Mübarek Mahluk Efendi’nin editörü Babür Erkin, “Kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği yolculuk, Türkiye’nin yakın tarihine dair sosyal arka planı, gerçek kişileri, olayları çağırdı ve böyle bir metin ortaya çıktı” diyor.

Osmanlı’da dünya dışı bir varlık

Mahluk illustasyon

Oğuzcan ÜNLÜ

Karakarga Yayınları’ndan çıkan Mübarek Mahluk Efendi romanı, Hollywood filmleriyle özdeşleşmiş dünya dışı yaşamın imkânı konusunu geç Osmanlı toplumu ekseninde işliyor. Babür Erkin, Bahadır Boysal’ın illüstrasyonları eşliğinde, kayıp yazar Enis Cevdet’in gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği incelikli araştırmasının peşine düşüyor. Roman, yazarının da kurgusallığı dolayısıyla kurmaca içinde başka kurmaca evrenleri inşa ediyor. Cumhuriyetin arifesi diyebileceğimiz bir zaman diliminde dünya dışı bir varlığın edebiyatta ve toplumda nasıl yer bulduğunu Mübarek Mahluk Efendi’nin editörü Babür Erkin ile konuştuk.


TÜRBENİN SAHİBİ UZAYLIYSA

Babür Erkin’e öncelikle Mübarek Mahluk Efendi romanının ortaya çıkış sürecinden bahsetmesini istedik. Erkin, geçmiş bir haberden söz ederek anlattı: “Bir gazete haberinin romanın yazım sürecine ilham oldu. Haber şuydu: ‘Marmaris’teki Anıt Mezarın Bir Gladyatöre Ait Olduğu Ortaya Çıktı’. Anadolu coğrafyasındaki yüzlerce kutsal kabul edilen ziyaretgâhın aslında orada olduğuna inanılan kişilere ait olmayabileceği bilinen bir gerçek. Bir evliyaya ait olduğu zannedilerek yıllarca adaklar adanıp, başında dualar edilen mezarın antik devirde yaşamış bir gladyatöre ait çıkması şu soruyu getirirdi: ‘Türbe diye ziyaret edilen bir evliya kabri, zamanında bu coğrafyayı ziyaret etmiş dünya dışı bir varlığın mezar yeri olabilir miydi?’ Kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği bu kışkırtıcı sorunun devamındaki yazı ve araştırma yolculuğu, Türkiye’nin yakın tarihine dair sosyal arka planı, gerçek kişileri, olayları çağırdı ve içinde fotoğrafların, belgelerin, illüstrasyonların olduğu Mübarek Mahluk Efendi gibi bir metin ortaya çıktı.”

Romanın alışılageldik bir üslubu bulunmuyor. Okur pek çok yönden tekinsiz metinle/metinlerle karşı karşıya kalıyor. Babür Erkin’e anlatının tekniği hakkında neler söylemek istediğini sorduk. Erkin sorumuza şu şekilde cevap verdi: “Metni bir ‘vaka anlatısı’ şeklinde yoğurmaya çalışınca teknik ve üslup da başkalaştı sanırım. Olayın hem -120 yıl- gibi uzak sayılabilecek hem de hâlâ muhtemel izlerini keşfedebilecek kadar yakın zaman diliminde geçiyor olması da böyle hissettirmiş olabilir. Bir ‘tekinsizlikten’ söz edeceksek sebebi anlatılan olayların ve yaşandığı dönemin bunu beraberinde getirmesi belki. Kitabın edebi bir tür olarak karşılık geldiği yer de önemli bu bağlamda. ‘Gizemli- doğaüstü’ yönleriyle yabanıl, Anadolu-İstanbul coğrafyasında geçmesiyle tanıdık yönlerini olan bir kitap Mübarek Mahluk Efendi. Anlatıdaki bu iki duygu arasındaki doğurgan gerilimi önemsiyorum.”

osmanli-da-dunya-disi-bir-varlik-949215-1.
Babür Erkin



İSTİBDAT VE İKİNCİ MEŞRUTİYET

Romanda istibdat ve merkezi bürokrasi karşımıza çıksa da Mahlûk’un bir çilehanesi olan Hâfız Necmeddin Bey’le başka bir ilişkisi var. Bu bağlamda, 19’uncu yüzyıl sonları ve 20’nci yüzyıl başlarında Osmanlı toplumunu Babür Erkin, “Hiç şüphesiz çalkantılarıyla ve arayışlarıyla trajedisini de içinde barındıran kültürel anlamda renkli bir toplumdu. Özellikle öncesiyle ve sonrasıyla II. Meşrutiyet merceğinde o döneme bugünden baktığımızda pek çok şey fazlasıyla tanıdık gelecek. Dünya değişirken yıkıma doğru giden bir imparatorluk, otoriter bir yönetimin altında çıkış yolları arayan canlı bir siyasi-kültürel ortam... O devri konu alan romanların edebiyatımızda örnekleri olsa da örneğin sinema-dizi dünyasında neredeyse hiç ele alınmamasını büyük bir eksiklik olarak gördüğümü de söylemeliyim. Mübarek Mahluk Efendi özünde dünya dışı bir varlığın Osmanlı toplumunda karşılaştığı olaylar silsilesini anlatıyor elbette ama o dönemin sosyal atmosferine, insan tipolojisine, dil zenginliğine de dikkat çekmeye çalışan bir davetiye aynı zamanda” diyerek tarif etti.

Babür Erkin’e son olarak dünya dışı canlılardan bahseden Cumhuriyet hatta modern öncesi döneme ait bildiğiniz metinler olup olmadığını sorduk. Erkin, “Roman formunda yazılmamış olsa da yakın zamanda Karakarga Yayınları’ndan çıkan 1918 yılında Osman Nuri Eralp’ın kaleme aldığı Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır? adlı kitap, ismindeki sorunun peşinden giden ilginç bir metin. Bu noktada araştırmalarımda karşılaştığım 1835 tarihli gerçek bir Osmanlı jurnalinden bahsetmeliyim. Taşradan İstanbul’a gönderilen raporda bahsedilen olay günümüz Türkçesiyle şöyle: “1251/ 17 Temmuz 1835 Cuma gecesi saat 2 buçuk sularında Bayramiç kasabasına kıble tarafında rengi yeşile çalan ve parıltısı ayışığına benzer yuvarlak şekilli beliren nur, üç dakika hava boşluğunda durup daha sonra Bayramiç kasabasına bir saat mesafedeki Yiğitaliler diye bilinen köyde gömülü bulunan Nerle Ebe adlı meşhur hatunun mukaddes kabrine inmiştir.” Kim bilir, yazarımız Enis Cevdet tam da böyle bir olayın ipuçlarını yakalayıp Mübarek Mahluk Efendi gibi bir ‘vakanın’ metnini inşa etti” şeklinde son sorumuza yanıt verdi.