Ovacık Doğal Tohum Tüketim Kooperatifi: Sosyalist bir anlayışa sahip olmamız gerekiyor
Geçmişten Günümüze Kooperatifçilik ve Sol adlı yazı dizimizin ikinci gününde Ovacık Doğal Tohum Tüketim Kooperatifi’nde Caner Bilir ile konuştuk.
Kooperatifi hangi ihtiyaçtan kurdunuz, kuruluş nedeniniz?
S.S. Ovacık Doğal Tohum Tüketim Kooperatifi, Ovacık Belediyesi pratiği ile başlayan doğal tarımsal üretim süreci ve ardılında kendine kooperatifleşmeyi hedef alan anlayışın somuta çıkması ile hayat bulmuştur. Kooperatifimizin ana amacı doğal üretim ile doğayı koruyarak aracısız üretim yoluyla doğal gıdayı tüketicilere birincil elden ulaştırmaktır.
Kooperatifi zaman kurdunuz?
Ovacık Belediyesinin öncülüğünde 2017 yılında kurulan S.S. Ovacık 94 Mahallesi Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin satış ofisi olarak hayatına başlayan kooperatifimiz, 2018 Ağustos’unda örgütlenmesini tamamlayarak resmi anlamda kuruluşunu tamamlamıştır.
Kaç kişi ile kurdunuz, mevcut üye sayınız kaç, kaçı kadın?
Kooperatifimizi resmiyette 7 kişinin olduğu ama burada adını anmakla bitiremeyeceğimiz sayısız destekçimizin gayretkeş çabaları ile kurduk. Mevcut üye sayımız 40 ve bunların 15’i kadın ama burada belirtmek gerekir ki biz kadın katılımını önemseyen bir oluşum olarak bunu dar anlamda parmak hesabı ya da kotalar ile sınırlamıyoruz. Reel durum kendi içinde neyi koşulluyorsa onu kabul ediyoruz. O yüzden bu sayılar bizim kurguladığımız ya da olmasını temenni ettiğimiz sayılar değildir. Kooperatif içerisinde oluşan kadın-erkek dengesi doğalında oluşmuştur.
Üyelik kriteriniz ne?
Kooperatifler ticari hukuka tabi oldukları ve şirket statüsünde oldukları için sermaye katılım payını verecek herkesin kooperatifler içinde bulunma hakları oluşuyor ama bizler gibi kolektif anlayışa sahip toplulukların üyelerine herhangi bir ayrıcalık tanımaması, kardan pay dağıtmaması ya da yöneticilerine huzur hakkı dağıtmaması gibi etkenler bu meselede belli saikleri olan insanlarla doğalında ayrışmamızı sağlıyor. Bu doğal bölünme dışında bizler ile olacak arkadaşlarımızdan beklentimiz: doğayı ve insanların sağlıklı gıdaya ulaşım hakkını savunması, kolektif çalışma ilkesine uyması, kooperatif içi emek sürecine katılmasıdır.
Kararları nasıl alıyorsunuz, üyeler kararlara katılabiliyor mu? Nasıl bir demokrasi, işleyişe sahipsiniz, örgütlenme anlayışınız ne?
Biz ülke geneline yayılmış bir kooperatif (9 şehir 13 şube) olmamız nedeniyle karar alma konusunda bazı sınırlılıklar yaşıyoruz. Her konuda bir araya gelmemiz imkânsız olduğu için bunu daha çok telefon veya diğer alternatif iletişim kanalları üzerinden yürütmeye çalışıyoruz. Ama bunun dışında her yıl üretim dönemi başında ve kooperatif genel kurulunda bir araya gelerek genel ilkeler üzerinde mutabık kalarak İstanbul merkezli olarak kooperatif faaliyetini yürütmeye özen gösteriyoruz.
Yerel yönetimlerle ilişkileriniz nasıl?
Kamuoyunun da yakından takip ettiği gibi bizler Ovacık Belediyesi deneyiminden can suyunu alan ve bunun bir parçası olarak ama onu da yaymaya çalışan bir anlayış/faaliyet olarak yaşamımıza devam ediyoruz. Kendi faaliyet alanımız içerisinde mümkün oldukça da yerel yönetimler ile ilişki geliştirmek ve beraber iş yapmanın koşullarını arıyoruz. Fakat bu henüz bizlerin istediği düzeye ulaşabilmiş değil.
