde edemedik. Hükümetteki yöneticiler ise yargı gücünü kendi gündemlerini dayatmak için kullanıyor. Şu anki hükümet, neoliberal gündemlerine karşı hareket eden herhangi bir eylemi veya aktörü ortadan kaldırmak için adaleti kendi işine geldiği şekilde kullanıyor. Rafael Correa yönetiminde görev almış eski yetkililerin bazılarına karşı ellerinde birtakım deliller mevcut. Bu delillerde gerçeklik payı olsa da, hükümet bütün bir hareketi, bir politik mücadeleyi karalamak için bir anlatı oluşturmak amacıyla kullanıyor. Bu anlatı, halk arasında damgalanıp kötü görünmelerini sağlıyor. Bütün bunlar hükümetin neoliberal gündemlerini rahatlıkla uygulayabilmeleri için kolaylık sağlıyor, yollarını açıyor.

Madenlerdeki çatışmaları ve hükümetin bu çatışmalara yaklaşımıyla ilgili olarak yerli, köylü ve çiftçi toplulukların yaşadığı sorunlar konusunda ne söylersiniz?

Burada üç temel faktör var. Birincisi, kırsal ve yerli nüfusun yoksulluk seviyeleri. %30, %40, %50 ve daha yüksek yoksulluk seviyelerinden bahsediyoruz. Bu topluluklardaki yoksullukla mücadelenin tek yolunun madencilik olduğuna dair bir söylem, bu yönde bir inanç mevcut. Diğer bir temel faktör, bu ülkenin madencilik yoluyla gelişebileceğine dair inançtır. Ama aslında, madencilik geliştirmektense insanların yaşadığı toprakları yok ediyor. Bu topraklarda yaşayan yerli halklar, tarım ve doğal kaynaklara bağlı olarak varlığını sürdürüyor. Ve tüm kırsal kesimin ekonomisini bu insanlar ayakta tutuyor. Dolayısıyla madenlerle hem halkları hem de ekonomilerini yok ediyorlar. Bu panoramadaki üçüncü ana bileşen ise yerli halkın yaşadığı toprakların giderek daha fazla askerileşmesidir. Suç oranı arttıkça, insanlar daha fazla güvence talep ediyorlar; bu nedenle sokaklarda daha fazla asker ve polis olması gerektiği şeklinde bir talep ortaya çıkıyor. Ama sadece sokaklarda değil, devlet bu durumu maden bölgelerinde veya yerli nüfusun yaşadığı bölgelerde daha fazla asker bulundurmak için bahane olarak kullanıyor ve olası direnişleri engelliyor. Sonuç olarak, silahlı kuvvetler kamu kaynaklarıyla, özel sektörün çıkarlarını savunmak için kullanılıyor.

Noboa’nın maden şirketleriyle finansal bağının olduğunu duymuştum, bu doğru bir bilgi mi?

Evet, tamamen doğru. Mecliste bununla ilgili resmi belgeler var. Ama Noboa’nın bireysel olarak sahip olduğu değil, ailesinin sahip olduğu şirketlerden oluşan bir Noboa grubu söz konusu. Bu şirketler yakın zaman önce 138 bin hektar araziyi ele geçirdi ve Noboa, Kanadalı şirketle bir sözleşme imzalamak için şahsen bu arazilere gitmişti. Yani evet, geçmişte de olduğu gibi yine pek çok arazi ve kaynağı ele geçiriyorlar.

CONAIE olarak,  yerli hareketin önümüzdeki seçimlere ve Ekvador'daki siyasi sürece katılma potansiyelini nasıl görüyorsunuz?

Az önce de belirttiğim gibi, yerli hareket son çatışma ve ayaklanmalardan sonra karalanıp damgalandı. Yerli halkın mücadelesini mafya ile ilişkilendirmeye bile  çalıştılar. Bu sefer, yerli hareketlerin yeniden doğabileceği ve mevcut panoramada yeniden etkin olacağı konusunda bir umut var. Ancak önce yeni bir strateji geliştirmek gerekiyor. Şimdi CONAİE, bölgesel düzeyse bir strateji geliştirmeye çalışıyor. Başkanlık için mi, yoksa sadece Meclis için mi aday çıkaracağımıza karar vereceğiz, Mecliste koltuk elde etmeye mi ya da her ikisi için mi aday olacağımıza karar vermek için Genel Kurul toplantısını bekliyoruz.

Bir konuşmanızda potansiyel bir yerli adaylıkla ilişkili olarak solda birliğin önemini vurgulamıştınız. Şu anda, sol içinde böyle bir birliğin varlığını gözlemliyor musunuz?

Şu an, iki ana pozisyon arasındaki ayrılık hala devam ediyor. Bir taraf, solun bir kesimi, yerli halkın son 30 yıldır savaştığı aynı meseleleri savunuyor ve bu meseleleri yeni anayasa bağlamında değerlendiriyor. Diğer kanattaki sol kesim ise sosyalist fikirlere bağlı, daha geleneksel bir sol. Kolonyal bileşenler olmadan daha güçlü bir ekonomi ve toplum olacağı görüşündeler. Yerli halkla yoldaş olduklarını söylüyorlar ama henüz aday olarak katılmak veya politikada lider olmak için hazır olunmadığını düşünüyorlar. Bu iki kanat arasında gerilim mevcut. Şunu söylüyoruz; “Birliği sağlamak için eleştirileri dikkate almalı, 500 yıldır olanları düşünmeli ve kolonyalizmi geride bırakıp yeni bir ulus modeli inşa etmeliyiz.” Ancak bu, aşırı milliyetçi bir bakış açısına sahip olmadan, daha evrensel bir açıdan yapılmalı. Yerlilerin haklarına açıkça sahip çıkmalı, IMF'nin dayatmalarına veya zorlamalarına boyun eğmemeliyiz. Şu anda solun bir arada durmaya, birliğe  acil ihtiyacı var. Bu bir seçenek değil, bir zorunluluk. Ancak, bu birliği sağlamak için yeterli olgunluğun olup olmadığını kendimize soruyoruz. Yerli halk, Afro kökenli nüfus, kırsal kesim gibi ötekilerin, şiddet ve suç da dahil,  ülkedeki tüm temel sorunların herkesi ilgilendirdiğini ve etkilediğini anlamaları için olgunluğa sahip olması gerekiyor. Eğer bütün bu farklı kesimler bunu kavrayacak olgunluğu gösterirse, bir adaylık mümkün olabilir. Ancak, ortak aday veya birlik oluşturmak için yeterli olgunluk yoksa, sol, geleneksel güç kotalarını elinde tutmaya devam edecek ve bu durumda da hiçbir şey değişmeyecek.