orhan-gencebay-in-parasi-mi-bitti-860696-1.

Bizim müzik meslek birliklerine bir yazı geliyor geçenlerde. Gönderen Kültür ve Turizm Bakanlığı. “Genel Kurullarınızı yapın” diyor bu yazı. “Ağustos ayına kadar yapın.”

Hem de Türkiye'de Covid haritasının kıpkırmızı olduğu bu günlerde. Hem de aklıselimler AKP kurultaylarını yerden yere vururken. Hem de onlarca müzisyen işsizlikten intihar etmişken. Tüm müzisyenler işsizlikten kıvranırken ve mevcut hükümetten çözüm beklerken AKP hükümeti konuyu yanlış mı anladı acaba? Nedir bu apar topar genel kurul yaptırma sevdası?

Aklı başında müzisyen dostlar her iki genel kurulun da ertelenmesi için dilekçelerini bağlı oldukları meslek birliklerine sunuyor. Ben de bu yazıyı bitirdikten hemen sonra dilekçelerimi bağlı olduğum birlikler; MESAM ve MÜYORBİR'e yazacağım.

***

MESAM'da yıllardır süren Orhan Gencebay'ın Arif Sağ nefreti belli ki hâlâ devam ediyor. Yıllar önce ise ortalık MESAM yönetimine Orhan Gencebay tarafından Mehmet Gezegen'in Kral TV'sine telif indirimi yapılması yönünde baskı iddiaları ile çalkalanmıştı. Bugün MESAM'da kayyum yönetimi var. Yeni genel kurultayda yönetime aday olan Recep Ergül, Orhan Gencebay'ın manevi oğlu. Hatta Gencebay, Ergül'ün nikâh şahidi. İktidara yakın bu isimlerin bu pandemi ortamında yangından mal kaçırırcasına kurultay yapma sevdaları nedir acaba? Gencebay daha önce MESAM yönetim kurulu toplantılarından “huzur hakkı” paralarını bile almadığını açıklamıştı. Bunun böyle olmadığını ve Gencebay'ın tüm huzur hakkı paralarını aldığını ise belgeleriyle Odatv'de açıklamıştım.


Tüm bunların dışında, her iki meslek birliğinin de yurtdışında yaşayan onlarca üyesi olduğu da bilinirken bu genel kurulların ısrarla yapılmak istenmesinin sebebi yangından mal kaçırmak değilse nedir? Söz konusu meslek birliklerine bağlı tüm müzisyenleri bu genel kurulların ertelenmesi yönünde adım atmaya çağırıyorum. Lütfen oyuna gelmeyin!

***

Birkaç gündür o kadar güzel anılar dinliyorum ki bir arkadaşımdan. Ülkemizde dönemin şairlerinin, ressamlarının, yazarlarının 25 sene önceki İstanbullarını. Sonra bugüne kadar varlığından bile bihaber olduğum bir şairle tanışmam, onun dizeleri arasında kaybolmam. O zamanın “entelijansiyası” nerelere gidermiş, neler yaparmış? Bir iki saat bile olsa bu ülkeyi çevirdikleri çöplükten uzaklaşmak o kadar güzel oluyor ki. Aslında bu değil midir her sabah uyanmamız gereken hikâyeler? Bu denli cahil ve kindar insanlar topluluğunun eline ne zaman düştük? Her gün bir intihar, bir taciz, bir tecavüz haberi daha. Bizi daha ne kadar öldüreceksiniz?

Bu yazı sizi umutlandırmasın! Sapladığınız her hançer içeride bizden bir silaha dönüşüyor. Açtığınız her yara, öldürmüyor, güçlendiriyor.

YAKAMIZDAN DÜ-ŞE-CEK-Sİ-NİZ!!!