Diğer toplumsal örgütlenmelerle ilişkiniz nasıl?
Kooperatif faaliyetine başlamamızdan evvel belediyenin başlatmış olduğu üretim ve bunun dağıtımı safhasında bahsini ettiğimiz toplumsal örgütlenmeler bu işin taşıyıcıları olmuşlardır. Herhangi bir çıkar gözetmeden sadece yapılan işin doğasına sahip çıkarak aynı zamanda bugün yaptığımız faaliyetinde nüvesini oluşturmuşlardır. Bu pratik, o dönem özelinde bir değer taşıması yanında bugün de ürünlere ulaşma noktasında ihtiyaç duyan insanların ulaşımı konusunda da taşıyıcı bir görev görmüş ve hala görmektedir. Birlikte çalıştığımız, desteğini aldığımız ve ortak proje geliştirdiğimiz en nihayetinde iyi ilişkiler geliştirdiğimiz birçok kurum mevcut. Bunların çeperini geliştirmek kolektifin ana odaklarından biridir.
Mevcut kooperatif yasasını nasıl buluyorsunuz, ne tür sınırlar yaratıyor, bu sınırları nasıl aşıyorsunuz?
Kooperatifler deyince halihazırda akla birden fazla yasa ve sorumlu bakanlık geliyorsa bu başlı başına bir soruna işaret eder. Bu dağınıklığa karşı bütünlüklü, kapsayıcı, teşvik edici, günün ihtiyaçlarına cevap verebilen bir yasanın olması sanırız bütün kooperatifler için ihtiyaçtır. Peki, mevcut kanunların bizi sınırlayıcı bir yanı var mı? Bizler alternatif bir kooperatifçilik anlayışı yaratmaya çalıştığımız için kanunun sınırları aynı zamanda bizim sınırsızlık çizgimizin başlangıcını ifade ediyor. Evet, yasal yükümlülüklerimizi yerine getirme noktasında itina ile hareket ediyoruz ama meşruluk hakkımızın izin verdiği ölçüde mevcut ölçeği de genişletmeye çalışıyoruz. Böyle bakarsak mevcut yasalar bizim için sınırlılıkları değil sınırsızlığı, alternatif olmayı koşulluyor.
Demokratik bir kooperatif yasası için ne düşünüyorsunuz, bunun için nasıl bir mücadele?
Bizler söz, yetki ve kararın halka, asli sahiplerine iade edilmesi gerektiğini savunanlar olarak; toplumun en geniş katılımı ile sorunlara müşterek çözümler üreten, toplumun yararını gözeten bir kanunun ancak ve ancak bu demokratik muhtevayla gerçek hüviyetine kavuşacağını düşünüyoruz. Bunun için de en iyi mücadele yolu mevcut iklimi değiştirmekten geçiyor. Biz ve bizim gibi kooperatiflerin oluşturdukları yapılar da bu konuda topluma iyi birer örnek olarak kooperatifleşme konusunda algıyı değiştirebilir ve böylece dipten gelen bir dalganın mevcut paradigmayı parçalayarak daha eşitlikçi, katılımcı, ekolojist bir anlayışın ortaya çıkmasını sağlayabilir. Bu konuda kendi öz gücümüze ve dost kooperatiflerimize güveniyoruz. Bunu da ancak birleşik bir mücadele ile gerçekleştirebiliriz.
Sözleşmeli üretim için düşünceniz ne?
Sözleşmeli üretim, üretim kooperatifimizin uyguladığı bir yöntem. Sözleşmeli üretimin üreticiler için bir garanti olduğunu düşünüyoruz. Bu vesile ile üreticinin topraktaki mahsulünün değer kaybı görmeden alım garantisine kavuşmasını sağlayan bir yöntem. Üretim kooperatifimiz her yıl yüzlerce üretici ile sözleşme yaparak hem onları üretimi artırmaya hem de uzun vadeli üretim yapmaya teşvik ediyor ve biz bu yöntemi olumlu görüyoruz, sözleşmeli çalışma planını üreticilerle olan üretim sürecini ve ilişkilerini sınırlama için değil, ihtiyaca cevap olacak biçimiyle yani planlı üretim yapmak için tercih ediyoruz.
Kooperatif vasıtasıyla ucuz girdi sağlamak şirketlere bağımlılığı azaltıyor mu?
