Otoriter rejim inşası
İsrail’de Yüksek Mahkeme’nin gücünü kısmaya çalışan Netanyahu’nun adımı ülkeyi ikiye böldü. Doç. Dr. Pinto “Kamplaşma derinleşecek” dedi. Doç. Dr. Bıçakcı’ya göre İsrail’in anayasası yok, devleti Yüksek Mahkeme denetliyor. Bibi bu hamle ile kontrolsüz bir güce erişmek istiyor.

Umut Can FIRTINA
İsrail’de Yüksek Mahkeme’nin yetkisinin budanma budanma hamlesi Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı hükümetin “otoriter rejim" inşasındaki ilk tuğla oldu. Ülke adeta ikiye bölünürken yaşanan siyasi kriz, toplumsal ayrışmayı daha da derinleştirdi.
Yüksek Mahkeme, onaylanan yasanın iptaline ilişkin başvuruları eylülde görüşecek. İsrailli Anayasa Hukuku uzmanı Doç. Dr. Meital Pinto ve Kadir Has Üniversitesi’nden Doç. Dr. Salih Bıçakcı, İsrail’deki yaşanan krizin nedenlerini değerlendirdi.
CANAVARLAŞMA ADIMI
Bıçakcı’ya göre İsrail halkında yıllardır var olan bölünmenin hatları belirginleşmeye başladı ve bu da ülkenin en büyük kırılma noktası. Bıçakcı Yüksek Mahkeme’nin varlığının yaşamsal önemini, “İsrail kurulduğundan bu yana temel yasaları var ama bir anayasası yok. Dolayısıyla yönetimin en temel sistemi, devletin aldığı kararların, icraatlarının uygunluğu ve tartışmasının Yüksek Mahkeme tarafından yapılması. Yani güçler ayrılığı açısından bakıldığında devleti dengeleyen unsur Yüksek Mahkeme" sözleriyle vurguladı.
Hobbes’un Leviathan’ında da gördüğümüz gibi devletin canavarlaşma kapasitesi var ve bunu dizginlemek için bir hukuk sistemine ihtiyaç olduğu ortada diyen Doç. Dr. Bıçakçı, İsrail’deki insanların da temel eleştirisinin de bu olduğunu belirtti. Netanyahu liderliğindeki iktidarın Leviathanlaşma girişimine dikkat çeken Bıçakçı, "Böylece bütün güçleri birleştirebilecek ve bir canavar yaratacaklar ve o canavar istediği her şeyi yapabilecek, kimseye hesap vermek zorunda kalmayacak. Bu demokrasinin yıkılması anlamına gelebilecek bir yere götürüyor. Protestolara bakarsanız ‘demokrasi savaşı’ diyerek bunu ifade ediyor insanlar" dedi.
ULTRA ORTODOKS HAYAL
İsrail kuruluşundan günümüze değişerek geldiğini ifade eden Bıçakçı, 2000’lerin başından itibarın dünyadaki genel dönüşüme paralel olarak İsrail’de de sağcı dindar gurupların güçlenmeye başladığını, bu fikriyata sahip partilerin ortaya çıkmaya başladığını belirtti. Bu partilerin koalisyon sistemini çok iyi kullanarak önemli pozisyonlar aldıklarını vurgulayan Bıçakçı, "Son 6 yıl içinde yapılan peşi sıra seçimlerde sağcı, merkez sağ partiler ile dindar partiler arasında gidip gelen hükümetler oldu. Netayahu’nun bir önceki hükümeti, merkez sağda ve daha seküler yaklaşımı olan bir iktidardı. Son seçim ile birlikte bu değişti. Netanyahu’ya karşı açılmış davalar var ve süreç hala devam ediyor. Hükümetteki ana problem, Netanyahu’nun duruşundan bile daha sağcı, dinci partilerden oluşması" dedi. Bu aşırı bağnaz grupların tehlikesine işaret eden Bıçakçı, şu ifadeleri kullandı: "Dindar sağcı iktidarın, Filistin meselesini çözülmez bir boyuta getireceği, insan hakları ve ordunun uygulamalarıyla ilgili, Kudüs gibi Arapların yaşadığı şehirlerle, Mescidi Aksa gibi kutsal mekanlarla ilgili büyük sorunların çıkacağı öngörülüyor. Netanyahu’nun eli çok dar. Bir yandan kendisini kurtarmak için aldığı karar avantajlı ama öbür yandan da dindar partilere bağlı oldu ğu için eli sıkışmış durumda. Dindar partiler ülke tarihinde ilk defa bu kadar güçlü hale geldiler ve hayal ettikleri şeyleri gerçekleştirebilecekleri bir ortama hazırlamış durumdalar."
