En tu kaka edilen kavramlardan biridir “örgüt”. Ona veba muamelesi yapanlar; farklı bir şeyden söz ediyormuş gibi; teşkilat, cemaat, cemiyet diyerek güya kendilerini temize çekerler.

Oysa, dünyaya gözlerinizi açtığınız hastane de bir örgüttür, öbür tarafa yolculuğun başladığı cami de… İkisi arasında girip çıktığınız pastane, postane veya kimilerinin girip çıkamadığı hapishane de… Hayat örgüttür.

Sonuçta örgüt dediğin; en az iki-üç kişinin belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmesi. Suç işlemek için de bir araya geldiği oluyor üç-beş kişinin, bazen bambaşka amaçlar ilan ederek bir araya gelenlerin suç örgütüne dönüştükleri de…

Suç örgütleri, en zor dağılan örgütler, ama dağılmaz değiller. Bir çatlak uç vermesin bu tür örgütlerde, baraj duvarının patlaması gibi büyük bir gümbürtüyle, etraflarını da yıkıp geçerek, hızla çöküyorlar.

En uzun ömürlü olanlar “ilke ve değer örgütleri” oluyor. Onlar kişilerle kadim değiller, kişiler gelip geçiyor ama ilke ve değerler etrafındaki birliktelik yüzyılları aşıyor. Üç dönemden fazla yöneticilik yok mu diyor ilke, yöneticiler sağından solundan dolaşıp, o üçü beşe, beşe on beşe çıkaramıyorlar. Gıptayla bakılan “kurum”lar buralardan çıkıyor.

Öyle üniversiteler var, birkaç yüz yıllık. Medya kurumları var. Dünyanın en eski gazetesi sayılan ve birkaç yıl önce yeni zamanlara uyup internetten yayına başlayan İsveç’in Post-och Inrikes Tidningar’ı 1645 doğumludur, misal.

Bizim de bir RTÜK’ümüz var, malum, şimdi internet ortamını da denetleyecek… O da örgüt. İlkeleri yasasında yazılmış ve üyeleri; “…resmî veya özel nitelikte hiçbir görev alamaz, özel veya kamu medya hizmet sağlayıcılarının görev ve yetki alanına giren konularda doğrudan veya dolaylı olarak taraf olamaz ve bu konularda hiçbir maddî menfaat sağlayamaz ve siyasî partiye üye olamaz” diyor.

Faruk Bildirici, yeni üyesi RTÜK’ün, bir parçası olduğu kurumun saygınlığı, değer ve ilkelere bağlı yaşaması adına Başkan Ebubekir Şahin’in kurumun başkanlığından ve üyeliğinden çekilmesini istedi.

Neden? Kurum olabilsin diye RTÜK, ilkeli bir örgüt olabilsin diye! Başkan Şahin, yasaya, ilkelere ve etik değerlere aykırı olarak hem Basın İlan Kurumu’nda hükümet temsilcisi hem de TÜRKSAT’ta yönetim kurulu üyesi olarak çalışıyor diye!

Örgütlerin en bilinen formu siyasi partilerdir. Onlardan kimileri bazen “suç örgütü” ilan edilip sistem dışına itilir, kimileri de sistemin başına geçip memleketi yönetir.

Adına israf deniliyor ama, İstanbul’da bir meydana dizilip teşhir edilen yüzlerce araç bir suçun fotoğrafı aslında. Suçun faili de bir parti, bir örgüt!

Şimdi o örgütten ilginç sesler geliyor. İçinden birileri yıl sonuna kalmadan yeni örgütler, partiler kuracaklarını ilan ediyor, bu arada da hain ilan ediliyorlar!

Habil ile Kabil’den bu yana en kanlı kavgalar da kardeş kavgaları olmuştur hep. Bir kez patlak verdi mi, “Durun, siz kardeşsiniz!” diyenler çıksa da nafile.

Bir başka “nafile” de o örgüt içi kavgalardan medet ummaktır. İyiyi güzeli getirecek olan, iyi ve güzel amaçlar için ilke ve değerler etrafında bir araya gelenlerin kendi örgütleridir ancak.

12 Eylül öncesi yapılan ilkinde benim de katkım olan Yazıcık Festivali’ne giden Hasan Göztepe öğretmen, orada gördükleriyle duygulanıp; “Acılar gördünüz içlisiniz siz / Muhalif olmaktan suçlusunuz siz / Örgütlü halksınız güçlüsünüz siz” demiş.

AKP’nin serbest düşüşe geçtiği şu günlerde kartlar yeniden karılırken, muhalefeti güçlü kılan o desteden dökülenler değil, kendi öz örgütlülüğü olacaktır.