Venedik, Telluride, Toronto ve New York film festivallerinde önümüzdeki yıl Oscar ödüllerinde boy gösterecek pek çok film görücüye çıkıyor

Oscar Ödülü’nün habercileri

Her yıl olduğu gibi bu yıl da sonbaharın gelmesiyle beraber sinema dünyası için ödül sezonu başlıyor. Önümüzdeki sene Oscar ödüllerinde karşımıza çıkacak pek çok yapım, yılın bu döneminde film festivallerinde izleyici ile buluşuyor. Venedik, Telluride, Toronto ve New York Film Festivali, sinema dünyası için Oscar Ödülleri yarışının start verildiği yerler. Bunların arasında Toronto ve Telluride Film Festivali Oscar’ın habercisi olması açısından en iyi karnelere sahip olanlar. Programındaki filmleri festival başlayana kadar açıklamayan, sıra dışı ve prestijli bir festival olan Telluride belki diğer 3 festival kadar büyük değil. Ama Oscar’ın habercisi olma konusunda her geçen yıl önemini arttırıyor. Son yıllarda En İyi Film Oscar’ını kazanan filmlerin Amerika prömiyerini bu festivalde yaptığını görüyoruz. 2012’de ‘Argo’, 2013’te ‘12 Yıllık Esaret’ dünya prömiyerini, geçen sene de ‘Birdman veya (Cahilliğin Umulmayan Erdemi)’in Venedik’teki gösteriminin ardından Amerika prömiyerini Telluride’ta gerçekleştirdikten sonra Oscar heykelciğine uzanmıştı. Colorado’daki küçük bir dağ kasabasında gerçekleştirilen Telluride Film Festivali’nin, Oscar yarışında boy göstermesi beklenen filmlerin prömiyer yapmak için tercih ettiği bir numaralı festival olduğunu söyleyebiliriz.

Toronto Film Festivali’nde gösterilmek ise Oscar Ödülleri için daha da büyük bir işaretçi sayılabilir. Son 10 yılda En İyi Film Oscarı’nı kazanan filmlerin 8’i bu festivalde gösterildi. Ayrıca bu festivalin büyük ödülü olan İzleyici Ödülü’nü kazanan filmlerin En İyi Film dalında Oscar’a mutlaka aday olduğunu görüyoruz. Son 7 yılda bunun tek istisnası 2011 yılıydı.

oscar-odulu-nun-habercileri-72645-1.
Yani denilebilir ki seneye Oscar Ödülleri’nde çeşitli adaylıklar kazanacak pek çok film şu an bu festivallerde gösteriliyor. Henüz vizyona girmemiş, geniş izleyici kitleleriyle buluşmamış ve adlarını duyurmamış olabilirler. Ama 2016 Oscar Ödülleri yaklaştıkça sinemaseverler ağırlıkla bu filmleri konuşuyor olacaklar.

BU YIL İSTATİSTİKLER BOZULACAK MI?
Bu sene Telluride ve Toronto Film Festivali’nde gösterilen filmlerin ödül sezonunda adından sıkça söz ettireceği ve pek çok dalda Oscar adayı olacağı durumu tabii ki değişmeyecek. Ancak En İyi Film Oscar’ını kazanacak film bunlar arasında mı? Orası biraz şüpheli. 2 sene önce ’12 Yıllık Esaret’ önce Telluride’ta sonra da Toronto’da ilk kez izleyici karşısına çıktıktan kısa bir süre sonra Oscar’ın mutlak favorisi haline gelmişti. Geçen sene bu zamanlar ‘Birdman veya (Cahilliğin Umulmayan Erdemi)’in tartışmasız bir şekilde ön plana çıkmıştı. Bu sene bir filmin benzer bir şekilde ön plana çıktığı ve rakiplerine şimdiden fark attığını söylemek zor. Nitekim ilk bir haftasını geride bıraktığımız 40. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde, En İyi Film dalında heykelciğe uzanacak kumaşta bir film izlediğimizi söylemek pek kolay değil. Ancak bariz bir şekilde favori haline gelmese de pek çok film iddialı bir konuma geldi.

Danny Boyle’un ‘Steve Jobs’u bunlardan biriydi. Telluride’ta prömiyerini yapan film beğenilenler arasındaydı. Michael Keaton’a tekrar bir adaylık kazandırması beklenen ‘Spotlight’ ise bundan çok daha fazlası olduğunu ispatladı. ‘Steve Jobs’ gibi bu filmin de En İyi Film dalında Oscar’a aday olması artık kesin gibi. Ancak belki de Telluride ve Toronto’daki gösterimlerinden en fazla fayda sağlayan film ‘Room’ oldu. İzleyicinin büyük beğenisini kazanan bu küçük bağımsız film, yarışta ciddi ciddi adından söz ettirir hale geldi. Johnny Depp’in performansıyla konuşulan Scott Cooper filmi ‘Black Mass’ de öyle. Geçen sene En İyi Film Oscar’ı sahibi Venedik’te prömiyer yapmıştı. Bu sene Venedik’te Oscar ödülleri bağlamında en güçlü film ‘The Danish Girl’ idi. Tom Hooper’ın filmindeki en büyük merak konusu Oscar ödüllü Eddie Radmayne’nin performansıydı. Radmayne’nin tekrar heykelciğe uzanması kolay gözükmüyor ancak filmin adaylık kazanması yüksek bir ihtimal. Venedik’te prömiyer yapan ve eleştirmenlerin beğenisini kazanan bir başka film Cary Fukunaga’nın ‘Beast of No Nation’ı. Hayal kırıklığı yaşayanlar arasında ise Telluride’ta çıkan ‘Suffragette’, Toronto’da çıkan ‘Trumbo’ ve ‘I Saw the Light’ sayılabilir. Eleştirileri çok pozitif olmasa da bu filmler, oyunculuk dallarında adaylıklar kazanma şanslarını koruyorlar. Bunlardan ilk ikisinin hikâyeleri nedeniyle Akademi üyeleri gözünde avantaj yaşayabileceğini de unutmamak gerekiyor.

Oscar yarışında senenin başından bu yana hangi filmlerin ön plana çıktığını hatırlamak adına Venedik’in öncesine gidecek olursak; Sundance’ten ‘Brooklyn’, Cannes’dan ‘Carol’, ‘Mad Max: Fury Road’, ‘Youth’ ve Pixar’ın ‘Ters Yüz’ünü saymak gerekiyor. Oscar yarışının şeklini tamamen değiştirebilecek 4 film ise hala birer kapalı kutu durumunda: David O. Russell’dan ‘Joy’, Alejandro González Iñárritu’dan ‘The Revenant’, Spielberg’den ‘Bridge of Spies’ ve Tarantino’dan ‘The Hateful Eight’. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bariz bir favorinin yokluğunda, bu dört filmden özellikle ilk ikisinin bu boşluğu doldurma ihtimali yüksek gözüküyor.