İLERİ DİRENİŞ KÜLTÜRÜ
İsrail’de protesto ve grev gibi demokratik haklarına sahip çıkma kültürünün oldukça ileri olduğunu söyleyen Bıçakçı, şöyle dedi: "Toplum değişiyor ama belli alışkanlıkları da var. Grevler serisi başlarsa uçaklar uçmaz, ticaret, posta hizmetleri durur. Bu çok uzun sürecek ve her şeyi etkileyecek. Sağlıkçılar iş bıraktı, birçok randevu iptal oldu. Ulaşım sektörü de greve gidecek. Bu gibi kritik görevleri bir anda doldurmak mümkün değil. Yani teorik olarak hem devletin güvenliği hem de halkın ihtiyaçları anlamında herkesi etkilemeye başlayacak. Bu konuda da çok azimli bir grup var. 20 binlerden başlayarak 2 milyona ulaşan bir protesto kitlesi oldu. Kararın uygulanmasını geciktirmek ve iptal etmek için gereken bütün baskıyı yapacaklar. Çünkü onlar için varoluşsal bir sorun.”
***
Kamplaşma derinleşiyor
Zefat ve Ono Akademi Kolejlerinde Anayasa Hukuku dersleri veren Doç. Dr. Meital Pinto, ülkedeki ayrışmanın bir anda ortaya çıkmadığına dikkat çekti. “Netanyahu hakkında 2019’da rüşvet, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma suçlamasıyla açılan davadan bu yana İsrail halkı, görevden istifa etmesi gerektiğini düşünenler ile suçlamaların solcuların bir komplosu olduğunu ve bu nedenle istifa etmemesi gerektiğini düşünenler arasında bölünmüş durumda” diyen Pinto, şunları söyledi: “Bu tartışma, iki kampa bölüyor: Onu tüm konularda lider olarak görenler ile açık çıkar gözettiği için başbakan olamayacağını, güce tutunmak için aşırı sağcılarla bile koalisyon kurduğunu düşünenler.”
İsrail Hukuk Profesörleri Demokrasi Forumu üyesi de olan Pinto, “Netanyahu’nun sırtını dayadığı aşırı sağcı partilerin, yargının, hukuk danışmanlarının ve adalet ile eşit haklar isteyen herhangi bir kişinin, toplumda ayrımcılık yapılmasına izin vermeyeceğinin farkında olduğunu” kaydetti. Pinto şöyle devam etti: “Bu nedenle, koalisyonun ilk adımı, yargı sistemi ile hükümetin ve bakanlıkların yasal danışmanlarını zayıflatmak oldu. Böylece, vatandaşlar ve azınlıklar üzerinde baskıcı ve zorlayıcı politikalara yönelik daha az kısıtlama olacak. En nihayetinde aşırı sağcı partiler, her alanda Yahudiliğin üstünlüğü hedefler. Bu nedenle bu tür politikaları uygulamalarını engelleyebilecek kurumları zayıflatmak için ellerinden geleni yapacaklar.”
Artan söylemlere rağmen ülkede “iç savaş” yaşanması olasılığı görmediğini belirten Pinto, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evet, ülkede sivil itaatsizlik giderek artıyor, ancak bunun silahlı bir iç savaşa yol açacağını düşünmüyorum. Sonuçta, İsrail halkı gidecek başka yerleri olmadığını biliyor. Bu nedenle bu çatışma bir şekilde çözüme ulaşmak zorunda. Sorun şu ki, yargıyı kontrol etmek isteyen, Yahudi vatandaşlara Araplara göre öncelikli muamele sağlamayı ve kadın haklarını zayıflatmayı amaçlayan bir koalisyon varken, uzun vadeli bir çözüm bulmak zor.”