Son iki haftadır Orta Vadeli Program (OVP)’ın neler getirdiğini incelemiştik. Bugün değerlendirmesini yapacağız. Türkiye...

Son iki haftadır Orta Vadeli Program (OVP)’ın neler getirdiğini incelemiştik. Bugün değerlendirmesini yapacağız.
Türkiye ekonomisinde planlama anlayışı, neo-liberal politikaların egemen bir konuma geldiği 80’li yıllarda aşınmaya başlamıştı. Aşınma, bugün de katmerleşerek devam ediyor. Ne ortada model çözümlemelerine dayalı ciddi bir kalkınma planı var; ne de her geçen gün bir yenisi açıklanan plan ve programların (Ortalık plan ve programlardan geçilmiyor. Bu nedenle olsa gerek, program ve plan isimleri işin uzmanlarınca dahi karıştırılabiliyor; kimileri OVP’ye orta vadeli ekonomik program, kimileri ise orta vadeli plan diyebiliyor) bu kalkınma planıyla olması gereken uyumu. Bunun en somut örnekleri, katılım öncesi ekonomik programlar, OVP’ler, orta vadeli mali planlar ve merkezi yönetim bütçeleridir. 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu gereğince (ilgili Kanun’un 16.maddesi) bu belgelerin 9. Kalkınma Planıyla uyum içinde hazırlanması gerekirken, bu uyum ne yazık ki gözetilmemektedir. Bırakınız gözetilmeyi, bu belgelerde 9. Kalkınma Planı’na bir gönderme dahi yapılmamaktadır.
İşin garibi, bu belgeler arasında yer alan OVP’lerle ilgili değerlendirmelerde bu noktaya hiç dikkat çekilmeyişidir. Eleştirel değerlendirme yapanlarca, bu noktanın atlanılmış olması düşündürücüdür.
OVP’nin bir diğer önemli eksikliği, geçmiş yıllarda olduğu gibi, bir önceki OVP ile ilgili bir değerlendirmeye yer vermemiş olmasıdır. Oysa, geçmiş dönemiyle hesaplaşmayan bir programın geleceğe dönük sağlıklı ve gerçekçi öngörüler yapabilmesi mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla OVP’nin bu sorunu geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yıl da devam ediyor.
Bu genel tespitlerin ardından, şimdi değerlendirmeye geçebiliriz. Peşinen belirtelim ki, OVP Mart ayında açıklanan 2008 Yılı Katılım  Öncesi Ekonomik Program (KEP)’nın adeta bir kopyası gibi. Aslında bunda şaşılacak bir durum yok. Çünkü her iki program da özü itibariyle IMF politikalarına dayanıyor. Bu benzerlik sadece KEP’le sınırlı değil (Ayrıntısı için KEP’le ilgili yazımıza bakılabilir). OVP’de AB’ye sunulan son İlerleme Raporu ve 3. Ulusal Program’da öngörülen ekonomik düzenleme ve önceliklerle de örtüşüyor. Bu belgeler topluca değerlendirildiğinde, AB ve IMF talepleri arasında hiçbir fark olmadığı rahatlıkla tespit edilebilir. Boşuna söylenmiyor “Brüksel’e giden yol Washington’dan geçiyor” diye… Yeni bir stand-by anlaşmasının imzalanmamış olması bu gerçeği değiştirmiyor.
OVP de, KEP gibi oldukça iyimser. Krizin hem Türkiye’de hem de dünyada bir yıl süreceği 2010 yılından itibaren toparlanmanın başlayacağı varsayılıyor. Yani, kriz eğrisinin hem Türkiye’de hem de dünyada V şeklinde olacağı öngörülüyor. Burada kritik olan dünya kriz eğrisinin şeklidir. Türkiye’nin kriz eğrisi doğal olarak ona göre şekillenecektir. Ancak tartışmalar gösteriyor ki, dünya kriz eğrisinin V şeklinde olacağı konusunda bir mutabakat henüz oluşabilmiş değil. Kriz eğrisinin L ve W gibi şekiller alacağını ileri sürünler de var. Ne yazık ki, OVP’nin KEP gibi kötü senaryolara dayalı olarak oluşturduğu öngörüleri bulunmuyor. Varsa da bunlar OVP ile birlikte sunulmuş değil.
OVP’de krizle ilgili değerlendirmelerden de anlaşılıyor ki, OVP’nin krizin temel nedeni olan neo-liberal politikalarla hiçbir derdi bulunmuyor. Bu politikalar hiçbir şekilde sorun edilmiyor. Tam tersine, kurgulanan modelde bütünüyle krizden çıkış umudu bu politikalara bağlanıyor. Sanki hiçbir şey olamamış gibi; dış kaynaklar eskiden olduğu gibi yeniden akacakmış gibi; daraltıcı maliye politikalar yeniden sürdürülebilecekmiş gibi IMF patentli neo-liberal politikalarla krizden çıkılacağı ve yeni bir büyüme patikasına geçileceği umudu pompalanıyor. OVP ile KEP’de olduğu gibi IMF çevrelerine “ha siz direksiyondasınız ha biz, bir şey fark etmez” mesajı verilmeye çalışıyor.
Bunlar KEP ile benzerlikler. OVP’nin KEP’ten farklılığı ise öngörülerin yapılan revizyonlarla güncelleştirilmiş ve kapsadığı sürenin KEP döneminden bir yıl fazla olmasıdır. Dolayısıyla, ileri sürüldüğü gibi OVP ile yeni bir yol haritası açıklanmış değildir. Yapılan olsa olsa bir yol düzenlemesi ve yol uzatmasıdır.
Geliniz, OVP’nin KEP’ten farklılaşan makroekonomik göstergeleri ile ilgili değerlendirmeyi gelecek yazıya bırakalım.