Orhan Kemal, Türk romanının başyapıtlarından “Murtaza”yı önceleri, yıllar yılı yaza boza on beş-yirmi sayfa kadar yazmıştır.

Ellili yılların henüz başıdır ve Adana’dan İstanbul’a yeni gelmiştir.

18.10.1956’da Fikret Otyam’a yazdığı bir mektupta kendisini suyu çekilmiş değirmene benzetmektedir.

Odun-kömür parası yoktur, ev kirasını ödeyemez durumdadır.

Eşi ve çocuklarına elbise alamamış, kendisi de geçen yıllardan kalan pardösü ile idare etmektedir.

İşbu ahval ve şeraitte iken bir gün Yaşar Kemal, Tunç Yalman’a “Murtaza” romanından söz eder.

Yalman da ilgilenince Orhan Kemal, “Murtaza”yı verir, fakat gazetede yayımlanacağına hiç ihtimal vermiyordur.

Tefrikaya başlansa bile dört günde bitecektir çünkü...

orhan-kemal-ve-bekci-murtaza-248524-1.

Ve “Murtaza” 1952’de Vatan gazetesinde tefrika edilecek, ardından da Varlık Yayınları arasında çıkacaktır.

Peki, neydi Orhan Kemal’in “Ecel terleri döke döke yazdım” dediği ve yarattığı tip ile yıllardır hem sinemada, hem tiyatro sahnesinde, hem de kitap olarak okurların beğenisinde yer tutan bu romanın sırrı?

“Kendi kendime çokluk sormuşumdur” diyor Orhan Kemal, “Murtaza, komik bir tip olmakla birlikte, örneğin, bir soytarı mıdır?”

“Hayır,” diye yanıtladıktan sonra da sırrını açıklıyor:

“Murtaza bence, elleri üzerinde yürümeyi olağan saymaya başlamış bir toplum, belki de bu dünyada, ayakları üzerinde yürüyen, başkalarını da böyle yürümeye zorlayan, kendi kendine inanmış bir kişidir. İçinde yaşadığı toplumla her an zıtlaşan, bitmez tükenmez çelişmelere düşen bir adam için toplum kalın bir çizgiyle kabaca ikiye ayrılmıştır; varlıklılar, yoksullar...

Murtaza, kendisinin de yoksullardan olduğuna bakmadan, varlıklı kata gönlünü kaptırmıştır.”

Ölümünden bir yıl kadar önce, 1969’da “Murtaza”nın Cem Yayınevi tarafından yapılan yeni baskısı için de şöyle diyecektir:

“Kitabın üzerinde ‘roman’ yazıyordu, ama o haliyle ‘Murtaza’ bir ‘roman’ değil, olsa olsa bir ‘büyük hikâye’ydi. Kitabın yüz seksen sayfalık hacminden dolayı söylemiyorum bunu. Salt, romanı roman yapan şeylerin eksikliğinden...”

Elinde birçok malzeme vardır “Murtaza” üzerine...

İkinci cildini yazmaya niyetlenecek, ama ömrü vefa etmeyecektir...

“Murtaza”, edebiyat dışında sinemada da kendisine yer bulacak ve önce 1965’te bizzat Orhan Kemal’in yazdığı senaryo ve Tunç Başaran’ın rejisiyle filme alınacaktır.

“Murtaza”yı Müşfik Kenter’in canlandırdığı bu filmden sonra, 1984’te Ali Özgentürk, Işıl Özgentürk’ün senaryosu ile bir kez daha aktaracaktır “Murtaza”yı sinemaya...

Özgentük’ün “Bekçi” adıyla çektiği filmde Murtaza’yı bu kez Müjdat Gezen canlandıracaktır.

Bu arada Müjdat Gezen’e de geçmiş olsun dileklerimizi iletelim.

(Meraklısına not: Bu filmde benim de çok kısa bir rolüm vardır, fabrika müdürünün kapıcısı olarak...)