Dino Buzzati, hırstan ve bencillikten yüreği katılaşanların çirkin yüzünü resmediyor. Bu renkli ama karanlık masalda, kapital uğruna Kazdağları’ndaki sincap ve baykuşları yuvasız bırakanları, işe yaramaz bir nükleer santral uğruna Sinop’taki ağaçları katledenleri, rant uğruna Karadeniz yaylalarını hiçe sayanları, doğa katliamlarına göz yummayı politika haline getirenleri göreceksiniz; kişiliksizlerin ve gölgesizlerin ürpertici silüetlerini

Ormanlar sincaplarındır

BATUHAN SARICAN

Bir başkadır Yaşlı Orman; bu köknar ağacı ormanını diğerlerinden ayrıştıran bir giz vardır. Çok kez dillendirilmiş olmasına rağmen kimsenin inanmadığı, daha doğrusu aslı olmayan bir söylentiymiş gibi davranılan bir hakikattir bu; Albay Sebastiano Procolo’nun cinler ve rüzgâr Matteo hakkında bildiği tuhaf bir öykü, bir sır.

YAŞLI ORMANIN ZARARSIZ CİNLERİ

Gerçeğin gün yüzüne çıkması tam olarak geçen yüzyılın başlarına denk geliyor. Başrahip Don Marco Marioni vadiye yaptığı bir yolculuğun ardından 1836 yılında Bir Hacı Rahibin Yerbilimi ve Doğa Bilimi Notları’nda şunları yazıyor: “Fondo denilen bu yerde hayranlık uyandıran bir manzara ile zihnimi oyalamak hoşuma gitti. Dağcıların adına Yaşlı Orman dedikleri, boyları San Calimero çan kulesinin çok daha üstünde, eşi benzeri görülmemiş yüksek ağaçlarla dolu bu zengin ormanı ziyaret ettim. Gözlediğim kadarıyla bu ağaçlar, diğer bölgelerdeki ormanlarda da bulunan cinlerin yuvalarıydı. Bilgi almak için konuştuğum yöre halkı, konudan habersiz görünüyordu. Her bir ağaç gövdesinde, nadiren hayvan ve insan kılığında ortaya çıkan bir cin yaşadığını sanıyorum. Bunlar basit, iyiliksever, insana zarar vermeyen varlıklardır. Böyle bir orman hektarlarca dönümlük bir araziye yayılmakta.” (s. 32) Yaşlı Orman’ın zararsız cinlerini kaleme alan ilk ve son doğa bilimcisi Marioni olsa da bunlar yeni bilgiler değildi aslında. İnsan veya hayvan kılığına bürünmüş bu cinlerin yaşamlarının buradaki ağaçlara bağlı olduğunu ve ağaçlar var oldukça onların da var olduğunu, bu cinlerin gücünün hiçbir şekilde insanlara karşı koymamak olduğu biliniyordu. Ormana gidip gelenler bunu zaten biliyor ve bunu Fondo sokaklarında dile getiriyordu. Peki ya Albay bunu nasıl öğrenmişti? Kimisi kuş dilini bildiği için ona bu hakikati kuşların anlattığını kimisi de ormana gidenlerden duyduğunu söylüyordu.

Ormandaki cinler ya kendi aralarında ya da rüzgârla geceler boyu gevezelik ederdi. Hepsi, ağaçların insanlar tarafından bir gün yok edileceğini bilirdi. Ama aralarından birisi, uzun yıllardır bu felaketi önlemek için canla başla çalışıyordu. Bernardi’nin ta kendisiydi bu. İnsan kılığındaki bu orman cini, kendini Ormancılık Komisyonu’na bilirkişi seçtirmiş, ormanın sahibi Morro’yu Yaşlı Orman’ı koruması için sürekli telkin etmişti. Bunu da Morro’yu hoş tutarak başarmıştı. Kader bu ya Morro ölmüştü. Ve ormanın yeni sahibi, mirası amcasından devralan Albay Sebastiano Procolo olmuştu. Sevmezdi ağaçları Albay; sol elinin başparmağıyla işaret parmağını sıkıştırdığında bir cevizi kIrabilecek güçte, bir bakışıyla bütün orduyu hizaya getirebilecek bir adamdı. Yeğeni Benvenuto’nun bakımı da ona kalınca ordudan istifa edecek ve emeklilik günlerini ormanın yakınındaki malikanede geçirecekti. Ormanların makus talihi bu ya, Albay, Yaşlı Orman’a kıymaya niyetlenmişti. Bernardi kendisini ikna edemeyeceğini anladığında şöhretli rüzgâr Matteo’dan yardım isteyecekti. Kendi derdinde olan Matteo, o kadar güçlüydü ki 1904 yılında O Vadisi’nde hidroelektrik santralı için kurulan barajı yerle bir etmişti. Peki ama Matteo kimden yana olacaktı? Kaderinin karanlık dehlizlerinde kaybolan Albay’a mı yoksa yok olup gitme tehlikesi yaşayan ormanın cinlerine mi yardım edecekti?

KAPİTAL UĞRUNA DOĞA KATLİAMI

Gizini sonuna kadar koruyan, okuru adeta karanlık bir masalın içine dahil eden bir klasik ‘Yaşlı Ormanın Gizemi’. Dino Buzzati, kurdu kuşu dile getirerek fabl türünü anımsatan, kişileştirme sanatını ustaca kotardığı anlatımıyla zenginleştirdiği eserinde, hırstan ve bencillikten yüreği katılaşanların çirkin yüzünü resmediyor. Bu renkli ama karanlık masalda, kapital uğruna Kazdağları’ndaki sincap ve baykuşları yuvasız bırakanları, işe yaramaz bir nükleer santral uğruna Sinop’taki ağaçları katledenleri, rant uğruna Karadeniz yaylalarını hiçe sayanları, doğa katliamlarına göz yummayı politika haline getirenleri göreceksiniz; kişiliksizlerin ve gölgesizlerin ürpertici silüetlerini. Ve ormanın cinleri olarak bizim, ağaçlara sarılarak koruyan bizim aydınlık yüzümüzü… Ilsegretodel bosco (Yaşlı Ormanın Gizemi), Timaş etiketi ve Yelda Yürek’in İtalyan aslından akıcı çevirisiyle okurunu bekliyor.