Ucuz girdi şirketlere bağımlılığı azaltıyor mu? Evet azaltıyor. Çünkü şirketler daha fazla kâr amaçlı kuruluşlar, ama özellikle bizim gibi kooperatifler kar odaklı oluşumlar olmadığı için daha çok insanı önceleyen bir anlayışla hareket ediyoruz. Bu anlayışta kendisiyle birlikte kimi sorumluluklar omuzlatıyor bizlere. Örneğin organik, doğal ürünleri pazarlayan ve böylesi bir sektör yaratan şirketler ne üreticiyi ne de tüketiciyi önemseyen bir noktada değiller; tek önemsedikleri daha fazla kar ve zenginliklerini artırmak, bizler ise tam tersi üreticiyi ve tüketiciyi önemsediğimizden fiyat politikalarımızı bu yönlü belirliyoruz. Bu vesile ile daha görünür ve daha fazla insana ulaştıkça şirketlerin girdileri de etkileniyor ve onlara bağımlılık azalıyor.
Sağlıklı gıda üretimi ve erişimi için neler yapıyorsunuz?
Sağlıklı gıda üretimi ve erişimi için yaptıklarımız; öncelikle şunu ifade etmekte fayda görüyoruz bizler herkese sağlıklı gıda şiarıyla kurulan bir kooperatifiz. Sağlıklı gıda üretimi yaparken insan sağlığına zararlı (ilaç, GDO ve suni gübre vs.) hiçbir maddenin kullanılmaması üzerine üreticilerimizle doğal sözleşmeler yapıyoruz. Aynı zamanda ürünlerden alınan numunelerin laboratuvarlarda analizlerini yaptırıyoruz. Bunun yanında, toprağın doğasını bozmamaya ve çevreyi önemseyen üretimi yapmayı önceliyoruz, gayemiz bu yönlüdür. Sağlıklı gıdayı insanlara ulaştırabilmek için hem İnternet sitesi üzerinden hem de şubelerimiz ile destekçilerimize ürünlerimizi ulaştırıyor ve her sene yeni sezonla birlikte talep olan şehirlerde planlı şube açılışları yapıyoruz. Ayrıca dayanışma içerisinde olduğumuz diğer kooperatiflerde de ürünlerimizi bulunduruyoruz.
Üreticilerin ve tüketicilerin birlikte örgütlenebildiği kooperatifler mümkün mü?
Üreticilerin ve tüketicilerin birlikte örgütlenebildiği kooperatif mümkün mü? Bizce mümkün. Yasal açıdan bu durumun belli zorlukları ve sınırlılıkları olabilir ama bunun dışında da böyle bir oluşum kurulmasa da birlikte çalışma imkanları var. Örneğin biz, Ovacık Doğal Ürünleri şemsiyesi altında faaliyet yürüten iki ayrı özerk kooperatifi olarak bu mümkünlüğe iyi bir cevap olduğumuzu düşünüyoruz. Üretim kooperatifimiz ile dönemsel toplantılarla hem üretim hem de tüketim boyutunu, satış fiyatlarını ve benzeri ortaklaştırılabilir konuları birlikte belirliyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından ne tür sorumluluk içindesiniz?
Cinsiyet eşitliği bakımından sorumluluklarımızı kadının tarihsel ezilmişliğini kabul ederek özellikle ekonomik ve sosyal haklardan geri bırakıldığı gerçekliğiyle hareketle kooperatifimizde kadın emeğini görünür kılmak üzere hem onlara istihdam alanı yaratarak, kadın kooperatifleriyle çalışmayı önceleyerek hem de ürün tanıtımında kadın emeğini ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. Bunlar ilk adımlar ve yeterli olmadığını biliyoruz daha da neler yapılabileceğini tartışıyor, değerlendiriyoruz.
İklim adaleti ve ekolojik bilinç konusunda ne tür çalışmalarınız var?
İklim adaleti ve ekolojik bilinç konusundaki çalışmalarımız; kapitalizmin sınırsız kar hırsıyla her geçen gün doğayı talan ettiği gerçekliğini ve ekolojik kırım yarattığının bilinciyle üreticilerimize doğaya saygılı, toprağı kirletmeyen bir üretim anlayışını hâkim kılmaya çalışıyoruz. Üretim yaptığımız alanlarda özellikle de arıcılığın yaygın olduğu bölgelerimizde tarımsal ilaçların kullanımını ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerimiz mevcut. Ayrıca geri dönüştürülebilir ambalajları tercih ediyoruz.
