Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri “savaş bir halk sağlığı sorunudur” dedikleri için gözaltına alındılar!

Sadece bu cümle bile yakın gelecekte Türkiye’yi neyin beklediğini apaçık ortaya koyabilir. Bu cümlenin gözaltına alınmaya gerekçe olması ile “dünya, evrenin merkezinde değil” diyenin aforoz edilmesi arasında fark yok.

İktidar artık hakikate saldırmaya başladı. Gerçeğin ifade edilmesine bile izin vermeyeceğini dahası ifade etmeye kalkanları da cezalandıracağını ilan ediyor.

Toplumu sadece ve sadece “kendi gerçekliğine” inanmaya çağırıyor, inanmayanı reddedenleri de tehdit ediyor.

Amerikan Tıp Birliği ve Amerikan Psikiyatri Birliği, Guantanamo’daki işkencelerin insanlık dışı uygulamalar olduğuna dair açıklamalar yaparken, Guantanamo’da işkencelere bizzat katılan ve yöntemler öneren psikiyatrlar vardı. Demem o ki TTB, açıklamasını yapar ve bazı tabip odaları, doktorlar ve hacamatçılar, kupacılar, sülükçüler de biz öyle düşünmüyoruz, diyebilirlerdi. Ama TTB açıklamasına itiraz ederlerken bile savaşın halk sağlığı sorunu yaratacağı gerçeğine karşı çıkmazlar ve örneğin, “evet halk sağlığı sorunu çıkacak ama çıksın” diyebilirlerdi.

Hacamatçıları geçelim, onları sağlıkçı olarak görmek mümkün değil. Desteklerinin neyi amaçladığını Reisleri biliyordur zaten. Memnun olup olmamak onun bileceği iş. TTB açıklamasına itiraz eden ve “biz Reis’in yanındayız” diyen tabip odaları da kendi dertlerine yansınlar. Sonuçta hele bizim gibi ülkelerde tıp fakültelerinden mezun olmuş olmak, 2 bin 500 yılda biçimlenmiş hekimlik mesleğinin doğrudan üyesi olmayı sağlamıyor. Dünya, Nazi doktorları da gördü. Cumartesi günü Doğan Tılıç, bir Çeçen doktoru, Dr. Baiyev’i yazdı. TTB’ye karşı açıklama yayımlayan tabip odaları okusunlar; tıp disiplininde eğitim hayat boyu sürer.

İkisi meslektaşım, arkadaşlarım (Raşit Tükel, Sezai Berber) TTB Merkez Konsey üyeleri, hekimliklerine benim kefil olmama ihtiyacı olmayan insanlar. Hayatları, yapıp ettikleri, mesleklerini uygulama biçimleri onların kim olduklarını herhangi bir kefalete ihtiyaçları olmayacak denli kanıtlıyor. Barıştan söz etmeleri mesleklerinin kaçınılmaz görevi. Hele psikiyatrsanız, savaşın sadece savaşanlar, savaşa tanık olanları değil, kuşaklar boyunca insanlığı ne denli örselediğini öğrenerek psikiyatr olursunuz.

Aynı dönemde hemen benzer gerekçe ile LGBT-İ hareketinin kurucu örgütlerinden Kaos GL’nin kurucularından Ali Erol da gözaltına alındı. Ali için kişisel tanıklığımı söylemem gerekli, 20 yıllık arkadaşım, yoldaşım. Barışçı örgütlenme nasıl yapılır, her tür saldırıya bırak karşı saldırıyı, öfkelenmeden bile nasıl karşı koyulur, ondan öğrendim diyebilirim. Birlikte çalıştığımız bu yıllar boyunca sosyalistlerde bile varolan homofobi ile kırılmaktan, hakir görülmekten hiç çekinmeden ama hiçbir şekilde kırmayarak mücadele etmesinin tanığıyım. Ali, hakların barışçıl örgütlü mücadele ile kazanılabileceği gerçeğinin yaşayan örneği. Doğal olarak da dünyadaki tanınırlığı Türkiye’den daha yaygın.

İktidarın saldırısının en barışçıl olanlara yönelmesinin anlaşılır nedenleri var.

İlkin, tesis etmeye çalıştığı “gerçeklik rejimi”nin, gerçekliğini sorgulayanları susturmak istiyor. Ama bu stratejinin asıl amacı bütün bir toplumu kendi arkasına geçmeye zorlayarak ilerde ortaya çıkması kaçınılmaz yenilgiye toplumun tümünü ortak etmek. Böylece bir şekilde seçilmiş ve yanlış politikalarıyla ülkeyi batağa saplamış bir hükümetin sorumluluğu yerine, bütün bir ülke/devlet/toplum sorumluluk üstlensin istiyor.

Tam da bu bağlamda CHP Lideri’nin yapıp ettikleri, iktidarın stratejisini destekleyerek değirmenine su taşımak. Kılıçdaroğlu, TTB Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alındıkları gün TTB binasının önüne gitmedi. Tıpkı 16 Nisan Referandumu akşamı Yüksek Seçim Kurulu’nun önüne gitmemesi gibi. O gün nasıl referandum sonucunu meşrulaştırmış olduysa bu gün de iktidara muhalif olanların örgütlü muhalefetten korkmalarının da sorumluluğunu üstlenmiş oldu.

Böylece öyle ya da böyle RTE-akpmhp rejiminin resmi muhalifi olarak görünen CHP, rejimin asli destekçisi, RTE ile devletin bütünleşerek tek bir yapı olmasının tutkalı rolüne soyundu. CHP tabanının Kılıçdaroğlu’na vereceği yanıt, kurultaydan çıkan sonuç olmayacaktır.

Gelecekte tarihin haklı olduğumuzu yazacağıyla avunmakla yetinmemeliyiz. Daha yaygın örgütlü muhalefet için, barış için mücadele etmeliyiz.