Osman Lokumcu’nun ardından...

YAŞAR AYDIN

Şiirle yaşadı, şiir gibi yaşadı. Ne Diyarbakır zindanları, ne sürgünler ne de baskılar vazgeçirebildi özgür yarınlara dair mücadelesinden. Kötü olanı, eksik olanı konuşmadı. Umutsuzluk örgütlemedi. Görevden kaçmadı. Kendisi için bir şey istemedi. Her işin altına gövdesiyle girse de öne çıkmadı. Yeni görevler için sıra bekledi.

Herkes bilir, herkes tanır. Tanıktır tüm yaşamına sevdikleri. Saklısı gizlisi olmamıştır hiç. Saklamamıştır aklından geçeni. Yüreğinden kopup gelen sesi dinlemiştir her zaman.

Tam 30 yıl önce tanıdım onu. Benden çok daha eski tanıyanlar da aynı şeyi söyler, “Hiç mi değişmez bir insan?” Evet hiç değişmedi, eğilip bükülmedi, inandığı yoldan ayrılmadı. Ayrılıp gidenlere üzüldü, kızdı içinden, ama bağırmadı.

İşkencecisini sesinden tanıyıp sokak ortasında tabureyi kafasına geçirdiğini de bilirim, seçimlerde faşist konvoyları taşla kovaladığını da. Korkmamıştır kavgadan, çekinmemiştir. Öfkeyle kaldırıp yumruğunu, sloganlarla da yürümüştür sokaklarda. Ama herkes yumuşak sesi ve gülen yüzüyle hatırlayacaktır, Osman Lokumcu’yu.

DENİZİ DE BİRGÜN’Ü DE ÇOK SEVERDİ

Perşembe gününe Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde her zaman yaptığı gibi abonelere BirGün dağıtarak başlamış. Sonra Karadeniz’in sularına atmış kendini, tüm yaz yaptığı gibi...

Osman Lokumcu sevdiklerinin arkasından yazılar yazardı. Metin Hoca için yazdığı yazı duruyor BirGün arşivinde. Başka yazılar da yollamıştı gazeteye. Her gördüğünde ya da aklına düştüğünde arar sorardı “Gazetenin var mı bir ihtiyacı” diye. “İyiyiz” dediğimde bir başka keyifle gülerdi. Gazetenin aboneleri vardı Kemalpaşa’da. Yazları işten, tatilden dolayı gençler kaybolunca ortadan kendi üstlenirdi dağıtımı. Kemalpaşa sokaklarını kapı kapı dolaşıp ulaştırırdı gazetemizi, tıpkı Perşembe günü yaptığı gibi. Önce BirGün sonra deniz. Ne çok severdi ikisini de.

Osman Lokumcu tüm zorluklarını bilerek devrimci yolu seçmişti. Onun gibi insanlar çok azaldı çevremizde. İşi küçük, büyük diyerek ayırmayan, mücadeleden kaçmayan, ismim duyulsun diye uğraşmayan, her zaman almayıp veren insanlar çok azaldı.

Onu bu özellikleriyle anacağız, anlatacağız. Dost sohbetlerinde sevdiği şiirleri okuyacağız yüksek sesle. Şimdi artık çok eksiğiz. O olsa ne derdi diye düşünüyorum. Sanırım “daha çok mücadele” derdi. Öyle de yapmıştı Metin Hoca’nın ardından. Biz de öyle yapacağız. Onun güzel düşlerini gerçek kılmak için daha çok mücadele edeceğiz.