SO Duo’nun bir parçası olan müzsiyen Orçun Baştürk, eskiden avam bulunan Anadolu müziklerinin sevilmesini tuhaf karşılıyor: “Bir müzisyenin meraklı olması çok önemli. Kendine ait bir vizyonu anca öyle geliştirebilir. Aksi halde eğlence kültürünün bir parçası olma ihtimali var. Biz ikincisini tercih etmiyoruz”

Oyun havalarına ‘psychedelic’ denmesini komik buluyorum

Burak ABATAY

SO Duo, Sumru Ağıryürüyen (ses, mandolin, perküsyon) ve Orçun Baştürk’ten (panduri, davul, ses, shruti box, mikroKorg) oluşan ve gelenekselden avangarda farklı türlerdeki deneyim ve ilgilerini, söz ve müziklerini ağırlıklı olarak kendi yazdıkları şarkılarda buluşturdukları bir proje. Kalan Müzik etiketiyle Mayıs 2018’de yayımlanan ilk albüm “Ay Ana”yı, Mart 2019’da Bilgi Music Label etiketiyle yayımladıkları ve ABD’li bansuri ve klasik Hindustani müzik ustası Steve Gorn’u konuk ettikleri üç şarkılık EP’leri “The Light” takip etti.

Ağıryürüyen, Baştürk ve Gorn, yanlarına Canfezâ Gündüz (Klasik kemençe) ve Onur Başkurt’u (davul ve elektronikler) da alarak yarın akşam Borusan Müzik Evi’ne konuk olacaklar. ‘The Light’ başlığını taşıyan SO Duo ve Dostlar konseri öncesinde Ağıryürüyen ve Baştürk’le SO Duo projesini konuştuk.

SO Duo birlikteliği nasıl başladı?

Orçun: Eski dostumuz Savaş Çağman'ın gecesinde tanıştık. Tarih 2013 idi yanılmıyorsam. İlk defa sahnede birlikte doğaçlama imkanı bulduk ve devam etme kararı aldık. İlk olarak yanımıza Şevket Akıncı’yı da alıp Konjo isminde bir trio kurduk ve konserler verdik. Konjo’ya devam ederken duo olarak da çalmak istediğimizi anladık ve bu sınırlamanın neler doğuracağını merak ettik. İki kişi pek çok farklı enstrümantasyonla çaldıktan sonra parça formunda karar kıldık ve bugünkü şeklimizi aldık. Tabii uygun bir ortam olduğunda doğaçlama performanslara, işbirliklerine devam ediyoruz.

Ay Ana albümünü yapmak istediklerinizin bütünü olarak yorumlamalı mı? Yoksa yeni işlerde yeni şeyler deneyecek misiniz?

Orçun: 2018 tarihli ‘’Ay Ana’’ ilk göz ağrımız. Öncesindeki birkaç senelik çalışmanın ürünü. Sumru da ben de pek çok farklı kaynaktan ve müzikten besleniyoruz. Edebiyat, sinema, şiir ve çağdaş sanatları sayabiliriz. Müzikal olarak yelpaze çok geniş; erken barok dönemden çağdaş bestecilere, ambient müzikten Tuva müziğine, Bulgar halk şarkılarından alternatif folk müziklerine kadar aklınıza gelebilecek her şey var. Bunların yansıması olacaktır diye düşünüyorum. Nitekim, ‘’Ay Ana’’dan sonra 2019’da Steve Gorn’la kaydettiğimiz "The Light" EP’si buna iyi bir örnek.

Sumru Ağıryürüyen bulunduğu albümler, projeler, ekipler dikkate alındığında Türkiye’deki en özgün insanlardan birisi. Nevi şahsına münhasır olmak ile tanımlanabilecek kimselerden. Kendisiyle çalışmak nasıl?

Orçun: Sumru’yla ilk başta özgür doğaçlamalar yapıyorduk. Kendisi ülkemizde bu alandaki öncü seslerden. Ayrıca müthiş bir dünya halk müziği repertuarına sahip, bu da SO Duo’da çok işimize yarıyor. Hatta ikilinin halk müziğiyle ilişkisinin ve edebi yönünün kuvvetli olmasının ana sebebi diyebilirim. Aslına bakarsanız çalışmak yerine birlikteyken tıngırdatıyoruz, her şey doğal bir şekilde gelişiyor. Provayı ise sahnede bize eşlik eden Dostlar’la alıyoruz. Sahnede de çok rahatız. Sumru’nun tecrübesi ve insanlarla olan sıcak diyaloğundan fazlasıyla memnunum.

Baştürk gibi adından fazlasıyla söz ettirmiş başarılı bir davulcu ile sizi bir araya getiren etmenler neler oldu?

Sumru: Orçun'un anlattığı şekilde bir araya geldik. Tabii kendisi başarılı bir davulcudan çok fazlası bir müzisyen, bir sanatçı olarak. SO Duo'da davuldan çok panduri çaldığını biliyorsunuz değil mi? Gürcü müziğine ait üç telli bir saz. Telli sazlarla da ilişkisi bayağı iyi zaten. Yani bir ses var içinde ve dokunduğu enstrüman içindeki sese dönüşüyor. Panduriyle de tesadüfen eline almıştı ve ilk parçamız böyle doğmuş oldu. Bir müzisyenden çok daha fazlası demiştim; sanat ve edebiyat alanında, bunların birçok dalında bence çok sağlam bir bakışa ve birikime sahip. Birbirimizi geliştirerek, bildiklerimizi paylaşarak yürüyebiliyoruz birlikte. Sayesinde edebiyat, sinema ve müziğin pek çok dalıyla daha derin bir ilişki kurdum. Bu açıdan çok şanslı addediyorum kendimi. Ayrıca çok ince bir insan. Bir arada üretebilmek için sadece iyi müzisyenler olmak yetmiyor tahmin edebileceğiniz gibi.

vizyon-merakla-gelisir-690104-1.

