Orman Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı raporda, her ne kadar ormanlardaki parçalanmanın çok tehlikeli olduğu anlatılsa da parçalanmanın gerçek nedenleri ve boyutlarını ölçecek veri ve analizlerin göz ardı edildiği çok açık.

Orman Genel Müdürlüğü'nden büyük itiraf: Ormanlarımız paramparça

orman-genel-mudurlugu-nden-buyuk-itiraf-ormanlarimiz-paramparca-813792-1.Prof. Dr. Erdoğan Atmış

Yıllardır meslektaşlarımızla birlikte ısrarla yazıyor ve söylüyoruz. Son yıllarda ormanlarımız üzerinde büyük bir ekolojik yıkım var. Her ne kadar ağaçlandırma bayramları ve şaşalı şovlarla, bir günde “milyarlarca” sayıda dikilen fidanlarla Avrupa’da birinci, dünyada dördüncü olduğumuz ve bu sayede ormanlarımızın arttığı iddia ediliyorsa da ne yazık ki bu iddialar gerçeği yansıtmıyor. Ve ne yazık ki ormanlarımız yavaş yavaş elimizden gidiyor. 2B ile orman dışına çıkarılan 620 bin hektar orman arazisini, korumadan daha çok kullanıma yönelik yönetilen korunan alanlarımızı, MDF sektörünün çıkarı için kapasitesinin çok üstünde bir artışla bir anda iki katına çıkartılan odun üretimini, yılda ortalama 8 bin hektar orman yanarken, orman yangınlarının 4,5 katı oranda, yani yılda ortalama 36 bin hektar gerçekleşerek toplamda 700 bin hektara ulaşan turizm, madencilik, enerji vb. ormancılık dışı amaçlarla yapılan orman tahsislerini ve bunların ormanlarımızı 100 binin üzerinde parçaya ayırdığını, yani ormanlarımızın bütünlüğünün bozularak paramparça edildiğini daha önce bu sayfalarda defalarca yazmış, fakat ormancılık örgütünden hiçbir karşılık görememiştik. Üstelik son üç yılda ormancılıkla ilgili yasa ve yönetmeliklerde yeni yapılan düzenlemelerle, ormanlarımızı yok oluşa götüren yol ve yöntemlerin sayısı biraz daha artmıştı.

İşte beklediğimiz karşılık kendileri belki de henüz farkında olmasa da yeni geldi. Orman Genel Müdürlüğü geçen hafta yayımladığı “Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri 2019 Türkiye Raporu’nda; “Orman parçalanması, sürekli habitatın daha küçük ve daha izole parçalara bölünmesi ormanların özelliklerini ve bağlantılarını derinden değiştirmiş ve ciddi biyolojik çeşitlilik kayıplarına neden olmuştur. Ormanın parçalanması, habitatın değişmesini, orman alanı ve bağlantı kaybını, orman parçalarının artan izolasyonunu ve orman parçası kenarları boyunca insan arazi kullanımlarına daha fazla maruz kalmayı birlikte getirir. Orman parçalanması, habitatlar ve orman ekosistem hizmetleri üzerindeki etkileriyle geri kalan orman parçalarının yapısında ve işlevlerinde uzun vadeli değişiklikler başlatır. Orman parçalanması genellikle ormandan diğer arazi kullanımlarına dönüşümünün ilk aşamasında gerçekleşir, genden ekosistem düzeyine kadar hemen hemen tüm ekolojik süreçleri ile bitki ve hayvan popülasyonunun bileşimini ve dinamiklerini etkiler. Ayrıca hayvancılık ve vahşi yaşam arasındaki etkileşimi ve buna bağlı hastalık bulaşma riskini artırabilir” şeklinde yer alan tespitler bana oldukça geç kalmış bir itiraf gibi geldi. Bizlerin “ekonomik kalkınma” teranesiyle ihracat ve inşaat sektörlerini, dolayısıyla ekonomiyi ayakta tutmak için gözden çıkarılan ormanlarımızın farkına varılması için yaptığımız çalışma ve açıklamaları haklı çıkarmak için bunlardan başka ne denebilirdi bilmiyorum.


Orman Genel Müdürlüğü bizi haklı çıkardı derken, bunun bilinçli olarak yapıldığını söylemek çok güç. Çünkü hazırlanan bu raporda, her ne kadar ormanlardaki parçalanmanın çok tehlikeli olduğu bu şekilde anlatılsa da bu parçalanmanın gerçek nedenlerinin ve bu parçalanmanın boyutlarını ölçecek veri ve analizlerin göz ardı edildiği çok açık. Yani raporda parçalanma başlığı altında verilen tablo ve rakamlarla Türkiye ormanlarındaki parçalanmaya ait asıl göstergelerin perdelenmeye çalışıldığı anlaşılıyor.

Yeni çıkan bu raporu irdelemeyi iş yoğunluğu nedeniyle gelecek günlere bırakmıştım ki, meslektaşım Doç. Dr. Cihan Erdönmez’in uyarısı, beni de bu raporda verilen sayıları gecikmeden sorgulamaya itti. Raporda ormanlarımızdaki parçalanma hakkında sadece 2018 ile 2019 yılları arasındaki değişime ait rakamlara yer veriliyordu. Bu rakamlar yorumlanırken de; oldukça önemli sayılabilecek bir gösterge olan büyüklüğü 10 hektardan küçük olan orman alanların sayısının bir yıllık kısa bir süre içinde 839 adet artmış olması pek önemsenmeden geçiştirilmişti. Fakat bin hektardan büyük orman parçalarının ortalama büyüklüğü çok küçük ölçüde artmış olduğu halde bu “artış eğiliminin” büyük orman parçalarının büyüklüğünün giderek daha da arttırdığını gösterdiği abartıyla iddia edilmişti. Üstelik bu söylemin devamında son yıllarda yapılan orman içi ağaçlandırma ve yapay gençleştirme çalışmalarıyla bu iyileşmenin sağlandığı yönünde son dönemde iktidarın ısrarla sürdürdüğü “Bizim dönemimizde yaptığımız rekor seviyedeki ağaçlandırmalarla ormanlarımızı artırdık” şeklindeki algı oluşturma çabalarına katkı yapmaya da çalışılmıştı.

