57. Antalya Film Festivali’nde yarışan “İnsanlar İkiye Ayrılır” isimli filmin başrollerinden Pınar Deniz, “Oyunculuk denen şey kadına ya da erkeğe ait bir şey değil. İyi oyuncu kötü oyuncu var. Özünde hepimiz insanız ama hep birileri ve diğerleri oluyor. Hep bir ötekileştirme halindeyiz birbirimizi” diyor

Oyunculuk kadına ya da erkeğe ait değil

Gizem ERTÜRK

Oyuncu Pınar Deniz, 57. Antalya Film Festivali’nden En İyi Senaryo (Tunç Şahin) ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Nezaket Erden) olmak üzere 2 ödülle dönen “İnsanlar İkiye Ayrılır”ın başrollerinden biriydi. Borç tahsil eden bir şirketin çalışanlarının hikâyesini anlatan filmde oyunculuğuyla öne çıkan Deniz, Vatanım Sensin dizisinde de oynamıştı.

Şimdilerle Netflix’in ilk Türk gençlik dizisi Aşk 101’in ikinci sezonun çekimlerini sürdüren filmin oyuncusu Pınar Deniz ile Antalya’da bir araya geldik.


► İnsanlar İkiye Ayrılır beyazperdedeki kaçıncı filminiz?
İlk olarak Kardeşim Benim adında ana akım bir işte rol almıştım. Sonrasında Özcan Alper’in Karanlık Gece adındaki filminde oynadım ama henüz çıkmadı. Dolayısıyla İnsanlar İkiye Ayrılır benim üçüncü sinema filmim…

► Nasıl bir deneyimdi?
Ben genel olarak heyecanlı bir insanım. Hikâyesini, ekibini, yönetmenini ve oyuncularını çok sevdiğim bir işti. Yola çıktığımda bu kadar sevip heyecanlanacağımı düşünmemiştim. Hikâyeden bağımsız benim için özel yeri olan bir film oldu.

► Hikâyeyi ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
Aslında teklif geldiğinde başka bir iş yapacaktım. Ancak o ertelendiği için bir şekilde filme dâhil olmuş oldum. Tunç bana hikâyeyi anlattı. Üç katmanlıydı. Çok fazla sürpriz anlar vardı. Kafamda bir şeyler şekillendi ama hemen eve gidip senaryoyu okumak istedim. Ve kabul ediyorum, kesinlikle bu işin içinde olmalıyım, dedim. Çok uzun provalar yaptık, neredeyse her sahneyi çalıştık.

► Hiç borçlu tarafında oldunuz mu?
Ben kredi kartı kullanmıyorum dolayısıyla böyle bir durum yaşamadım. O yüzden de beni çok cezbetti borçlu birini oynamak…

► Peki rolünüze nasıl çalıştınız?
Bu durumu yaşayan çok fazla oyuncu arkadaşım vardı. Senaryoyu onlara okuttum. Evet, biz de aynen bunları yaşadık, gibi tepkiler aldım. Senaryonun bu kadar gerçekçi olması çok hoşuma gitti. Karakterin başına gelen olaylardan ziyade alt metnini, duygusal tarafını irdelemeyi daha çok seviyorum. Bir karakteri oynamayı kabul ederken tüm hayatıma sirayet ediyor. Şuan konuşurken bile, yemek yerken, yürürken… Teknik kısmında ise arkadaşlarımdan yardım aldım.

► Filmi bir sistem eleştirisi olarak görüyor musunuz?
Hayır. İnsanları borçlular ve alacaklılar olarak ele alıyor fakat iki tarafla da empati kurduruyor. Yani filmde ne Ceren’e, ne Duygu’ya ne de Bahadır’a tam olarak hak vermiyorsunuz.

► Tür olarak nasıl bir sınıflandırma yaparsınız peki? Suç filmi diyebilir miyiz?
Karanlık bir tarafı var ama karamsarlık geçmiyor. Umut var. Tam olarak türü belli olmayan daha doğrusu iç içe geçmiş türleri daha çok seviyorum.

► İnsanları nasıl ikiye ayırırsınız?
Tabii ki iyi insan ve kötü insan olarak. Bir de yargılı-yargısız insan diye… Yargılayan insana tahammül edemiyorum. Biz genelde görünüm üzerine yaşıyoruz. Ben oradan ibaret olmadığımızı düşünüyorum. Niyet benim için daha önemli.

► Dünya festivallerinde kadın-erkek ödüllerinin kaldırılması bize de örnek olur mu sizce?
Bence muazzam bir karar… Oyunculuk denen şey kadına ya da erkeğe ait bir şey değil. İyi oyuncu kötü oyuncu var. Özünde hepimiz insanız ama hep birileri ve diğerleri oluyor. Hep bir ötekileştirme halindeyiz birbirimizi. Kürtler, Türkler… Siyasi arenada olsun, günlük hayatımızda olsun. Annem için elalem var mesela…

oyunculuk-kadina-ya-da-erkege-ait-degil-794803-1.

► Sinemadaki en büyük hayaliniz nedir?
Pandemi süreci bizlere tamamen an’da olmayı, anın tadını çıkarmayı öğretti. İleriye dönük plan yapmak istemiyorum. Tabii ki yurtdışı işlerinde, festivallerinde yer almak isterim ama sanırım burada bir oyuncunun isteyebileceği en büyük şey iyi bir hikâyenin parçası olmak. Ben Arap kökenliyim. Hep bir mülteci hikâyesinde oynamak ya da Ortadoğu’da geçen bir filmde olmak istemişimdir. Oradaki insanların yaralarına bir parça olsun merhem olmak ya da bakış açılarını değiştirmek isterdim. Bu benim en büyük hayallerimden biri. Dokunma duygusunu çok sevdiğim için oynadığım bir karakterin çok fazla kişiye ulaşması en büyük hayalim. Karşı tarafta davranış değişimine yol açabilecek işlerde olmayı çok istiyorum. Kötü bir insanı iyi bir yola sokmak da buna dâhil olabilir mesela. Derdim oralarda. Daha çok toplumsal meselelerde.

► Sırada nasıl projeler var?
Aşk 101’in ikinci sezonunu çekiyoruz şu an. Bir televizyon dizisiyle de prensipte anlaştım fakat henüz söylemiyorum. Bir de yine bir bağımsız film ile flörtleşiyorum. Ama tabii bunların ne kadarı gerçekleşir, pandeminin seyri gösterecek.

***

► Kadına şiddet rolleri, onu meşru kılıyor

Oynayacağınız bir rolle ilgili kırmızı çizginiz var mı?
Kadına şiddetin çok arttığı bir dönemdeyiz. Kadın cinayetleri hep vardı ama sosyal medya ile daha da görünür oldu. Televizyon dizilerinde özellikle dikkat ettiğim bir şey bu. Kadına şiddetin olduğu bir işin içinde olmak istemiyorum. Çünkü bir şekilde meşru kılınmış oluyor.