CovId-19 denen illetle altıncı ayımızı doldurmuş bulunuyoruz. Hep beraber neyle baş etmeye çalıştığımızı anlamaya çalıştığımız, “camdan girer açma pencereyi” gibi cümlelerden “sık havalandırma” fikrine ulaştığımız, uzunca bir süre maske tartışmalarının bile “gerek var”, “yok canım gerek yok” diyerek sürdüğü zamanlar yaşadık. Süreç içinde bilim insanlarımızın elindeki verileri göz önüne alarak, Covid’le ilgili alabileceğimiz kişisel tedbirleri anlamış durumdayız.

Mesele tamamen şurada düğümleniyor. Evde kalabilme, evden çalışabilme ve kişisel tedbirlerini alabilenlerin bir bölümü, evde kalma şansı olmayan; fabrikalarda, işyerlerinde dip dipe çalışan emekçilerin durumunu göz ardı ediyor. Dolayısıyla sanki hiç böyle koşullara zorlananlar yokmuş gibi, fatura kolaylıkla tedbir almamakla suçlanan halka kesiliyor.

Sermaye de rahatlıyor. Yönetenler de. Hâlbuki işin özü orası. Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Ali Karakoç, “Pandemi servisinde nöbetçi hekimlerden biriyim. Yaptığımız açıklamaları, panik havası yaratmak için yapmıyoruz. Ankara’da salgın kontrolden çıktı” diyor. Ve meselenin düğümünü çözüyor:

“Poliklinikler ve filyasyon ekiplerinden aldığımız bilgilere göre, korona pozitif tanısı konmuş hastalarımızın yüzde 60-70’i fabrika ve işyerlerinde çalışanlar ve kamu personeli. Bu nedenle zorunlu olmayan mal ve hizmetlerin üretimi de bir an önce durdurulmalı.”

Ülkenin pandemiye yaklaşımı elbette spor dünyasına da aynı biçimde yansıyor. Orada da mesele aynı. Lig, malum sebeplerle bir biçimde oynansın diye her şey yapılıyor. Rehberimiz “Covid-19 Salgını Nedeniyle Müsabakalarda Uygulanacak Tedbirlere İlişkin Talimat.” Mesela, talimatın 6. maddesinin 11.
bendinde “Müsabaka öncesi hakemler tarafından yapılan teçhizat kontrolü, seremoniden önce saha içerisinde yapılır ve oyuncuların birbirleri ve hakem ile arasındaki mesafenin en az 1,5 (bir buçuk) metre olmasına dikkat edilir. Protokol tribünü selamlanır ve tokalaşma yapılmayarak para atışına geçilir.

Takımların ayrı ayrı ve birlikte takım fotoğrafı çekilmez.” diyor.

Ben de diyorum ki neden? Seremoni ve milli marş için 1.5 metre arayla dizdiğiniz, toklaştırmadığınız, fotoğraf çektirmediğiniz futbolcular beş dakika sonra alt alta üst üste birbirlerinden top kapıyorlar, gol atıp sarılıyorlar, ufak bir tartışma çıkınca tükürük saça saça tartışıyorlar. Diyorsanız ki zaten kontrol altındalar, düzenli testten geçiyorlar, testleri negatif. E o zaman neden mesafe koyuyorsunuz seremonide? İleri tedbirler çerçevesinde koyuyorsanız maçta en ufak bir mesafe mi kalıyor aralarında? Hani orda tedbir? Dostlar alışverişte görsün.

Dün hep birlikte yaşadık. Antalyaspor özel bir laboratuvarda yaptırdığı testler sonucunda, kulüp bünyesinden önce 41 daha sonra 40 kişinin testinin pozitif çıktığı açıkladı. Daha sonra İl Sağlık Müdürlüğü’nde bir test daha yapıldı bu defa sadece 2 kişinin testinin pozitif çıktığı açıklandı. Maç oynanacak dendi, atladılar uçağa. Benim alanın değil. Bunun nasıl bir şey olduğunu açıklamayı bilim insanlarına bırakıyorum izninizle. Daha sonra Beşiktaş, maç öncesi, bence son derece haklı bir biçimde Antalyaspor’dan yeni bir test talep etti: “Türkiye Futbol Federasyonu’na da ilettiğimiz üzere, Fraport Tav Antalyaspor’un İstanbul’da bulunan kafilesine Covid-19 tanı testi yapılması talebimiz, anlam veremediğimiz bir şekilde uygun görülmemiş ve Futbol A Takımımız, talebimiz olan test yapılmadan Fraport Tav Antalyaspor ile karşılaşmak durumunda kalmıştır.” Beşiktaş’ın talebi bu şekilde kabul edilmedi. Çıkıp oynadılar. Beşiktaş’ın açıklamasının diliyle söylersek “ Oynamak durumunda kaldılar.” Neden?

Gece Bayburt’tan haber geldi. Bayburt Özel İdare Spor Kulübü, 16 futbolcu, 3 hoca ve 2 kulüp çalışanının Covid-19 testi pozitif çıktığını açıkladı. E tabii haklı olarak Elazığspor maçının ertelenmesi talep etti. Talep önce reddedildi. Çünkü Covid-19 Salgını Nedeniyle Müsabakalarda Uygulanacak Tedbirlere İlişkin Talimat’ın 7. maddesinin 8. bendinde “Takımların A Takım Listesinde bulunan futbolculardan test sonuçlarına göre müsabakalarda görev alacak olanların sayısı 14 futbolcunun altına inmesi halinde, müsabaka oynatılmayarak TFF tarafından ileri bir tarihe ertelenir.” yazıyor. Red cevabını yazarken herhalde Bayburtspor’da Covid-19 testi negatif çıkmış sadece 12 futbolcu kaldığını ve Bayburtspor’un tüm kalecilerinin pozitif olduğunu hesaplayamadılar. Bayburtspor isyan etti: “Kadromuzda Covid-19 testi negatif çıkmış 12 futbolcu kalmış ve tüm kalecilerimizin testi pozitif çıkmışken, yarın oynanacak Elazığspor maçının ertelenme talebimizi reddeden TFF’yi bu yanlış ve akıl almaz karardan acilen dönmesini umuyoruz.” Sonra karar değişti, maç ertelendi, ama kalecilerden biri sağlıklı olsaydı, sayı 14’ü bulsaydı, tablo bu kadar karanlıkken temas memas, filyasyon filan demeden oynanacaktı maç. Neden?

Cevapları belli. Nasıl ki zorunlu olmayan mal ve hizmetlerin üretimi işçi sağlığı lehine durdurulmuyor, endüstriyel futbolun para kazanma hırsı da sporcu sağlığı lehine durdurulmuyor. Fabrikalarda işçilerimiz hasta, emekçilerimiz hasta, hastanelerde hekimlerimizi kaybediyoruz, sağlık çalışanlarımız bitkin, yeşil sahalarda yüksek sayıda sporcu testleri pozitif, bazı teknik direktörler takımlarının başında değil. Ama oyuna devam.

İşin doğrusunu anlatmaya çalışanlar meslek örgütlerinin kapatılmasıyla tehdit ediliyor, vatan haini ilan ediliyor, hedef gösteriliyor. Bizlere de bilim insanlarımıza, hekimlerimize, tüm sağlık emekçilerimize sahip çıkmaktan, anlatmaktan, bıkmadan usanmadan tekrarlamaktan başka bir şey kalmıyor. Biz de oyuna devam.