Orman Alanlarındaki Son 11 Yılda Gerçekleşen Parçalanma Gizlenmeye Çalışıldı

Raporda 2008 yılına da kısa bir atıf yapılmış ve o yıl 10 hektardan küçük parça sayısının 100 bin 628 iken bu sayının 2019 yılında 120 bin 789 olarak gerçekleştiği, bu durumun özellikle 10 hektardan küçük orman parçalarının sayısının artarak devam ettiğini gösterdiğine değinilmiş. Sadece bu rakamlara bakıldığında raporun gerçekleri ortaya koymaya çalıştığı düşünülebilirdi. Fakat Orman Genel Müdürlüğü’nün 2009 yılında yayımladığı “Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri Raporu 2008'e bakıldığında ise 2008 yılındaki 10 hektardan küçük orman parça sayısının yeni raporda iddia edildiği gibi 100 bin 628 değil, 55 bin 484 olduğu, yani ormanlarımızdaki 10 hektardan küçük parçaların 11 yıl gibi kısa bir süre içinde rekor bir oranla yüzde 118 artarak 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıktığı görülebilmekteydi. Kısacası yeni raporda gizlenmeye çalışılan bu oran büyük bir orman yıkımının en büyük göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu arada bu tabloda bin hektardan büyük orman alanlarının sayısının yüzde 16, 100 hektar ile 999 hektar arasındaki ormanların sayısının yüzde 42 ve 10 hektar ile 99 hektar arasındaki ormanların sayısının da yüzde 11 azalmış olduğu çok acı bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Bu da büyük orman alanlarının çok kısa bir süre içinde parçalanarak çok daha küçük parçalara bölündüğünü kanıtlıyor. Yine tabloya bakınca ülkemiz ormanlarının tamamının 2008 yılında 101 bin 890 parçayken sadece 11 yıllık süre içinde yüzde 56 artarak 158 bin 519’parçaya ulaştığı korkunç gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Yani Orman Genel Müdürlüğü yıllardır ortaya koyduğumuz acı gerçekleri farkında olmadan da olsa kabullenmiş bulunuyor. Fakat bu arada 11 yıl önce yayımlamış olduğu rapordaki bilgileri, yeni raporda kamuoyunu yanıltmak için bilinçli olarak mı değiştirmiş, yoksa teknik bir hata mı yapmış şu an için bilemiyoruz. İster kamuoyunu yanıltmaya çalışmış olsunlar, isterse de teknik bir hata yapmış olsunlar tarihi bir itirafla karşı karşıyayız.

orman-genel-mudurlugu-nden-buyuk-itiraf-ormanlarimiz-paramparca-813796-1.

Bu İtiraf Orman Yıkımını Önlemek İçin Bir Fırsat

Yeni rapordaki bu hatanın ne önemi var, ülkemizde enflasyon, işsizlik, ekonomik büyüme, Covid-19 pozitif vaka ve ölüm sayıları da böyle, devlet işlerine geldikleri gibi veriyor diyen çıkabilir. Fakat diğer konulardaki gerçek verilerin saklanmasından kaynaklanan kötü sonuçlar gibi ormanlar hakkındaki veriler de çarpıtıldığı sürece, bir gün elimizde orman diye bir şey kalmadığını gördüğümüzde çok geç kalmış olacağız. Devlet tarafından ormanlarımızdaki mevcut yok oluşu itiraf edecek şekilde hazırlanmış olan bu raporlar, iktidarın ormanlar hakkındaki ekonomik gelir kazanma odaklı yıkıcı politikaların engellenmesinde önemli bir araç olarak kullanılabilir. Örneğin:

♦ Bugün ülkenin dört bir yanında tarla, mera, akarsu ve ormanlarının madencilik ve enerji şirketleri için yok edildiğini görüp buna karşı mücadele eden ve bunu dile getirmeye çalışan insanlarımız ile demokratik kitle örgütleri, ormanlarımızdaki yıkımın boyutlarını kamuoyuna anlatmak için bu raporlardan daha iyi örnekler bulamazlar.

♦ Politikacı ve üst bürokratların verdikleri kararların korkunç sonuçlarını artık ne kadar daha görmezden gelebilirler? Bu da mı gol değil?

♦ Şirket patronları zaten bunun farkında oldukları için buradan çıkaracakları bir sonuç yok. Onlara para kazanmak için her şey mubah ne yazık ki.

♦ Bu raporlar aynı zamanda orman yıkımının önünü açan yasa ve yönetmeliklerin Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’da iptali ile ormanlarda gerçekleştirilmek istenen maden, enerji ve turizm projelerinin yargı sürecinde iptali için önemli kanıt oluşturabilirler.

Yapmamız gereken bu farkına varılmayan itiraf ve gerçeklerin farkına varmak ve bunun gereğini yapmak. Yoksa çok yakın bir gelecekte elimizde orman ekosistemi diye bir şey kalmayacak ve ormana dönüşmesini bekleyeceğimiz, diktiğimiz üç beş milyar “ağaçla” avunmak zorunda kalacağız.