Geçen haftaki yazımızda, örnekler vererek yeni açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) ve Orta Vadeli Mali Plan (OVMP)’ın

Geçen haftaki yazımızda, örnekler vererek yeni açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) ve Orta Vadeli Mali Plan (OVMP)’ın inandırıcılığını yitirdiğini ortaya koymuştuk. Anlaşılıyor ki, bu eleştirimizde yalnız değiliz. Benzer bir eleştiri, bizim sunduğumuzdan daha fazla makro büyüklük örneği verilerek ve ele alınan dönem daha da geriye götürülerek (OVP’nin başlangıç yılına taşınarak) bir başka yazar tarafından da dile getiriliyor (ayrıntısı için TEPAV’ın ağ sayfasında yer alan Esen Çağlar imzalı yazıya bakılabilir).

Bir diğer önemli nokta, bu iki belgeye yasallık kazandıran 5018 nolu Kanun’un varlık nedeninin ortadan kalkmış olmasıdır. Bu kanun önceki dönemlerde kopmuş olan Kalkınma Planı-Yıllık Program-Bütçe bağlantılarını yeniden oluşturmak amacıyla gündeme gelmişti. Ancak görülüyor ki, bu bağlantılar geçmişte olduğu gibi yine kurulamıyor. Bilindiği üzere, ilk OVP ve OVMP 2005 yılında hazırlanmıştır. O günden bugüne kadar gelen OVP ve OVMP’ler incelendiğinde 9. Kalkınma Planı’na (2006 yılı geçiş yılıdır. Ortada bir kalkınma planı olmadığı için bir gönderme yapılmaması doğaldır. Ancak daha sonraki yıllar için bu geçerli değildir. Çünkü 9. Kalkınma Planı 2007’de yürürlüğe girmiştir) en ufak bir gönderme yapılmadığı çok açık bir şekilde görülür. Yani, 9. Kalkınma Planı bu belgeler hazırlanırken yok sayılmıştır.

Bir başka önemli nokta ise, bu iki belgenin yeni yıla ait olanlarının bir önceki, eski yıla ait olanları yok sayması; orada yapılan öngörüleri görmezden gelmesidir. Dolayısıyla yeni yıla ait belgelerde, bir önceki yılda planlanmış hedeflerin ıskalanıp ıskalanmadığı öğrenilememektedir. Bu durumda açıktır ki, geçmiş performansla ilgili olarak bir hesaplaşmaya gitmeyen, yol haritası niteliğindeki bir programın veya planın geleceğe dönük sağlıklı bir öngörü yapabilmesi ve yol gösterebilmesi mümkün değildir.

Buraya kadar değindiklerimiz bu iki belgenin başlangıcından günümüze taşınan ortak, genel eksiklikleridir. Şimdi bu yıla ait bu iki belgenin eleştirel değerlendirmesine geçebiliriz. Önce OVP’ye bakalım. OVP’de cari işlem açığının milli gelire oranının gerçekleşme tahmini yüzde 5,4 olarak tespit ediliyor. Oranın sonraki üç yıl için öngörüleri sırasıyla yüzde 5,4, 5,3 ve 5,2 olarak verilmiştir. Bilindiği üzere, 2010 yılında cari açık büyük ölçüde sıcak parayla finanse edilmiştir. Anlaşılıyor ki, sonraki üç yılda da büyüme sıcak paraya dayalı olarak devam edecektir. Ancak burada 2011 yılında yeni bir dünya krizi çıkmayacağına dair örtük bir varsayım vardır. Oysa başta Roubini ve Stiglitz olmak üzere çok sayıda iktisatçı bu varsayımı kabullenmiyor. 2011 yılında kriz eğrisinin V yerine W olması durumunda, çok açıktır ki OVP’de öngörülen senaryo geçerliliğini yitirmiş olacaktır. Yani, sıcak paraya dayalı büyüme öngörüldüğü gibi gerçekleşmeyecektir. Büyüme öngörüleri saptığında doğaldır ki, öngörülen işsizlik oranları da gerçekleşmeyebilecektir. Kaldı ki, büyüme öngörüleri gerçekleşse bile öngörülen işsizlik oranlarının gerçekleşme olasılığı zaten bulunmamaktadır. Bilindiği üzere, 2002 öncesinde işsizlik yüzde 6,8 civarındayken 2002-2007 arasında gerçekleşen yüksek büyümeye rağmen bu dönemde yüzde 10’lara yükselmiştir. Bu dönemde kaydedilen istihdam artışı ise çok sınırlı düzeyde kalmıştır. Dolayısıyla büyümenin yüksek bir oranda seyretmesi istihdamı yeterince artırmaya ve işsizliği azaltmaya yetmemektedir. İktisat yazınında buna “istihdamsız büyüme”, “istihdam dostu olmayan büyüme” deniliyor. Bu sorun çözülebilmiş değil. Dolayısıyla 2011-2013 döneminde geçen yılki OVP’ye göre yüksek oranda bir büyüme öngörülmesi geçen yılki OVP’de öngörülen yüzde 14’ler civarındaki işsizliği 2 puan indirmeye yetmiyor.

Konuyu tartışmaya devam edeceğiz.