Muhalefetin ortak adayı Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı için seçime girdiği Türkiye’deki rejimi “otoriter” olarak tanımlıyor. İktidar dışındakiler sıklıkla “tek adam”la özdeşleşen rejimin “otoriter”liğinde hemfikir.

Peki, bu tanımlama gerçek mi, buna inanıyor muyuz? Bu doğruysa ve “bilimin yol göstericiliği” konusunda samimiysek, dünyanın “otoriter rejimler ve seçim” pratiğini inceleyip dersler çıkarmak şart.

Bir yanda, her şeyin iktidar lehine kurgulandığı adil olmayan seçimlerin, göstermelik ve iktidara meşruiyet kazandıran niteliğine işaretle boykot edildiği ülkeler, öte yanda her şeye karşın seçimleri kazanımlar sağlayacak bir fırsat sayıp tüm gücünü seferber edenler var.

Boykot etmediğimize göre, farklı otoriter rejimlerde gidilen ve başarılı da olunan seçimleri mercek altına alıp ortak özelliklerini saptamak önemli olsa gerek.

Otoriter rejimlerde gidilen ve başarılı olunan seçimlerin şöyle ortak özellikleri var:

1- En geniş muhalefet çevrelerinin, çabalarını birleştirerek, rejime karşı güvenilir bir alternatif, otoriter lidere karşı bir ortak aday çıkarabilmesi.

2- Bu ortak aday illa “kazanacak aday”, “karizmatik biri” vb. şekilde tanımlanmıyor. Belirleyici olan, ismi üzerinde ortaklaşıp arkasında kenetlenmek. Birçok otoriter rejimde otoriter liderler, seçim öncesi süreçlerde olası rakiplerini çeşitli “ön eleme” yöntemleriyle ekarte ettiklerinden (sürgün, cezaevi, suikast), karşılarına çıkan aday çoğu zaman önceden düşünülmeyen biri olabiliyor. Bazen son anda tutuklanan ya da sürgün edilen bir liderin o güne kadar hiç öne çıkmamış eşi olağanüstü başarı kazanabiliyor.

3- Ortak aday genellikle, yıllardır iktidardaki otoriter lidere olan toplumsal tepki nedeniyle, mutlak bir iktidar adayı değil, bir “geçiş dönemi lideri”, “onarıcı ve kucaklayıcı bir siyasal figür” olarak sunuluyor.

4- Siyasi parti ve örgütler dışındaki sivil yurttaş inisiyatiflerinin harekete geçirilmesi, “aktif yurttaş katılımı” son derece belirleyici oluyor.

5- Kitle iletişim araçlarının muhalefete kapatıldığı koşullarda yeni iletişim araçlarını (bloglar, vloglar, sosyal medya) kullanarak, yine büyük ölçüde sivil ve gönüllü insanların çabalarıyla iktidarın ve muhalefetin halleri hakkında kitleleri bilgilendiren etkin kanallar yaratılıyor.

6- Yazılımcılar, yazılımlar, yapay zekâ vb. etkin bir şekilde kullanılarak, sandığa atılan ve sandıktan çıkanlar sıkı ve paralel bir denetime tabi tutuluyor.

7- Somut sorunların çözümüne hizmet eden dayanışma ağlarının inşa edilerek, muhalif çalışmaları nedeniyle işsiz kalanlara işi bulmak, cezaevindekilere ve ailelerine sahip çıkmak gibi sorunların çözülebildiği gösteriliyor. (Bizde depremzedelerin sorunlarının çözülmesi öne çıkacaktır.)

8- Muhalefete ve ortak adaya destek seçim gününden çok önce sokakta görünür kılınıyor!

Bu son noktanın üzerinde durmakta yarar var:

Mitingler muhalefete olan desteğin sandıktan çıkmadan da görünür kılınmasının en bilindik yöntemi. Ancak, çoğu otoriter rejimde muhalefete yasak olabiliyor. “Aktif yurttaş katılımı” ve onların yaratıcılıkları bu noktada belirleyici.

Muhalefet adayına desteğin sokakta en güçlü biçimiyle görünür kılınması, otoriter lideri niyetlendiği kimi adımlardan (atı çalıp Üsküdar’ı geçme) caydırırken, yurttaşların cesaretini ve değişime inancını artırıyor. Kampanya sürecinde muhalefet adayına olan güçlü desteğin sokakta somut olarak görülmesi, sandıktan farklı bir şeyin çıkarılmasını, çıksa da bile ona itibar edilmesini de zorlaştırıyor. Bu eylemler otoriter rejimler altında uzun süre siyasete ilgisiz kalan kesimleri de harekete geçiriyor.

Sandıktan çıkacak olanı önceden göstermek adına güçlü kitlesel mitingler, yapılamadığında da sokaklarda muhalefete desteği ifade eden sembollerle dolaşmak, o sembollerle sandıklara gidilmesi başarıya götüren yöntemlerden biri oluyor.

Muhalefet adayıyla özdeşleşen, söz gelimi beyaz gömlek gibi bir simge ile herkesin çok kolay edinebileceği görünür bir bileklikle, yakaya takılan bir çiçek veya kurdeleyle sokaklarda, meydanlarda, Kızılay’da, Taksim’de, İstiklal’de on binlerin, yüz binlerin yürüdüğünü düşünsenize… Bunlar yapıldığında sandıktan olmadık sonuçlar çıkarmak güçleşiyor!

Sanırım, sokaklarda güçlü bir görünürlük sağlanmadan “çok az miting yapmak ve özellikle kanaat önderlerini ziyarete ağırlık vermek” gibi bir kampanya tercih edilirse, otoriter rejimlerde seçim kazanmanın bunca önemli deneyimine yazık olur!