Kooperatifçiliğin sizlere kazandırdığı nelerdir?
Kooperatifçilik; özellikle birçok bölgeden birçok üretici ve binlerce tüketici ile buluşarak onlara doğal üretimin sağlıklı gıdanın hak olduğunu anlatabilmemize vesile oldu. Üretime teşvik ve istihdam yaratmamıza, dayanışmayı görünür kılmaya, öğrencilere öğretim sürecinde destek olmamıza, kültür ve sanat çalışmalarına katkı sunmamıza vesile oldu. Bize kazandırdığı en önemli şey ise birlikte hareket etmeyi, birlikte karar almayı, halkımızın yaşadığı sorunlara vakıf olmayı ve onların yaşamlarına dokunmayı kazandırdı diyebiliriz ve bunları çoğaltabiliriz.
Katılımcı sertifikasyonu duydunuz mu? Bu sizin için ne anlam ifade ediyor?
Evet duyduk, hatta yer yer tartışmaları içerisinde olduğumuz dönemler de oldu. Öz olarak organik sertifikasyon sürecine alternatif olan ve karşılıklı güven ilkesine dayanan ve grup içi kontrol dengesi kurulan bu yapı bizler için mevcut kooperatif yapısı içinde en olası hedeflerden birini oluşturmaktadır. Ama burada bir parantez açmak gerekirse gıda rejiminin de bulunan tahrifatının üst boyutlara ulaştığı böylesi bir süreçte biz karşılıklı güven ilkesinin tek başına yeterli olacağını düşünmüyoruz. Buna ek olarak analizle desteklenmiş katılımcı onay sistemi bizler açısından daha olası görünüyor şu aşamada. Yaşadığımız tecrübelerin bizi buraya getirdiğini ifade etmiş olursak bu konudaki hassasiyetimizin nedenini de örtük olarak belirtmiş oluruz diye düşünüyoruz.
Üye olmayanlar da sizden ürün talep ediyor mu?
Kooperatifler “mantığı” gereği üyelerine dönük yapılar olsa da bizler üye ve destekçi ayrımı yapmadan ihtiyacı olan her bireye ürün ulaştırmaya çalışıyoruz. Her bir şubemize üyelerimiz haricinde günde onlarca destekçimiz geliyor. Yazılı, görsel basında, sosyal medyadan bizi duyup ürünlerimizi denemek amacıyla gelen birçok insan var. Ve bunların büyük birçoğu da yakalanan güven ilişkisiyle sürekli bizi ziyaret edip tercih eder hale geliyorlar. Bunlarda genelde şeffaf oluşumuz ürünlerimizin doğallığı ve sosyal politikalarımız sayesinde oluyor. Gelen birçok destekçimiz üreticiye tohum ve mazot desteğimizi, öğrencilere eğitim desteğimizi ve sağlıklı gıda vb politikalarımızı duyup bizi tercih eder hale geliyorlar. Bu da aslında bizim önümüze koyduğumuz hedeflerin başında geliyor.
Tüketiciler sizi niye tercih ediyor?
Tüketicilerin özellikle bizi ve biz gibi diğer oluşumları tercih etmesinin en önemli sebeplerinden biri toplumun sağlık açısından yaşadığı sorunların doğal olmayan besin ürünlerinin tüketilmesinden kaynaklı olduğu gerçeği noktasında toplumda ciddi bilinçlenme olması ve yine toplumda gelişen çevre hassasiyetinin yükselmesi ile aracısız bir şekilde hem ürünlerin elden geldiğince ucuza mal olması hem de üreticinin emeğinin karşılığını kazanmasının, tüketicide istihdama (özellikle kadın üreticiler noktasında) katkı sağlıyor olmasının yanı sıra sosyal dayanışma anlamında (öğrencilere burs desteği) kapsayıcı bir üretim anlayışı ile çalıştığımız için toplum bizleri tercih ediyor.
Sizleri bu çalışmada motive eden nedir?
