Osman Baydemir’in Kürtçe duası tutanaklara (X) olarak geçti

HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in TBMM Genel Kurulu’nda Kürtçe dua etmesi Meclis tutanlarında (X) işareti olarak kayda geçti.

TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın’ın yönettiği 2016 yılının ilk Genel Kurulu toplantısında HDP’nin sokağa çıkma yasakları boyunca yapılan operasyonlarda öldürülen sivillerin araştırılması için verdiği önergenin görüşülmesinde partisi adına söz alan Osman Baydemir, kürsüde konuşma yaptı. Duygusal bir konuşma yapan Baydemir’in konuşmasının başında iki yerde Kürtçe ve Türkçe dua etmesi tutanaklara yansıdı. Ancak HDP’li Baydemir’in Kürtçe duaları (X) ve (XX) olarak Meclis tutanakların kaydına geçti. Osman Baydemir’in konuşmasına dair Meclis tutanağının ilgili bölümü şu şekilde:

"OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, şahsınızı ve Genel Kurulu bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Doğrusunu ifade etmek gerekirse bugün yaşamış olduğum coğrafya büyük bir yıkımla karşı karşıya, yaşamış olduğum coğrafya büyük bir kıyımla karşı karşıya. İnsanlık ailesi, bir kez daha Mezopotamya coğrafyasında bir etnik kimlik adına, bir devlet adına, bir devlet bekasının sürmesi adına utanç verici bir kıyımı gerçekleştiriyor. Bir kez daha ifade etmek isterim ki içerisinde bulunduğum ruh hali normal bir insanın ruh hali değildir. Gözlerimin önünde halkımın evlatları katlediliyor. Gözlerimin önünde kadınlar, anneler, yaşlılar, 80 yaşındaki, 71 yaşındaki, henüz anne karnındaki bebe katlediliyor. "…"(x) Ya, Rabb'im bu zulmü bırakmayasın, Ya Rabb'im bu zulmü bırakmayasın, Ya Rabb'im bu zulmü bırakmayasın. "…"(xx) Kana ne zaman doyacak bu toprak? Kana ne zaman doyacak bu coğrafya, bu iktidar, bu zulüm?”

Baydemir'in konuşması ise şöyle:

Baydemir, şu konuşmayı yaptı: “Ya Rabb'im bu zulmü bırakmayasın. Kana ne zaman doyacak bu toprak? Kana ne zaman doyacak bu coğrafya, bu iktidar, bu zulüm? Bu toplumun, bu halkın, insanlığın, vicdanın, ahlakın, imanın, İslam'ın, hangi değer derseniz deyin morga değil, yaşatmaya ihtiyacımız var. Bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha inançla, ahlakla, vicdanla yapılanı görme zamanıdır. Şimdi, şu coğrafya içerisinde Cizre'de yaşanan, Silopi'de yaşanan, Sur'da yaşanan vahşet, Gazze'de yaşanan, Ramallah'da yaşanan, Halep'te yaşanan vahşetten hiçbir farkı kalmamıştır. Şimdi, ben size sorarım, şurada iki tane fotoğraf var, ikisi de bebek fotoğrafı. Bunu yapanın da Allah belasını versin, bunu yapanın da Allah belasını versin. Bunu yapanın da Allah onu yanına koymasın, bunu yapanın da Allah onun yanına koymasın. Başbakan bu fotoğrafa ağlıyor, hüngür hüngür ağlıyor ama bu fotoğrafın vesilesi oluyor; bu fotoğrafı, bu çocuğu, bu sabiyi ölümü gönderenin, politikanın şu anda sahipliğini yapıyor. Bu Filistinli bebe, bu da Kürdistanlı bebe. Bu Filistinli bebe, bu da Kürdistanlı bebe. Peki, ahlak, vicdan, din, iman hangi bebenin ölümüne seyirci kalmamızı bize emrediyor, bize izin veriyor?”

‘ŞEYH SAİD, DERSİM NASIL BU SORUNU ÇÖZMEDİYSE BUGÜN DE BU SORUN BU ŞEKİLDE ÇÖZÜLEMEZ’

“Artık, kadın öldürmekten, çocuk öldürmekten, sabi öldürmekten vazgeçin; bunun sonu yok.” diyen HDP'li vekil, “Şu anda yapmış olduğumuz bütün bu uygulamalar, tanıklık etmiş olduğumuz bütün bu uygulamalar, değil bin yıllık kardeşlik, bin yıl etkisi sürecek bir düşmanlığa doğru hızla bizi götürüyor. Hendek, barikat, direniş, bugün bu ölümlerin sebebi değil, bu politikanın bir sonucudur, müzakere masasını devirmiş olmanın yaratmış olduğu sonuçlardır. Tankla, topla, tüfekle öldürmekle ve ölmekle bu sorun çözülemez. Şeyh Said kıyamı nasıl çözmediyse, Dersim isyanı ve kıyamı nasıl bu sorunu çözmediyse bugün de bu sorun bu şekilde çözülemez.” diye konuştu.

‘BİZİMLE BİRLİKTE YAŞAMAK İSTEMİYORSANIZ ELİNİZİ YAKAMIZDAN ÇEKİN’

Osman Baydemir, sözlerini şöyle tamamladı: “Yegane bir yol vardır, o yol da behemehal aynı anda her iki tarafın şiddeti durdurması bir çatışmasızlık zeminine geri dönülmesidir. On günlük, on beş günlük bir çatışmasızlık zemini içerisinde bir kez daha masaya dönmenin, bir kez daha müzakereye dönmenin zeminini yaratmak durumundayız. Aksi takdirde bunun vebali hepinizin boynuna olacaktır. Bugün burada ben bu Meclis'e hitap ediyorum. Eğer ki bu Meclis işlemezse, eğer ki bu Meclis, Kürdistan'daki bu katliama sessiz kalmaya devam ederse, doğal olarak insanlar -çok açık söylüyorum- Birleşmiş Milletlere gidecektir, insanlar Lahey Adalet Divanı'na gidecektir, insanlarımız Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gidecektir. Eğer ki bizimle birlikte yaşamak istemiyorsanız elinizi yakamızdan çekin. Bir kez daha söylüyorum, gelin beraber müzakereye geri dönelim. Gelin bu kıyıma, bu vahşete bir dur diyelim. İnsanlar cenazelerini defnedemiyorlar.”
(CİHAN)