Gül’ün Sivas Katliamı için DDK’yı görevlendirmesinin ardından başta Yeni akit olmak üzere gerici çevreler katliamı aklama yarışına girdi. Otopsi raporları gericilerin...

YAŞAR AYDIN ANKARA

Sivas Katliamı’nın üzerinden 19 yıl geçti. Davanın zamanaşımına uğramaması için hiçbir şey yapmayan Cumhurbaşkanı Gül sonunda Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) görevlendirdi.
Bu girişim Sivas Katliamı’nı yeniden gündeme taşıdı. Gül'ün bu girişiminin üzerine atlayan gerici odaklar Sivas’ta katliam yapanları, o olayları planlayan güç odaklarını aklama yarışına girdi. Tüm bilgi ve belgeler çarpıtılarak yeni “suçlular” üretiliyor.
Yeni Akit Gazetesi 13 Mart tarihinde yayınladığı düzmece fotoğrafları Gül’ün girişiminin ardından bir kez daha piyasaya sürdü.
Gazete, genç bir kadının yere düşen saç örgüsünü kan olarak lanse ederek katliamda yaşamını yitirenlerin kurşunlanarak öldüğünü iddia etti.
Otopsi raporları, bu haberlerin manipülasyondan ibaret olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Raporlarda, ölenlerin dumandan boğularak ya da yanarak yaşamlarını yitirdikleri belirtiliyor.


DDK NE YAPACAK? GÖREV YARGININ
Davanın avukatlarından Şensal Sarıhan, Cumhurbaşkanı’nın Devlet Denetleme Kurulu’nu göreve çağırmasına anlam veremediklerini belirtti. Dava zaman aşımına uğrarken Cumhurbaşkanı'nın en ufak bir duyarlılık göstermediğini söyleyen Sarıhan, "Bu anlamıyla girişimi hiç samimi bulmadığımız belirtmek isteriz" dedi.
Katliamda rol alanların büyük bölümünün yakalanmadığına, yakalananların ise serbest bırakıldığına dikkat çeken Sarıhan, "Şu anda yurtdışındaki adreslerini dahi Adalet Bakanlığı'na verdiğimiz 15 kişi ile en ufak bir girişimde bile bulunulmadı. Olayların arkasındakiler merak ediliyorsa önce bu 15 kişinin sorgulanması gerekiyor. Biz de biliyoruz, Sivas katliamını bir örgütsel koalisyon gerçekleştirdi. Bu koalisyonla ilgili bilgiler de mevcut. 15 kişi de bunların içerisinde" diye konuştu.
"Yargıda olan bir davada DDK ne yapacak?" diye soran Sarıhan, bu konuda esas görevin yargıda olduğunu vurguladı.


GERÇEKLER ÇARPITILMAK İSTENİYOR
Yeni Akit ve benzeri gazetelerde yer alan iddiaları da değerlendiren Sarıhan, şunları kaydetti:  "Özellikle Sivas Katliamı ‘İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suç’ kapsamında değerlendirilmeye başlandıktan sonra yandaş basın ve bazı çevreler gündem değiştirmeye çalışıyorlar. Neredeyse oteldeki insanlar birbirini vurdu diyecekler. Otelde ölenlerin ölüm raporunda tüm gerçekler var. Hepsi ya yanarak ya da boğularak ölmüşler. Davaya müdahil dahi olmayan iki yaralamadan bahsediliyor. Bu ölümlerin otelde yaşananlarla bir ilgisi yok. Otelde hatta otelin yakınında bile değiller. Bu gerçek bilinmesine rağmen çarpıtılıyor. Tüm otopsi raporları elimizde var. İsteyen herkese de veririz."


ERGEKON'A MI BAĞLAYACAKLAR?
Davanın avukatlarından Mehdi Bektaş da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün girişimini anlamsız bulduğunu belirtti. Yargının yapması gerekenleri asla yapmadığını söyleyen Bektaş, “Korkarım ki Sivas Katliamı davasını da DDK raporu ile birlikte Ergenokan’a, ya da sıkıştıklarında müracaat ettikleri örgütlere bağlayacaklar.Biz bu işin arkasında kimlerin olduğunu, hangi zihniyetin olduğunu biliyoruz. İktidarda olanlar da biliyor. Bu yüzden yıllardır onları sakladılar. Hâlâ yurtdışından getirmiyorlar. Şimdi DDK raporları ile neyi çözecekler? Ayrıca ölenlerin durumuna dair söylenenler tam bir deli saçması. Arkadaşlarımız boğularak ve yanarak öldüler. 19 yıldır herkesin bildiği bu gerçeği çarpıtmaya çalışıyorlar” dedi. 


SİVAS SİYASİ BİR KATLİAMDIR
Sivas’ta öldürülen Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından başlatılan sürece çok öfkeli. Düşüncelerini BirGün’le paylaşan Aysan, “Yargılanması tamamlanan, kesin karara bağlanmış bu tip siyasi davalarda DDK müdahale edemez. Cumhurbaşkanı’nın niyetinden bağımsız olarak bu girişim infazı önleyici bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ayrıca Cumhurbaşkanı’na giden bu 114 Sivil Toplum Kuruluşu(STK) Sivas’ta yaşananlara 'katliam' demek yerine 'olay' demeyi tercih ediyor. Bu büyük trajediyi hafifletmeye çalışıyorlar. Bu sıradan bir yangın değil siyasi bir katliamdır. Üzerinde durulması gereken başka bir konu da bu 114 STK’nın dava zamanaşımına uğrarken nerede olduğudur. Bu örgütler neden o ara bir ses çıkarmadılar? Sorulacak sorulardan bir diğeri de, eğer gerçekten katliamın aydınlatılmasını istiyorlarsa neden Sivas’ta yakınlarını yitiren bizleri bir arayıp, iletişime geçmediler.  Sivas Katliamı'nda yakınlarını yitirenler Cumhurbaşkanı’ndan iki kez randevu talep etmişler ancak ikisine de ‘ret’ yanıtı almışlar. Söyler misiniz bu 114 STK o zaman nerdeydi? Ben babamın mezarını açılmasına ve otopsi yapılmasına izin vermeyeceğim. Çünkü ben birinci tanığım ve o dönemki otopsi raporları da mevcuttur” diye konuştu.


SUÇLULARIN AKLANMASI AMAÇLANIYOR
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkanı Turgut Öker ise şunları söyledi: "Başbakan’ın ve Diyanet İşleri'nin himayesinde Alevi Çalıştaylarındaki Alevi istismarı, Madımak Katliamı davasında zamanaşımıyla dışarıda olan arananların aklanmasına zemin sundu. Şimdi DDK’nın araştırması da Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde olup, içerdeki insanların aklanmasına yönelik bir çabadır. Bunun katliamın 20. yılında gündeme gelmesi de oldukça manidardır. Çünkü şehitlerimizi anmamız, miting yapmamız engellendi ve yasaklandı. Bu engellemeyi yapan kişinin, yani Sivas Valisi'nin talebiyle yapılacak bu araştırma bir anlam taşımayacaktır. Ayrıca Cem Vakfı’nın dışında hiçbir Alevi örgütünün, dava avukatlarının, şehit yakınlarının görüşü alınmamıştır."