Bizler bu çalışmaları üretim ve tüketim kooperatifleri olarak örgütlediğimiz süreç içinde devrimci halkçı yerel yönetimler programı etrafında bu memlekette kar hırsıyla talan edilen toprağın, tohumun, emeğin ve bunun akabinde doğada ve toplumda ciddi hastalıklara sebep olan bu aracı tefeci tüccar sömürü zincirini elimizden geldiğince zayıflatmaya çalışıp, çevreci, doğal, aracısız, kadın emeğini ve eşitliğini geliştiren, insan emeğini başat alarak yapmış olduğumuz bu çalışmaların binlerce üretici ve tüketici ile buluşarak, milyonlarca insanın desteklemesi yani halkın bu anlayış temelinde bizleri desteklemesi sahiplenmesidir bizleri motive eden.
Ürünlerinizi nasıl ve kimlerden sağlıyorsunuz?
Ürünlerimizi üreticiden tüketiciye sağlarken belli kriterlerimiz var. Öncelikle ürünlerin doğal olması, üreticilerin kooperatif, kolektif olması önceliğimiz olduğu gibi kadın kooperatifleri, kolektifler ve üreticileri ayrıca önceliğimiz olmaktadır. Ürünleri doğrudan üreticisinden alıyoruz, aracılı ürün almıyoruz. Üreticilerin ürünleri yetiştirmesi sürecinde ziyaretlerimiz, planlamalarımız, yine düzenli olarak yaptığımız analizlerimiz ve tüm bunları yaparak bizlerle aynı hassasiyette çalışmalarını yapan diğer kooperatiflerin çalışmakta olduğu üreticiler ile dost kooperatifleri referans alarak da çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Ürün kriterleriniz nedir? Hangi ürünleri alıyorsunuz, neden?
Öncelikle tüketim kooperatifi olarak parçası olduğumuz Ovacık’ta bulunan üretim kooperatifimizden aldığımız ürünler, halkçı yerel yönetimlerin, halk komitelerin olmasından kaynaklı Dersim'den temin ettiğimiz ürünlerin tohumundan toprağına, oradan üretim atölyelerine kadar çevrenin, ürünün ve üreticinin hakkı açısından yani bir bütün üretim sürecine yerel yönetimlerden kaynaklı daha fazla hakim olduğumuz alanlarda doğal üretimi daha rahatlıkla sağlıyoruz ve böylesi alanlarımızda elimizden geldiğince ürün ve ürün çeşitliliğini artırarak üretim yapıyoruz. Bal ve kuru bakliyat olarak nohut ile fasulyeyle 10 ve 20 ton arası başlayan bu üretim bugün yüzlerce ton olarak devam ettiği gibi, çeşitlilik olarak barbunya, kurutulmuş sebzeler ve meyveler, marmelat çeşitleri ve pekmez, tuz, baharat çeşitleri, mandıramız aracılığıyla yaptığımız süt ürünleri (tulum peyniri, tandır salamura peyniri, taze kaşar, çökelek, süt reçeli vb) ürünler kendi üretim kooperatifimizden temin ettiğimiz ürünlerdir. Ayrıca yine bölgeden üretim kooperatifimizin (ziyaret ve analiz çalışmalarıyla) referans olduğu üretim atölyelerinin dışında üretilen üretici ürünleri de mevcuttur.
Bunların dışında yine mevsimlik olarak küçük üreticilerin sağlıksız, emek sömürülü endüstriyel üretime karşı alternatif olarak küçük ve kolektif toplulukların rahatlıkla üretebileceği ürünleri tercih ederek, kuru kayısı, kuru meyve, kuru sebze, salça, reçel, marmelat, erişte, makarna, turşu alımı dışında yine diğer üretim kooperatiflerinden almakta olduğumuz zeytinyağı, zeytin, fındık, nar ekşisi vb. birçok ürün alarak destek olmaktayız. Genelde küçük ve orta ölçekli üreticilerin üretebileceği ürünleri tercih ederek sağlıksız ve katkı maddesi içeren endüstriyel üretime elimizden geldiğince alternatif olmaya çalışıyoruz.
Diğer kooperatiflerle dayanışma ilişkiniz var mı, ne düzeyde?
