Yunanistan’ın orman yangınları 30 yıllık siyasi başarısızlıktan kaynaklandı. Şimdiki sağcı hükümet ise ağaçlandırma işlemini özel şirketlere bıraktı.

Orman yangınları  ve kemer sıkmak

Yanis VAROUFAKIS

Yunanistan iklim krizinin kışkırttığı orman yangınlarıyla bu yaz yürek burkan felaketler yaşadı. Eşi benzeri görülmemiş ısı dalgalarıyla gelen orman yangınları şimdiye dek 100 bin hektarlık eski çam ormanlarını yok etti, kırsal topluluklar evlerini kaybetti. Bunun neden yaşandığını anlamak için Yunanistan'daki kentsel ve kırsal kalkınmanın gidişatını anlamamız gerekiyor.


Savaş ve yoksulluk, 1940'ların sonlarından itibaren kırsal kesimden kitlesel bir göçe neden oldu. Almanya, Kanada ve Avustralya gibi ülkelere göç etmeyen köylüler Atina'ya akın etti. Atina'ya ve tercihen denize yakın bir yerde birkaç çam ağacının gölgesinde bir yazlık evin hayalini kurdular. Ancak bu göç akışı gevşetilmiş şehir planlamalarıyla birleştiğinde Atina bölgesini hızlıca betona dönüştürdü. 1980'lerde Attika'nın her yerine saçılmış olan bu küçük-burjuva konutlarına 1990'ların ortalarında orta sınıf banliyöleri eklendi. Villalar ve alışveriş merkezleri, Avrupa Birliği (AB) bankalarından borç alınan veya AB yapısal finansmanı yoluyla sağlanan ekonomik büyüme, Atina'yı çevreleyen iç kısımdaki ormanlık alanları yavaş yavaş işgal etti. Bir anlamda, Yunanistan kırsalının acıklı durumu, hızlı ve düzensiz kentleşme ve bizim yozlaşmış devletimiz, kapitalizmin yansımaları oldu.

BETONLAŞMANIN GÖRÜLEN ETKİSİ

Yunanistan hükümetleri, 1970'lerde orman yangınları bizden intikam almaya başladığından beri, arazi kullanım modelimizin sürdürülemezliğinin farkındaydı. Derinlerde bir yerde biliyorlardı: Toplu olarak doğayı ihlal etmiştik ve şimdi doğa uzun uzun intikamını alıyordu. Hükümetler ise yeniden seçilme şanslarını kaybetmemek için, seçmenlere çam ormanlarını banliyöleştirme planından vazgeçilmesi gerektiğini söylemedi ve kolay yolu seçti. Artan sıcaklık, rüzgarlar, şeytani kundakçılar, kötü şans orman yangınlarının gerekçeleri sayıldı.

Atina'nın kuzeyindeki Mati olarak bilinen bir sahil yerleşiminde, 23 Temmuz 2018'de bir ateş topu dakikalar içinde 103 kişiyi yaktı ve dar patikalar kaçınılmaz yangından gerçekçi bir kaçış şansı sunmadı. Ne yazık ki, ne hükümet ne de muhalefet bariz olanı kabul etmeye cesaret edemedi. Bunun yerine, bir suçlama oyunu oynayarak durmadan birbirlerine bağırdılar. Bu yerleşimin kurulmasına asla izin vermemeliydik.

İTFAİYE EKİPLERİ GERİ ÇEKİLDİLER

Hükümetler uygulamalarını modernleştirmeye çalışırken bile işleri daha da kötüleştirdiler. 1998 yılında, yangınla mücadeleyi profesyonelleştirmek amacıyla, orman yangınlarıyla mücadele birimi dağıtıldı ve kentsel itfaiyeye katıldı. Böylece orman yangınlarını söndürme biriminin her kış ve ilkbaharda üstlendiği büyük ölçekli orman temizleme çalışmaları da sona erdirildi. Kent bürokrasisinin yüksek teknoloji çözümleri tercih etme ve geleneksel uygulamaları küçümseme yönündeki doğal içgüdüsünü takiben, birleşik itfaiye etkin bir şekilde ormanlardan çekildi. Bunun yerine yerleşim alanlarının etrafına güvenlik duvarları kurma stratejisine odaklanıldı.

BÜTÇE KESİNTİSİ FELAKETİ GETİRDİ

Bunun ardından, 2010 yılının başlarında, Yunanistan devletinin ilan edilmemiş iflası kapıya dayandı. Onlarca AB ve IMF yetkilileri -rezil troyka- dünyanın en sert kemer sıkma programını dayatmak için Atina'ya geldi. Yurttaşların ve doğanın korunmasına yönelik olanlar da dahil olmak üzere her bütçe acımasızca kesildi. Binlerce doktor, hemşire ve evet, itfaiyeciler kovuldu. 2011 yılında itfaiyenin toplam bütçesi yüzde 20 oranında azaltıldı.

AB EKİPLERİNİN BÜYÜK TEHDİTLERİ

Kıdemli bir itfaiye memuru, 2015 yılının baharında, ormanlarda temel koruma sağlamak için en az 5 bin itfaiyeciye daha ihtiyaç olduğunu söyledi. O zamanlar Yunanistan'ın Maliye Bakanı olarak, mütevazı sayıda itfaiyeci ve doktoru (toplamda 2 bin) yeniden işe almak için bütçenin diğer bölümlerinden tasarruflar içeren planlar hazırladım. Bunu duyunca, troyka hemen beni “geri adım attığım” için kınadı. Israr edersem Eurogroup'taki müzakerelerin sona ereceği konusunda açık bir uyarıda bulundu.


O zamandan beri tek gerçek değişiklik, iklim çöküşünü hızlandıran sıcaklıkların istikrarlı yükselişi oldu. Halbuki bu tamamen öngörülebilirdi. Peki, ormanları alevler sararken AB ne yaptı? Kemer sıkma politikalarını uygulamak için Yunanistan'a onlarca personel gönderirken, orman sahalarındaki yangınları mikro yönetmek için onlarca personel mi gönderdi? Yunanistan'ın Brexit sonrası İngiltere de dahil olmak üzere bireysel Avrupa hükümetlerinden aldığı yardımların aksine, bu kez AB kurumlarının yokluğu göze çarptı.

AĞAÇLANDIRMA ÖZEL ŞİRKETTE

Korkunç soru şu: Sırada ne var? Yunanistan'ın ormanlarına yönelik yeni bir tehdidin hayaleti ülkenin üzerinde dolaşıyor. Mevcut sağcı hükümetin ağaçlandırmayı çok uluslu özel işletmelere devretme hevesi ortada ve hızlıca elde edilecek euroların arayışı içinde. Akdeniz'de yeri olmayan, flora, fauna ve geleneksel peyzajımıza düşman olan, hızla büyüyen, genetiği değiştirilmiş ağaçları satıyorlar. Bir gün tersine çevirmeyi umduğumuz devletin iflasının halkımız üzerindeki korkunç etkisinin aksine, yerli ormanlarımıza yönelik bu saldırıları da geri döndürülemez olacak.

The Guardian'dan çeviren BirGün Çeviri Kolektifi