İşsiz bir genç için KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı) ne demektir?

Nasıl anlatmaya çalışırsak çalışalım, sanırım sınavı birkaç dakika ile kaçıranların ve yakınlarının verdikleri tepkiler ve sonrasında meydana gelen intiharlar kadar açıklayıcı olamaz.

Çoktandır sınav cehennemine dönmüş olan ülkemizde KPSS’ye sınav maratonunun son halkası diyebiliriz. Büyük özveriler ve beklentilerle, yıllarca süren eğitimin sonunda kamuda işe girebilme umuduyla yüzbinlerce gencin ve ailesinin umudu bu sınav. Üstelik mülakat gerektiren kurumlardaki usulsüzlüklere ve çok az bir kısmının işe yerleşmesine rağmen bu niteliğini korumaya devam ediyor.

***

İlk kez 1999 yılında Devlet Memurluğu Sınavı adıyla uygulanan bu sistemin amacı devlet memurluğuna geçişte “torpili” ortadan kaldırmak ve “objektif” bir eleme yapmak olduğu açıklanmıştı. Sınav öncesi eğitim ve hazırlanma dönemindeki eşitsizliklere rağmen “az çok objektif” denilebilirdi. Ancak yaygın ve adaletsiz mülakat uygulamaları ile özellikle AKP iktidarı döneminde bu amaçtan oldukça uzaklaşmış durumda. Vahşi kadrolaşma politikaları yetersiz geliyor olmalı ki AKP döneminde nerede ise skandalsız bir KPSS yapıl(a)madı. Yazılı sınavda bile bu kadar usulsüzlük yapanların gizli saklı yaptıkları mülakatlarda neler yapabileceklerini anlatmaya gerek yok!

***

Sınavı yapan ÖSYM bir dönemin açık ara en güvenilir kurumuydu. En azından soruların servis edilmesi, şifreleme, sınav iptalleri gibi skandallar yaşanmazdı ya da çok az yaşanırdı. ÖSYM, AKP iktidarı ile birlikte dikiş tutmaz kurumlardan birisi haline dönüşmüş durumda. Birçok kurumda olduğu gibi bir dönem anahtar teslimi Fethullahçılara devredildi. Sadece KPSS değil TUS, Hâkimlik, ALES, YGS, LYS, vs. sınavlarında arka arkaya skandallar patladı. Sorular dershanelere servis edildi, “yanlış” hesaplandı, sorular satıldı, kitapçıklar çalındı. Sadece dönemin ÖSYM Başkanı’nın önce reddettiği mızrak çuvala sığmayınca “Kopya yok şifre var!” açıklamasına rağmen görevine devam ettiğini hatırlatmak yeterlidir sanırım. Bu süreçte ÖSYM soru bankasını, deneyimli kadrolarını, saygınlığını ve güveni kaybetti, ticarileşti. Tüm bürokraside gördüğümüz “vahşi bir lümpen” kadrolaşma gerçekleştirildi. Geldiğimiz noktada neredeyse, artık bir skandal yaşanmıyorsa “bu sefer dikkatli çalmışlar!” diyecek durumdayız.

Yaklaşık 1,5 milyon gencin ve ailesinin geleceğini ilgilendiren 2022 KPSS’de de aynı filmi izledik. Sınav sorularının bir kısmının Yediiklim Yayınevi’nin deneme kitapçığı ile aynı olduğu “iddiaları” üzerine sınav iptal edildi, ÖSYM Başkanı görevden alındı, özür dilendi, savcılık ve DDK inceleme başlattı. Onca emek, mali yük, gençlerin umudu çöpe atıldı.

***

İlk başta AKP’nin daha önceki skandallara ve açık yolsuzluklara vermediği bir tepki gibi görünüyor. Soruların önceden dağıtıldığı ve satıldığı apaçık ortada iken, 2012 KPSS sonrası Erdoğan, bırakın iptal etmeyi, özrü ve soruşturma açtırmayı, haberi yapan Dicle Haber Ajansı’nı teröristlikle suçlamış “Sınav son derece başarılı, temiz ve sorunsuz geçti!” diyerek ÖSYM başkanına sahip çıkmıştı. 15 Temmuz sonrası açılan soruşturmada bu sınavda da usulsüzlük tespit edilmişti. Dönemin ÖSYM başkanı daha sonra FETÖ’cü olduğu için mahkûm olmuş ve ifadesinde 2012 KPSS sınavının iptal edilmemesinin gerekçesini “önemli bir siyasetçinin” talimat vermesi olarak açıklamıştı. Şimdi verilen “tepkinin” gerekçesinin iktidarın sıkışmışlığı ve yaklaşan seçimler olduğu açık. Tüm bunlar yaşananların hata ya da kriminal olaylar değil bilinçli tercihler olduğunu gösteriyor.

***

Bence gözden kaçırılmaması gereken asıl husus şu: Başlangıçtan itibaren eşitsizlik ve adaletsizlik üzerine kurulmuş, alabildiğine piyasalaşmış ve çürümüş bir eğitim sisteminde sınavların “doğru” yapılması ne işsizliği önler ne de sömürüyü. Kuşkusuz sınavların düzgün yapılması talebi haklı ve anlaşılabilir bir taleptir. Ancak beraber ezildiği, işsizliği beraber yaşadığı bir arkadaşının önüne geçirebilir kişiyi, o da mülakatta uygun bir torpil bulabilirse! Baştan itibaren eşitsizlik ve adaletsizlik üzerine kurulu bir düzende asıl talebin “düzen değişikliği” üzerine yoğunlaşması gerekir. ÖSYM’siyle, mülakatlarıyla, sınavlarıyla hepsini çöpe atacak bir değişim.

Aksi takdirde görevden almalarla, özürlerle, iptallerle bir sonraki skandala kadar oyalanıp dururuz.