Diğer kooperatiflerle dayanışma ilişkilerimiz var ve bu konuyu çok önemsiyoruz. Dayanışmanın bir ürünü olarak ortaya koyduğumuz çalışmalar ancak yine dayanışmanın ürünü olarak yaygınlaşıp bilinçli örgütlü bir toplumu inşa ederek çevre, insan emeği ve sağlık anlamında ilkeleri olan bir kültürü, üretimi güçlendirebiliriz diye düşünüyoruz. Ülkemizde kooperatifçilik maalesef çok geri durumda olduğu gibi mevcut kooperatiflerinde önemli bir kısmı şirket mantığıyla çalışmaktadır. Ülkemizde çevreyi, emeği, cins eşitliğini destekleyen ve bu yönlü hassasiyetleri olan onlarca kooperatif, kolektiflerle kooperatifimizin dayanışma ilişkileri vardır ve bu ilişkileri daha da büyütüp yaygınlaştırarak sürdürmekteyiz, bu kooperatiflerin önemli bir bölümü kadın kooperatifleridir. Yer yer toplantılar ve ortak etkinlikler düzenleyerek buluştuğumuz kooperatiflerle önümüzdeki döneme ilişkin önemli etkinlik ve çalışma planlarımız olmakla birlikte, COVİD-19 salgını sebebiyle dayanışmamızı geliştirecek bir dizi çalışmalarımızı ertelemiş olmakla birlikte önümüzdeki dönem şartlar uygun olursa kooperatiflerin dayanışmasını pekiştirecek faaliyetler içerisinde daha çok yer almaya çalışacağız.
Fiyatları nasıl belirliyorsunuz?
Fiyatları üretici ve tüketicilerin fikir önerilerini alarak ve yer yer bizzat buluşturarak onları elimizden geldiğince destekleyerek ortak bir noktada buluşturacak biçimde planlıyoruz. Önümüzdeki dönemlerde amacımız tüm ürünlerin fiyatlarının belirlenmesinde mümkün mertebe üretici ve tüketicileri doğrudan buluşturup bunu sağlamaya çalışmak var.
Gıda egemenliği hareketi yaratmak için nasıl bir anlayışa sahip olmak lazım? Anlayışınız nedir?
Mevcut sistemde gıdaya hâkim olmak topluma hâkim olmaktadır anlayışı mevcuttur ve bu doğrudur ancak eksiktir, sadece topluma değil doğaya hâkim olma anlayışı da vardır. Biz bu anlayışın karşısında durarak doğayı bir avuç kapitalistin üzerinde hoyratça tepindiği bir yer olmadığı ayrıca tüm toplumun da doğanın bir parçası olduğunu düşünerek gıdanın üzerinde bir egemenlikten ziyade, bir bütün doğanın doğal diyalektiği içinde insanın, toprağın, tohumun, kurdun kuşun, börtü böceğin elimizden geldiğince göğün altındaki tüm varlıkların egemenliğini ve ilerici çıkarlarını esas alan ve bunu en az zararla sağlayan bir anlayışa sahip olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bunu mevcut üretim ilişkilerinden bağımsız ele alamayız diye düşünüyoruz, kooperatifçilik önemli bir bilinçlenmeyi getirdiği için iyileşmeler yaratabilir ancak sorunumuz bir sistem sorunu, kapitalizm sorunu olduğu için daha köklü çözümler arz etmektedir. Toplumun her alanda ortak, eşitlikçi, çevreci, dayanışmacı bir sistemi örmesi gerektiğini ve içinde bulunduğumuz süreçte uzun vadede, en ileri alternatif olarak sosyalizmin bu ihtiyaca cevap olacağını, bunun için sosyalist bir anlayışa sahip olmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Toplum destekli tarımdan ne anlıyorsunuz?
Toplum destekli tarımdan, tarımsal üretimin topluma, canlıya zarar vermeyen bir üretim olması gerektiğini anlıyoruz. Tarımsal üretim emeğin hakkını karşılamalı ve bunun için adil eşitlikçi olmalı, tarımsal üretim çeşitli (GDO’lu, kimyasal vb. katkı maddeli) üretim ile toplumda ve tüm canlılarda sağlık sorunları yaratmamalı, çevreye ekolojiye zarar vermemeli ve bunun için doğal olmalı, tarımsal üretim elde edilen ürünleri elden ele aracılık tefecilik zincirlemesiyle tüketiciye pahalı üreticiye düşük gelirli olmaması için aracısız olmalı, tarımsal üretim devasa toprağın üzerinde mülkiyetçilik biçimiyle kar hırsıyla değil, toprağın işleyenin bir hak sahibi olduğu biçimiyle olarak ancak bu haliyle tam olarak toplum destekli tarımın olabileceğini düşünüyoruz.