Maradona’nın gözbebeklerinden biriydi o. Hatta Arjantin’in futbol ilahı, mazisini arattığı teknik direktörlük koltuğunda otururken, 2010 Dünya Kupası’nda Tangocular için sihirli formülü açıklamıştı: Messi, Mascherano, Jonas ve sekiz kişi daha!

Futbol topunu karpuz zannedecek annemin bile tanıdığı Barcelonalıları herhalde anlatmaya gerek yok. Peki ya öteki...
 
Buenos Aires yakınlarında 1983’te doğan Jonas Gutierrez’in kariyeri Velez Sarsfield’da başlamıştı. Şampiyonluk görüp İspanya uçağına atlayan orta saha oyuncusu, 2005’te Mallorca’nın yolunu tutuyordu. Kısa sürede dikkat çekiyordu. Bir gün sinemaya gitmiş, küçük bir hayranı ondan pek de yapmadığı bir şeyi, gol atmasını istemişti. Ufaklığın en sevdiği kahramanı sormuş ve ona söz vermişti. Eğer ağları havalandırırsa, Örümcek Adam’ın maskesini takacaktı. İşte lakabı böyle doğmuştu, bir gün sinemada verdiği bir sözle.
La Liga’da oynarken, ilk kez milli takıma da çağrılıyordu. İspanya’da büyük bir takıma gider mi derken, Newcastle United’a imza atıyordu. Ada’ya geçişi aslında olaylı olmuştu Örümcek Adam’ın. Yıldız oyuncu, çok da bilinmeyen tartışmalı FIFA kurallarından birine dayanarak İngiltere’ye transfer olmuştu. Buna göre yaşları 23 ile 28 arasında değişen futbolcular mevcut kulüplerinde en az üç yıl oynadıktan sonra istedikleri takımla anlaşabiliyorlardı. Fahiş bonservisler ödenmeden dolaşım mümkün olabiliyordu. Ödenecek tazminat miktarında, bu hakkı kullanan futbolcunun feshettiği sözleşmenin kalan süresiyle alacağı yıllık ücretin çarpımı baz alınıyordu.

 
Defalarca mahkemelere taşınan uygulama Gutierrez’in ikâmetinin değişmesine neden olmuştu. Formasının arkasına Jonas yazdırmış, 18 numarayı kapmıştı.
 
17 Ağustos 2008’de oynadığı ilk Premier Lig maçında herkesi büyüleyen Arjantinli kısa sürede tribünlerin sevgilisi olmuştu. Belki çok gol atmıyordu fakat hırsıyla göz dolduruyordu. Savaşçı karakteriyle tanışmamıza daha yıllar vardı...
 
2010 Dünya Kupası’nda Maradona’nın en çok güvendiklerinden biriydi. Arjantin, çeyrek finalde Almanya karşısında dağılırken, Jonas kulübedeydi. Zaten takımdaki oyuncu bolluğu, onu savunmanın sağına çekmişti.
Newcastle United’la her şeyi tattı. Küme düştüler, yeniden Premier Lig’e yükseldiler. Avrupa Ligi’nde çeyrek final gördüler. Ama bir gün aldığı darbe hayatının maçını başlatıyordu...

 
Geçen mayıs ayıydı. Arsenal maçında Jonas, Bacary Sagna ile çarpışıyor, sonra bir türlü kendisine gelemiyordu. Ağrısı bir türlü dinmiyor, yapılan tetkiklerde sol testisinde tümör olduğu ortaya çıkıyordu.
 
Ekim ayında ülkesinde ameliyat olan Jonas, bir ay sonra Newcastle’a dönmüştü. Sezonun ikinci yarısında Norwich’e kiralanan oyuncu sakatlıklar nedeniyle pek forma şansı bulamamıştı. Fakat asıl derdi başkaydı...
50 gün kadar önce kemoterapi gördüğünü açıklayan Örümcek Adam, hayatının en zor maçını oynadığını söylüyordu. Futbolcu arkadaşları Ezequiel Lavezzi, Gabriel Heinze, Martin Demichelis ve Fabricio Coloccini dışında sadece yakınları durumunu biliyordu.

 
Ekimin ortasında kanser hastaları yararına Buenos Aires Maratonu’nu koşan Jonas azmiyle dikkat çekmişti. Savaşmayı bırakmıyordu. Maskesi kadar olmasın, hep dikkat çekmiş saçı ve sakalı artık yoktu.
 
Ve beklenen açıklama önceki gün geldi, kanseri yenen Jonas hastaneden taburcu edilmişti.
 
Azim abidesi gözünü aralıkta Newcastle ile idmanlara çıkmaya dikmiş durumda. Olur da Ada’da sahaya bir daha kramponlarıyla ayak basarsa, çıkacak gürültüyü kestirmek zor. Allah bilir bize o kulakları sağır eden sesin esbab-ı mucibesini anlatan bile olmayacak. Ne de olsa çoğunluğun derdi, yok kim küfretti, kaç kere etti, hakem nasıl katletti, devler kaç gol attı... Oysa Örümcek Adam ve onun gibilerin hikâyesi aslında bizim hikâyemiz...