Ötelemek sözcüğü, yüzleşmekten, konuşmaktan ya da sorgulamaktan çekinilen konuları sonraya bırakmak anlamında da kullanılır.

İktidarın ekonomik uygulamalarına baktığımızda gördüğümüz temel yaklaşım da budur: ötele bakalım! Yüzleşmekten korktukları sorunları çözecek adımlar atmak yerine, onları öteleyecek işler yapıyorlar.

Mesela; dövize talep yükselince, bu talebi ortaya çıkaran nedenleri tespit edip onları ortadan kaldırmak yerine, döviz yerine ikame edilen bir ürünü (Kur Korumalı Mevduat) ortaya sürüyorlar. Bu, aslında, döviz talebinin güçlü bir şekilde devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Sadece döviz yerine ikame edilen bir ürünle bu talebi bir biçimde karşılıyorlar. Bu uygulamanın Hazine üzerindeki yükü ne olur konusunu dert edinmiyorlar bile. Çünkü “bakış açıları kısa vadeli,” günü kurtarmaya yönelik.

Enflasyon tüm gerçekliği ile karşımızda duruyor ve bundan dolayı geniş halk kesimleri hızla yoksullaşıyor. İnsanların gelirlerinde bir artış olmaz iken fiyatların hızla artıyor olması, vatandaşın temel ihtiyaçlarını bile karşılamasını imkânsız hale getiriyor.

Bu hafta TÜİK tarafından açıklanan mart ayı enflasyon verisi bize gösteriyor ki enflasyon kontrolden çıkmıştır. Yıllık bazda yüzde 61’in üzerine çıkan TÜFE, Türkiye’de fiyatların hızla yükselmeye devam ettiğini gösteriyor. Siz bakmayın öyle iktidarın ve ekonomiye ilişkin kurumların “enflasyon düşecek” açıklamalarına. Bu açıklamaların gerçek hayatta karşılığı yok. Bakan Nebati’nin her açıklamasında enflasyonun düşeceği tarihi öteleyip durduğunu görüyorsunuz. Hadi diyelim Bakan Nebati bir siyasetçi. Onun tahminlerini çok kolaylıkla iskontoluya biliriz. Peki ya Merkez Bankası? Burası siyasetin bir kurumu değil. Bu son cümleden dolayı eleştirilerinizi şimdiden kabul ediyorum.

MB’nin 2022 yılı sonu enflasyon tahminini hatırlıyor musunuz? Daha iki ay önce yaptıkları açıklamada yılsonunda TÜFE’nin yüzde 23’ler seviyesinde olacağını söylüyorlardı. Oysa yılın ilk çeyreğinde ortaya çıkan enflasyon o kadar oldu. Daha yılın bitmesine dokuz ay var. Varın siz düşünün MB’nin bu tahminin nasıl gerçekleşeceğini.

Enflasyonun yükseldiği ülkeler ne yapıyor? Yükselişi durduracağını düşündükleri politikaları hayata geçiriyorlar. Mesela ABD merkez Bankası FED, bir taraftan faizleri daha hızlı artırmayı gündemine alırken, diğer taraftan parasal daralmaya gidiyor. Yılsonuna kadar bir trilyon doları piyasadan çekebileceği konuşuluyor. Diğer ülkelerde de benzer uygulamaları görüyoruz.

Peki, biz enflasyon ile mücadele etmek için ne yapıyoruz?

Dün gazetelerde yer alan bir habere göre iktidar, enflasyon sepetinde bulunan ve vatandaşların sıklıkla tükettiği yirmi kalem ürünün fiyatlarını sabitlemeyi düşünüyormuş. Bu ürünler arasında yağ, un, şeker, bakliyat, çocuk bezi, temizlik ürünü gibi şeyler bulunacakmış. Belirlenen ürünlerin fiyatları yılsonuna kadar sabit kalacakmış.

Gördünüz, ne kadar kolay! Enflasyonu kontrol etmenin yolunu fiyatları sabitlemekte bulmuşlar. Mantıklı(!) Bu ürünlerin fiyatları her ay aynı kalırsa TÜFE de, doğal olarak, artmaz. Alın size enflasyon ile mücadele.

Peki, fiyatlar nasıl sabitlenecek? İşte onu nasıl yapacaklarını bilmiyoruz. Detaylarını açıkladıklarında öğreniriz. Mesela, ürünlerin fiyatlarını mevcut seviyelerde mi sabitleyecekler yoksa bu seviyelerin daha altında bir yerde mi sabitleyecekler, bilmiyoruz. Madem yapacaklar, bari fiyatları indirip sabitleseler. Hazine’den ödeyecekleri fark 3 yerine 10 olsa ne olur ki değil mi? Bunu yaparlarsa hem vatandaşın cebinden daha az para çıkar hem de TÜFE daha fazla artmaz. Vatandaş memnun, “tüikciler” memnun ve iktidar başarılı(!)

Burada da gördüğümüz gibi iktidar enflasyonun asıl nedenlerini tespit edip onlarla mücadele etmek yerine, çok daha büyük sorunlara yol açacak yaklaşımları uygulamaya sokuyor. Çünkü sorunun kendisi ile uğraşmak o sorunun ortaya çıkmasına yol açan iktidar sahipleri ile de uğraşmak anlamına gelecek. Buna da cesaret edemiyorlar.

Ama unutmayalım; ötelenen her sorun ileride çok daha büyümüş olarak karşımıza çıkacaktır.

Neyse canım, bugünü bir atlatalım, yarına daha çok var!