‘Öyle korktular ki...’ diye söze devam ediyor; şimdiki bol keseden vaatleri hep 7 Haziran’ın etkisi, başka şansları kalmadığını fark ettiler, milletin gözünü boyayacak ne varsa vereceklerini söyleyerek, başkanlığı kabul ettirmeye çalışacaklar...

Ankara’nın dibinde küçücük bir köyde konuğuz. Evin sahibi şehirle de sıkı bağları olan bir çiftçi. Tarım ve imar üzerine konuşurken laf kaçınılmaz olarak siyasete geliyor. Doğan (Tılıç), birkaç hafta önceki yazısında söz ettiği bu süreci ev sahibinin de görmüş olmasından dolayı mutlu ekliyor; ‘yemliyorlar yani!’

Bir örneği genellemek değil mesele, ama herkesin olup bitenin farkında olduğuna dair bir tanıt daha yalnızca. AKP- RTE’nin geçmişte yaptıklarının ve şimdi yapmaya çalıştıklarından muradının ne olduğunu, hasılı AKP- RTE’nin ne olduğunu toplumun çoğunluğu biliyor.

Cemaatle ilişkisi neydi ve nasıl bozuldu, Suriye’de neden böyle yapıyor, Kürt sorunu için ne yaptı, IŞİD ve diğer örgütlerle ilişkisi ne, dahası Rusya uçağını neden düşürdüye kadar çeşitlendirilebilecek bu sorulara hemen herkes hakikaten doğru yanıtlar verebiliyor. Öyle vatan, millet, yeni Osmanlıcılık, milliyetçilik, dincilik hamasetiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığının da farkında çoğunluk.

Demem o ki, ‘halkı uyandırıp, gerçekleri ona öğretmeye’ gerek yok! Herkes her şeyin farkında. Peki, farkındaysa örneğin son seçimdeki yüzde 50 bile isteyerek mi AKP’ye oy verdi? İşte bu soruya verilecek yanıt, tam olarak zurnanın zırt dediği yer.

Toplumun yarısından çoğu RTE gibi mi? Onu doğru mu buluyorlar? Onun ahlaki ilkelerini benimsemiş durumdalar mı? Yoksa RTE tipi aslında saysan ‘cürmü kadar yer yakacak’ bir azınlık mı?

7 Haziran seçim sürecinde Diyadin’de, Diyarbakır mitinginde ve daha birçok saldırıda ilk ipuçlarını vermişti. Sonrasında Suruç ve Ankara katliamlarıyla gözünün ne kadar döndüğünü gösterdi. Meşru bir seçimi bir anlamda yok sayıp, yeniden yapılan seçimde iktidarın elinden kaçmasına izin vermedi. Çoğunluk, AKP- RTE’nin bu yapıp ettiklerinin, korkusundan kaynaklandığını da biliyor. Ne denli korkuyorsa o denli zulmettiğini de yaşayarak görmüş oldu, oluyor.

7 Haziran’dan bu yana AKP- RTE demokratik siyasal alanı ortadan kaldırıp, sadece silahla siyaset yapılabilen bir tür savaş ortamı yaratmış durumda. RTE hakkında sosyal medyada yapılan en küçük bir eleştiri bile kodese tıkılma tehdidiyle bastırılmaya çalışılıyor. AKP- RTE, benimle demokratik ve yasal bir mücadele yapmanıza imkân tanımayacağım mesajını herkesin kafasına vura vura ilan ediyor. Sadece elinde silah olanı muhatap kabul ediyor ve sadece de silahla mücadele ediyor.

Neredeyse mayıstan bu yana düzenli çalışamayan bir Meclis var. Siyaset sanki AKP ile YDG- H arasındaki çatışmalardan ibaret. Yasal siyasal partilerin demokratik ve silahsız bir siyaset yapma olanakları ortadan kaldırılmış halde. CHP, HDP ve MHP topluma dönük siyaset yapamadıklarından kendi içlerine kapanmış, kendi kendilerini tüketmekle meşguller.

Çoğunluk onayladığından değil, başka türlü davranmaya korktuğundan rıza göstermek zorunda kalıyor. Edilgenleşerek siyasal alandan çekilmiş, çatışmayı seyrediyor. Güçlü olandan yana görünerek sağ kalmaya çalışıyor.

AKP- RTE’nin savaş siyasetini bozmanın yolu; karşısına silahla değil, barış talebiyle çıkmaktan geçiyor. Biz barış dedikçe korkusunun katlanacağını, savaşmayacağız ama sana da boyun eğmeyeceğiz dedikçe eteklerinin tutuşacağını, bizi korkutamadığını gördükçe paniğe kapılacağını göstermemiz gerekli.

Şimdi Gezi’den beslenen Haziranlaşmanın tam zamanı...