Demokrasilerde en güzel şey, sürekli gelişip değişebilir olmasıdır. Bunu da en iyi yapan siyasi parti en fazla halk desteğine mazhar olur. Demokrasi ve değişkenlik denildiğinde de akıllara öncelikle iktidar partileri gelir. İktidar partileri sürekli olarak iktidarda kalmak gerektiğini düşündüklerinden demokrasinin orasıyla burasıyla zırt-pırt oynarlar. Demokrasiyi bir ‘sandık oyunları’ mücadelesi halinde gördüklerinden oyunun merkezine sandıkları koyarlar. […]

Demokrasilerde en güzel şey, sürekli gelişip değişebilir olmasıdır. Bunu da en iyi yapan siyasi parti en fazla halk desteğine mazhar olur.

Demokrasi ve değişkenlik denildiğinde de akıllara öncelikle iktidar partileri gelir. İktidar partileri sürekli olarak iktidarda kalmak gerektiğini düşündüklerinden demokrasinin orasıyla burasıyla zırt-pırt oynarlar.

Demokrasiyi bir ‘sandık oyunları’ mücadelesi halinde gördüklerinden oyunun merkezine sandıkları koyarlar. Oyların en fazlasını alabildiklerinden ölçü, çoğunluk virajına konulur.

En fazla oyu alan köşeyi döner!

Bunda bir sorun yoktur.

Sorunlar iktidar partilerinin oy oranı düşmeye başlayınca öne çıkar. Batı demokrasilerinde oylar düşünce iktidar partileri de muhalefete düşer. Doğu demokrasilerinde ise oyları düşse de iktidar partileri yönetim koltuklarını bırakmak istemezler. Daha güçlü biçimde yapışırlar makamlara.

İşte o zaman sorular çıkar.

Bizim memlekette böylesi bir yola girilmiş bulanmaktayız.

İktidar partisi 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerini belli başlı büyükşehirlerde kaybetti. Ama bunu kabullenmekte zorluk yaşıyor.

Ama birilerinin bunu iktidar partisini yönetim organına söylemesi lazım. Kim söyleyebilir?

Medya?

Türk medyası habercilikle bütün iplerini kopartıp atmış durumda.

Danışmanlar?

Onlar da uzun zamandır akıl-fikir ile ilgilenmeyi bırakmış onay-tasdik şube şefliğine bağlı çalışıyorlar:

“Gerçekten çok yerinde konuştunuz. Bi’ de zaten çok iyi hatipsiniz. Harika gidiyorsunuz.”

Bu kafa içleri boş, cüzdanları dolu danışmanlar ordusunu bir askeri eğitim birliğine yollayıp, alçak sürünme talimi yaptıracaklar ki değersizlikleri anlaşılsın.

Üstün yetenekli oldukları konusunda hiçbir inandırıcı unsura sahip olmayanlar 21 Nisan 2019 Pazar günü düşük yoğunluklu -zeka da olabilir- bir eylem planı uygulaması yaptılar.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı linç eylemi tasarladılar. Eylemin mantığı basitti. Çünkü daha inceliklileri yapılıp bitirilmişti. Elde kala kala bu mallar kalmıştı. Şehit cenazelerinde militan bir grup oluşturulacak. Fikri hazırlık önceden yapılıyordu zaten. Son gün yine tahrik fitilini ateşleyecek manşetler atılacak.

En sonunda da bir yumruk atılacak!..

Yumruğu atan ortadan kaybolacak. Karanlık güçler iş başı yaptı diye manşetler atılacak. Başı iyi gitti. Yumruk atıldı. Ancak eski zamanların üzerinden çok sular akmıştı. Akıllı telefonlar akılsız kafaları suçüstü yakaladı.

‘Yumruk memuru’ Osman Sarıgün’ün portresi kabak gibi ortaya çıktı. Önce kaçırıldı. Sonra yok artık polis jandarma bu faili de yakalayamazsa, sahillerde olta ile balık yakalasın daha iyi düşüncesi ülke geneline yayıldı. Yumrukçu Osman yakalandı. Hoop bir duruşma yürü git kardeşim sen anayasal bir protestocusun artık.

Zaten AKP’nin de üyesi. Bir de anayasal protestocu olunca yeme de yanında yat. Ya da başkalarını içeri at, Osman dursun onlar yatsın.

Yumrukçu Osman’ın tahliyesiyle bazı ‘şey’ler sıraya girip elini öptüler. Öpsünler Osman amcalarının elini.  Bunda da bir sorun yok. Ama demokrasinin beli de daha fazla dayanabilir mi? Doğu demokrasileri için yeni bir standart geldi:

-Osman Amca Kriterleri!