Bizler biçimsizdik ve kötüydük; çünkü Halesli Alexander’ın dediği gibi, “şer, biçimsizdir”. O halde form dayatanlar iyi olmalıydı. Ve Platon’un göklerdeki aşkın form repertuarından yeryüzüne biçim indirenleri başımızın tacı yaptık, ama yanıldık

Otel  Prokrustes

Maddenin kendi kendine hareket ettiğine ve kendini biçimlendirdiğine dair bilgiyi unuttuk. Dolayısıyla maddeden oluşmuş bizlerin de kendimizi biçimlendirebilme kudretine sahip olduğumuz bilgisi de belleklerimizden silinip gitti. Ve edilginleştik, kendi hayatlarımızı biçimlendirmekten aciziz. Kendilerini, edilgin maddeyi biçimlendiren etkin bir kuvvet olarak dayatanların elinde oyuncak olduk. Ve başımıza neler gelmedi ki? Olmadık şekiller denediler üzerimizde. Hâlâ da deniyorlar.

Bizler biçimsizdik ve kötüydük; çünkü Halesli Alexander’ın dediği gibi, “şer, biçimsizdir”. O halde form dayatanlar iyi olmalıydı. Ve Platon’un göklerdeki aşkın form repertuvarından yeryüzüne biçim indirenleri başımızın tacı yaptık, ama yanıldık. Üzerimizde acayip biçimler denediler, ama henüz tam üzerimize oturan bir biçim bulamadık. Demiurgos’un biçtiği giysiler ya dar geliyor ya da bol. Ya bedenimizi deli gömleği gibi kıstırıp bizi boğuyor ya da boşluk içinde birbirimizi, uzuvlarımızı kaybediyor, birbirimizle bağlantı kuramıyoruz. Ve göklerdeki terzinin asla bize uygun bir giysi biçemeyeceğini anlamak istemiyoruz. Demiurgos, kendi tahayyülündeki dünyayı biçimlendiriyor. Bize biçtiği biçim, ölüm döşeği olabilir ancak.

Nitekim Prokretus’un işlettiği bir otelde yaşıyoruz artık ve Prokretus’un yataklarında ağırlanıyoruz. Otelin sahipleri, güçlerini göklerden alan tanrı-krallardır. Ülkeleri, ölümlü varlıkların geçici olarak konakladıkları konaklama tesisine dönüştürdüklerinde, tesislerin işletmesini Prokrustes’e vermişler, o da otelleri kendi turizmcilik anlayışına göre işletmeye başlamıştır. Peki, kimdir Prokrustes? Devasa oteller zincirinin işletmesini devralmadan önce, kendi evini mütevazı bir pansiyon olarak işleten küçük bir girişimci. Pansiyonda kazandığı tecrübeyi ve konaklama anlayışını, şimdi otellerinde uygulama fırsatı yakalamıştır. Yunan mitolojisinde Prokrustes, yoldan geçenleri ağırlamak üzere kendi evine davet eden ve konuğunun boyunu yatağının boyutlarına uydurmaya çalışan bir hayduttur. Konuklarını soyup soğana çevirdikten sonra bedenlerine yaptığı işkencelerle ünlenmiştir. Bedenleri yatağa sığmadığında, fazla gelen uzuvlarını kesiyor ya da yatak büyük geldiğinde, bedenlerini çekerek uzatıyordu. Her hâlükârda Prokrustes’in yatağı, ölüm döşeğidir ve Otel Prokrustes’te sadece ve sadece sakatlanmış bedenler ve ölüler konaklayabilir ancak.

otel-prokrustes-528997-1.

Prokrustes uygulamalarıyla otelcilik sektöründe başarısını kanıtlamış bir turizmcidir artık. Bedenleri yatağa uydurarak öldürme ya da sakatlama işininin yanı sıra, hazır ölüler için konukevleri tasarlayan ve gelecek ölü konuklar için yatak kapasitesini arttıran başarılı bir girişimci. Geçen hafta basına yansıyan haberlere göre Prokrustes, bir ilçede 5 dönümlük bir araziye ilçede hiç şehit olmadığı halde, “belki şehit gelir” diye şehitlik açmasıyla girişimcilikte ne denli yaratıcı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Sektördeki gelişmeleri önceden görebilme yeteneği vardır. Yine bir başka ilde hapishane açacağının müjdesini vermiştir. Yatak kapasitesini arttırdığına göre, anlaşılan Otel Prokrustes’te konuk patlaması yaşanacak.

Kendi hayatlarımızı biçimlendiremediğimiz takdirde, bizleri bekleyen Prokrustes’in yataklarıdır. Oysa felsefe tarihi, kendi kendini biçimlendiren maddeyle başlamıştı. “Kendiliğinden hareket eden madde fikri İyonyalı doğa filozoflarının hepsi tarafından paylaşılan temel bir fikirdi. Düşüncelerinin ayrıldığı yer, bu kökensel maddenin ne olabileceği sorusuydu” (Karatani, İzonomi, Metis). Asıl meseleleri, toplumun da, maddeye ve doğaya içkin olan akla göre kendi kendini biçimlendirebilmesiydi. Maddeye içkin aklın evreni biçimlendirmesi gibi, doğanın aklının dışavurumu olan insan da hem kendi bedenini hem toplumsal bedeni doğayla uyumlu şekilde biçimlendirebilirdi. Fakat şimdi Prokrustes’in yataklarında, başımıza geleceklerden haberdar, derin uykulara daldık.