Dünyadaki herhangi bir ülkede çocuklardan hayallerindeki en güzel ormanın resmini çizmesini istesek herhalde çoğu içinden dere geçen, çeşitli hayvanların dolaştığı, çiçekler içinde bir orman çizer. Bizim memlekette ne olur sizce? Orman çizmesini istediğimiz çocuklarımız içinden otoyol, köprü ya da tren geçen bir orman çizse şaşırır mısınız? Ya da ormanın kenarına bir toplu konut kondursa, otoyol kenarına birkaç fidan dikerek “işte orman” dese çok mu sürpriz olur. Çocuklar anlatılanı ve gördüğünü öğrenir. Türkiye’de yeşil diye anlatılan da bu, gösterilen de. Alışveriş merkezlerinin yapay çiçeklerini de unutmayalım.

İstanbul’un Avrupa yakasında oturanların çocuklarına gösterebilecekleri bir orman var; o da Belgrad. İçinde sincapların, domuzların, tilkilerin olduğu tek yer. Ormanın kuzeyine 3. Köprü ile büyük bir darbe vuruldu. Şimdi de turistik tren hattı projesiyle ormanın bütünlüğüne bir darbe daha indirilmek isteniyor. Haliç’ten Kemerburgaz’a kadar uzanan 6,5 kilometrelik bir hattan bahsediyoruz. Orman görmek isteyenler trene binecek, camdan ormana bakacak. Biraz meraklıysa inecek, sonra yeniden trene binip ormana baka baka kente dönecek. Ormanda inek falan kalmadığı için espriler de değişecek. İnekler trene değil, trendeki insanlar ormana bakacak. Garfield misali…

Derdin insanları ormana ulaştırmaksa sorun yok. Belgrad Ormanı’nın yolu var, olmasa daha iyi ama araçlara giriş izni bile var. İsteyene otobüs var. Az mı geliyor, arttır. Sarıyer’e metroyla gelenlere duraklardan özel seferler koy, ormanın kapısında indir. İnsan ormana zaten yürümek, koşmak, temiz hava almak için gidiyor. Trene binmek için ormana gidilir mi? Fikir o kadar garip ki, bu projenin ardından ne çıkacak diye düşünmeden edemiyorsunuz. Tren hattına villalar mı kondurulacak, restoranlar mı açılacak yoksa tren hattıyla parçalanan Belgrad, parça parça orman vasfından uzaklaştırılarak imara mı açılacak? Olmamış iş değil, 3. Havalimanı, Ağaoğlu’nun Ayazağa gökdelenleri, Volkswagen Arena, Telekom Arena ve daha niceleri İstanbul halkının müşterek alanı Belgrad’dan koparılan orman arazisi üzerine yapıldı. Aynı Atatürk Orman Çiftliği’nin talanı gibi burası da talan edildi ve edilmeye de devam ediliyor. Kuzey Ormanları Savunması basın açıklamalarıyla olayı kamuoyuna taşıdı. İmza kampanyasında şimdiden 30 binden fazla imza var. Belki de eksik olan tek şey sizin sesiniz.

Kuş cennetine termik santral

İstanbul ormandan tren geçirir de Ankara boş durur mu? Durmaz. Onlar da Türkiye’nin sayılı kuş cennetlerinden Nallıhan’a termik santral kondurma derdinde. Bölgede zaten kömürle çalışan Ciner Holding’e bağlı 620 MW gücünde (Yatağan büyüklüğünde) bir termik santral var. Şimdi ondan daha büyük (720 MW) bir başka kömür santralı kurulmak isteniyor. Kömürü çıkarıp, termik santral kurmaya hevesli firmalar da belli. Limak Holding, IC İçtaş, Fina Enerji ve Kolin-Kalyon ortaklığı. Kömüre verilen teşvikler ve çevrenin hiçe sayılması yüzünden Türkiye’de kömür santralı kurmak çok kolay. İşin bir başka trajik tarafı da dünyada kömürden çıkışın çok net görüldüğü günlerde bu işin yapılması. Daha birkaç gün önce açıklanan BP’nin Dünya Enerji Görünümü raporunda, birincil enerji kaynakları içinde kömürün payının 20 yıl içinde yüzde 30’lardan yüzde 20’lere düşeceği belirtildi. Kömür zengini Çin bile aynı rotayı izlerken, güneş ülkesi Türkiye’nin kömür ısrarı birkaç şirketten başka kimseye yaramıyor. Evinizin çatısına güneş paneli koyup, ürettiğiniz fazla elektriği şebekeye satmak isteseniz 40 dereden su getirirler, kuş cennetinin yanına ikinci kömür santrali kurmak isteyenlere soru soran bile yok.

Kuş Cenneti’nde 200’den fazla kuş türü bulunuyor. Burası yaz aylarında alanı kullanan kuşlar için çok önemli bir üreme bölgesi. Bölge yakınlarında üreyen küçük akbaba Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde yer alan tehlike altındaki bir tür. Ne gariptir ki ÇED raporunda bu türün adı bile geçmiyor. Türkiye’de sayıları azalma eğilimindeki ak kuyruklu kartalların da ürediği bir yer. Sadece onlar mı, balıkçıl ve karabatak kolonileri de yine burada ürüyor. Nallıhan’da temiz su, yiyecek bulabiliyorlar. Suyun kalitesi bozulursa, söğüt ağaçları kurursa buradaki kuşların geleceği tehlikeye girecek. İki termik santralden çıkan küller bu cenneti cehenneme çevirebilir. Üstelik burası 1994 yılında Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınmış. Onlar itiraz etmiyor, bari siz edin. 4 Şubat (bugün) saat 17.00’ye kadar itiraz dilekçesi göndermek mümkün. 350ankara.org adresinden dilekçe örneğine ve bu dilekçeleri internet üzerinden nasıl göndereceğinize dair bilgilere ulaşabilirsiniz.

İki projeyi de durdurmak mümkün yeter ki mucize beklemeyelim, mucizenin parçası olalım.