Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Ülkemizdeki “derin devlet” artıklarıyla “mafyatik yapılar” arasındaki kirli ilişkiler ortalığa saçılmaya başladı. Yapılan açıklamaları ağzımız açık izliyoruz! Hesaplaşmanın boyutları nereye varacak, kestirmek güç. Ama bu korkunç iddialar karşısında AKP yargısının başını kuma gömeceği kesin! Olsun, hep böyle gidecek değil ya! “Keser döner, sap döner/Gün gelir hesap döner!” İşte o gün geldiğinde kimse kaçamayacak halka hesap vermekten…

* * *

Kim uydurdu bilmiyorum, mafya bozuntusu örgütlerden “organize suç örgütü” diye söz ediliyor tüm haberlerde.

Günümüzdeki basın yayın organlarının böyle kolaycı ve kopyacı bir yanı var! Duydukları bir söz kalıbını, Türkçeye uyar mı, dilin mantığına uygun mu diye araştırıp sorgulamadan hemen kullanıp yaygınlaştırıyorlar…

“Organize” sözcüğü Fransızcadan girmiştir dilimize. Türkçe karşılığı “örgütlü, örgütlenmiş” demektir. “Örgütlü suç örgütü” diyemeyeceğimize göre “organize suç örgütü” de dememek gerekir. Böyle anlamsız bir söz öbeğini yinelemekten vazgeçelim artık! Doğru tanım, “suç örgütü”dür.

Bir de bu kirli yapıları yönetenler için “suç örgütü lideri” denmesini doğru bulmuyorum. İngilizce “lider” sözcüğünün Türkçedeki karşılığı “önder”dir. Bu söz genellikle olumlu anlamda kullanılır: “Devrim önderi”, “Bağımsızlık önderi” gibi… Suç örgütünün önderi olmaz, “elebaşısı” olur!

* * *

İstanbul/Silivri’den Emekli Öğretmen Erdal Sezgin yazıyor:

“Sayın Hocam, dikkatinizi çekmiştir; Halk TV’den Can Coşkun ve İrfan Değirmenci, 80 yaşıma dek kullanmadığım Arapça sözcükleri çok rahat kullanıyorlar. Kulaklarını çekseniz mi (!) Saygılar sunuyorum.”

Estağfurullah Hocam, kulak çekmek bizim işimiz değil. Olsa olsa genç meslektaşlarımızı ağabeyce uyarabiliriz…

Adı geçen haber sunucularını genel olarak başarılı buluyorum. Ama canlı yayın sırasında zaman zaman dil yanlışı da yapıyorlar. Örneğin Can Coşkun, “Cumhurbaşkanının giriş yapması bekleniyor”, “Henüz salona giriş yapmadı” gibi tümceler kuruyor. “Giriş yapmak/çıkış yapmak” kalıbının doğru olmadığını belki yüz kez yazdım. Ama çoğu arkadaşımız inatla sürdürüyor aynı yanlışı.

Genç gazeteci arkadaşlarımda gözlemlediğim temel bir eksiklik, mesleki alanda kendilerini geliştirecek uyarılara pek kulak asmamaları! Özellikle Türkçe konusunda yazılanları daha dikkatli okumalarını öğütlerim…

* * *

-“Kıymetli bir değerimizdi” diyor “Görkemli Hatıralar” izlencesinin sunucusu Serhan Asker. “Saygı ve hürmetle anıyoruz” diyor… Bunlar eşanlamlı sözcükler değil mi? Neden bir arada kullanılıyorlar?

-“Halaskargazi” diyor Halk TV’nin bir başka sunucusu; “halasakâr”ın üçüncü hecesini kalın okuyor. Kulaklarımız tırmalanıyor!

Söyleyiş yanlışlarını yalnız sunucular yapmıyor. Uzman hekimlerin de benzer yanlışlarına tanık oluyoruz. Örneğin Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, “virüs” yerine “virus” diyor nedense.

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ise “dünya” ve “vaka” sözcüklerini hep yanlış seslendiriyor.

“Vaka” sözcüğünün “vak’a” biçiminde kısa ve ilk hecesinin vurgulu söylenmesi gerekiyor. Ama aralarında ünlü gazetecilerin, sunucuların, üniversite hocalarının da yer aldığı çok geniş bir kesim, bu Arapça sözcüğü “vaakaa” diye okuyor! Belirtmem gerekir ki “vaka” yerine “olgu” diyerek bu yanlışa düşmeyen saygın hekimlerimizin sayısı da az değil.

Tabii, Türkçe özürlü siyasetçilerimizi de unutmamak gerekiyor.

“Ekonomi”, “beka”, “laik” ve “demokrasi” sözcüklerini bir türlü doğru söyleyemeyen parti sözcülerini izlerken ister istemez gülümsüyoruz.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da geçenlerde Halk TV’de Şirin Payzın’ın sorularını yanıtlarken, HDP’den sürekli “Ha De Pe” diye söz ederek katıldı bu kervana…

“Politika ve Türkçe” denince benim usuma Bülent Ecevit gelir hemen. Sosyalist önderleri dışarıda tutarak söylüyorum: Burjuva politikacılar arasında Türkçeyi Ecevit kadar doğru, etkili ve bilinçli kullanan çok az parti başkanı tanıdım!