“Siz dışarı çıktınız. Yokluk bitmedi, hazır bir işleri, birikmiş paraları, satacak mülkleri, sosyal güvenceleri, tatil planları yok. Gıdaya erişemiyorlar, faturalarını, kiralarını ödeyemiyorlar. En kötüsü her şeyin farkına varan çocuklar hızla yaşlanıyor.”

Bir dayanışma kuruluşu olan Derin Yoksulluk Ağı, pandemiyle daha da görünür olan yoksulluğu böyle anlatıyor. Her gün sosyal medya hesaplarından bir ‘öykü’ yayınlıyorlar, yoksulluk öyküleri.

Örneğin, 21 Haziran öyküsü: “Annem, babam işitme ve konuşma engelli. Babam virüs öncesi tekstilde ilk defa 2 ay sigortalı çalıştı. Sonra çıkardılar. O arada devlet engelli maaşını kesti. Ben 7. sınıfta okulu bıraktım geçinmek için kağıt topluyorum.”

Sayfaları böyle anlatımlarla dolu… Yoksulların dilinden gerçek hayatın öykülerini paylaşıyorlar her gün.

“Bebeğim 3 yaşında çok zayıf, 5 yerine 3 numara bez yollayın. Oğlum da 8 yaşında ama 6 yaş gibi.” (19 Haziran öyküsü)

“Yıllarca sanatçıların arkasında çalar, çocuklarını okutursun. Sosyal güvencen yoktur. Bir gün pandemi gelir kiranı ödeyemezsin süre verilir... Sanatını savurur hayat. Memlekete dönmeye karar verirsin. Geride hüzünlü bir kanun taksimi kalır.” (16 Haziran)

“Kâğıdın kilosu virüsten sonra 3040 kuruşa düşmüş akşama kadar topluyoruz elimize 40-50 TL para geçiyor. Bir mama fiyatı bile değil, bezi de taneyle alıyoruz bakkaldan.” (14 Haziran)

“Amcanla erken uyuyoruz artık televizyon yok. Bu eve taşınırken televizyonu satıp kalan faturaları ödemiştik. Şimdi satacak bir şey kalmadı. İş olsa...” (10 Haziran)

İş yok.

TÜİK verilerine göre, işsizlik Ağustos döneminde yüzde 10,6 olurken genç işsizlik yüzde 0,7 artışla yüzde 20,6’ya yükseldi. DİSK-AR Kovid-19 Döneminde Kadın İşgücünün Görünümü Raporu’na göre de pandemi sürecinde kadın işgücü yüzde 11, kadın istihdamı yüzde 9 azaldı, geniş tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 45,3 oldu, işbaşında olmayan kadınların sayısı bir yılda 5 katına çıktı.

İş yoksa ekmek de yok.

“Evin yakınında fırın var, sokağa çıkma yasağı kalktığı için askıda ekmek de bitmiş, askıya ekmek verenler işine dönmüş. Tekstil atölyesinde temizlikçiydim çağırmadılar. Muhtara sordum ekmek yok dedi. Alışveriş yaparken ekmek de koyar mısınız?” (9 Haziran)

Hastalık, evsizlik, açlık, güvencesizlik var, çokça korku var.

74 yaşında KOAH hastası: “Ev sahibim her gün kapıda. Virüsten beri kâğıt toplamaya çıkamıyorum, kirayı ödeyemedim. Sokağa atacak bizi. Torunlarım var. Ulaşamıyorum kimseye. Gıda göndermeseniz de onun yerine...” (7 Haziran)

“Dün gece beş aylık bebeğimi barakada emzirirken yılan girdi. Sabah komşular ‘süt kokusuna gelmiştir’ dedi.” (6 Haziran)

Ama yazılanlar kadar yazılmayı bekleyen öyküler de var. Yoksulluğun değil insanca bir yaşamın öyküsü mesela.

Çünkü hapisteki avukat Selçuk Kozağaçlı’nın yedi yıl önceki savunmasında söylediği gibi: “İktidarlar en güçlü oldukları anda yıkılırlar.”