Türkiye’de ana akım diye atfedilen müzik belli trend ve formlar üzerinden ilerliyor diyebiliriz. SO Duo ise buna bir eleştiri gibi. Ne düşünürsünüz bu tespit hakkında, katılır mısınız?

Orçun: Ben başta Replikas, İstanbul Blues Kumpanyası ve Kırıka olmak üzere, gerçekleştirdiğim tüm projelerde hep özgün işler yapmak peşinde oldum. Sumru’yla da bu anlayışta ilerliyoruz. Ana akım pop/rock ile ilgilenmedim. Bu müzikleri trendlerin belirlemesini de doğası itibariyle normal buluyorum. Gelip geçici şeyler. Mesela şimdilerde bir Anadolu Pop patlaması yaşanıyor. Yurtdışından gelen etkiyle (buna ‘’kültürel benimseme’’ ya da ‘‘kültürel sahiplenme’’ diyelim) eskiden avam bulduğumuz tüm Anadolu müziklerini pek bir sever olduk. Hatta oyun havalarına ve türkü düzenlemelerine "psychedelic" demeye başladık. Bunu çok komik buluyorum. Ayrıca büyük bir bağlam hatası da var burada. Bir müzisyenin meraklı olması, kendine sunulanın dışında müzik tarihinde neler olduğunu incelemesi çok önemli. Ancak o zaman eleştirel bir bakış açısı ve kendine ait bir vizyon geliştirebilir. Aksi halde eğlence kültürünün bir parçası olma ihtimali var. Biz ikincisini tercih etmiyoruz.İlaveten caz sahnesinden çok iyi ve özgün müzikler çıkıyor. Zaten bu konuda 70’lerde çok özgün işler yapmış ve örnek oluşturabilecek müzisyenlerimiz var.

Sumru: Böyle düşündürdüysek ne mutlu. Bir yalınlaşma çabamız var. Bu çizgide, değerli bulduğumuz kavramlar üzerinden kendi dilimizi oluşturmaya çalışıyoruz. Bugün niye müzik dinlediğimizi, hangi müzik türlerini dinlediğimizi ve bunları gerçekten dinleyip dinlemediğimizi de sorgulayarak. Birbirimizin sesini, dilini, derdini gerçekten dinlemenin önemine inanarak. Sonuçta zamanın ruhuna sırtını dönen, günümüzü kaplayan değersizleşmeye, sığlaşmaya karşı üretmeye çalışan bir ikili SO Duo.

Geleneksel enstrümanları kullanmak her zaman geleneksel müzik yapmak mı demektir?

Orçun: Asla değildir. Her enstrüman her şekilde kullanılabilir kanaatindeyim. Sadece enstrümanın tınısını sevmek bile kullanmak için iyi bir bahane bana kalırsa. Bu tınıyla iyi besteler yazmak, bütünlüklü bir müzik ortaya çıkarmak ise bireysel bir mesele.

“Ey Dost uyan da artık uyuma!” gibi birkaç şarkı var ki, sözleri itibariyle de dinleyiciyi harekete geçiriyor. Müzikal açının dışında sözler açısından da SO Duo’nun böyle bir arzusu var mı?

Orçun: Kadim metinlerin ‘’çoğu zaman’’ doğru mesajı taşıdığını düşünüyoruz. Tarih olarak adlandırdığımız süreçte de -teknolojik gelişmeleri ayrı tutarsak- hemen hemen benzer olayların yaşandığını görüyoruz; bitmek bilmeyen bir adalet ve özgürlük arayışı, hayatı anlamlandırma çabası. Ayrıca teknolojinin kimin tarafından şekillendirildiği ve kullanıldığıyla doğru orantılı olarak da yeni bir tarih yazılıyor, bu ayrı bir mesele. Bu noktada Hintli mistik ve sufi Kebir’in bu sözleri, insanların aydınlanması ve farkındalık geliştirmesi anlamında her dönemde yerini buluyor diye düşünüyoruz.

‘Edgü Ol’ şarkısının hikâyesini merak ediyorum.

Orçun: Bu ‘’Irk Bitig’’ adında eski Uygurca bir fal kitabından bir bölüm. Müziğe çok uygun düştüğünü, anlam olarak da günümüze dair bir mesajı olduğunu düşünerek kullandık.

Sumru: Bu kitapta fallar "bu fal iyidir" (edgü ol), "bu fal kötüdür" (yalabık ol) diye bitiyor. Biz iyi biten beş falı seslendiriyoruz. İlk bestelediğimiz şarkılardan biri bu. İlk gözağrılarımızdan yani. Merak eden soruların için çok teşekkür ederiz Burak. Pek çok duyumuz gibi merak duymayı da yitirdik sanki.