Almanya’nın ünlü kabare sanatçılarından Şinasi Dikmen’in kabare tiyatrosu da salgın nedeniyle çalışmaya ara verdi. Yaşanan krizi değerlendiren Dikmen, ağır bir tehditle karşı karşıya olduklarını belirtiyor, ama yine de “Oyunun sonunu bekleyelim” diyor

‘Oyunun sonunu bekleyelim’

GÜRSEL KÖKSAL


Birçok ülkede olduğu gibi Almanya’da da Dünya Tiyatrolar Günü'nde tiyatrolar salgın nedeniyle kapalıydı. Almanya’nın önde gelen kabare sanatçılarından Şinasi Dikmen’le 'koronalı günler'i konuştuk.
Eski bir sağlıkçı olan Dikmen’in Frankfurt’ta 23 yıl önce eşiyle birlikte kurduğu kabare tiyatrosu KÄS'in faaliyetlerine hükümetin yasak kararından önce ara verilmişti. Ünlü sanatçı, hem bir sanatçı ve tiyatro işletmecisi, hem de eski bir sağlıkçı olarak yaşanan krizi değerlendirdi.

>> Siz yasak gelmeden önce salonunuz kapadınız neden bu kararı aldınız?

Ben edebiyatla ve sahne sanatıyla uğraşmadan önce 4 yıl sağlık memurluğu mesleğini öğrendim ve ilk tayin yerim Hatay'ın Cilvegözü hudut kapısıydı. O zamanlar, yani 1965-67 yıllarında Arap ülkelerinde kolera görüldüğü bildirilmişti bize ve o ülkelerden gelenlerin kolera aşısı olup olmadığını kontrol etme görevi de Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü‘ne verilmişti. Ben de o genel müdürlüğünün bir memuruydum.

Askerliğimden sonra 1969 -72 yılları arasında bence Türkiye‘nin en güzel köylerinden biri olan, eski adıyla Midye, değiştirilmiş adıyla Kıyıköy‘de sağlık memuru olarak çalıştım. Midye‘nin yakınlarındaki 4-5 köyün çevre sağlığı, toplum sağlığı gibi sağlık denetlemelerinden de ben sorumluydum.

1972-87 yılları arasında Almanya‘da Ulm Üniversite Kiliniği‘nde, son 13 yılı yoğun bakım servisinde olmak üzere hasta bakıcı olarak çalıştım...

Bunları belirtmemin nedeni şu: Tüm zamanımı tiyatro çalışmalarına ve yazarlığa ayırmadan önce sağlık konusunda epey bilgili ve bilgiliydim.

Tabii tiyatroyu bu bilgi ve denemelerin etkisiyle kapattık. Ve peşimizden Hessen Eyaleti‘nin yasağı geldi. Ayrıca, basın ve televizyonların verdiği haberler seyircilerimizi de‚ epidemi-pandemiye karşı duyarlaştırmıştı ve onların bizden kapatılma eylemi bekledikleri kanısına varmıştık. Kimse bize sözlü olarak böyle bir şey söylemedi, ama bu gibi krizlerde ilk önce eğlence ve gastronomi branşınınn etkilendiğini biliyorduk. Bir cuma günü oynadık ve o sırada cumartesi gününü iptal etmeyi kendi aramızda tartıştık ve kararlaştırdık.

>> Sanatseverlere satılmış biletlerin parasını geri talep etmeyip, sanat kurumlarına ve sanatçılar için bir çeşit bağış olarak görmeleri öneriliyor. Bu süreci nasıl yaşadınız?

Seyircilerimizin bir bölümü bizimle dayanışma halindeler ve bazıları da hakları olan paralarını almak istiyor. Özellikle çok ilgi gören programlarımızı meslektaşlarımızla yaptığımız telefon konuşmalardan sonra, tamamen iptal etmedik, hemen ilerisi için yeni günler ayarladık. Eylülün ilk günlerinde başlaması gereken sonbahar-kış sezonu programımızı 10 gün erkene aldık ki, seyircilerimiz yer ayırtıp parasını önceden ödedikleri programları izlesinler. Böylelikle her ne kadar gecikse de üçümüz, yani biz ev sahibi, sanatçı ve seyirci- kayıp vermeden devam edeceğiz. Zaten önceden satılan biletlerin ücreti bizim cebimize girmiyor. Önce bilet ayrılıyor, parası ödeniyor, o para bize, sanatçı gelip, izleyici hakkı olan oyunu seyrettikten sonra geçiyor. Sanatçı da oyununu sunduktan ve oyun bittikten sonra parayı hak ediyor.

Biz seyircilerimizin oyunların iptal edilmesini kabullendiklerini biliyoruz. Ve hiç birimizin mali kaybı olmasını bu üçlü gruptan hiçbirimizin de istemediğini de biliyoruz. Seyirci eğer isterse parasının ödenmesini talep eder ve bu onun hakkıdır. Ertelenen oyunu bekleyebilir ya da bize bağışlayabilir. Zaman erken, göreceğiz ne olacak.

>> Almanya’da federal hükümet ve “KÄS”in bulunduğu Frankfurt’u içine alan Hessen eyalet hükümeti işletmelere destek için ekonomik önlemler alıyor. “KÄS” bu yardım paketlerinden yararlanacak mı?

Bu tedbirler yeni. İçeriğini ve bütçenin hacmini bilmiyoruz. Bize de yardım edilecek mi? Edilecekse hangi oranda? Yardımın ölçüm birimleri neler? Müraacatlarımızı yapıyoruz, yapacağız.

>> “KÄS”te program yapan sanatçılar açısından durum nasıl? Onların çoğunu ağır bir yoksulluğun beklediğine dair öngörüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Serbest çalışanların hepsi, eğer çok kalın sırtları yoksa, uzun süreli işsizliğe dayanamazlar. Biz dâhil.

>> Koranalı günler sizin için nasıl geçiyor?

“Koronalı günler” günlük bilgileri toplamak ve değerlendirmekle geçiyor. Ekip olarak hep birlikte tiyatronun geleceği için fikirler üretiyoruz. İlgili yerlerle telefon-fax aracılığıyla ya da görüntülü olarak iletişimdeyiz. Şimdilik hiç bir iş arkadaşımızdan ayrılmadık. Elimizden geldiğince de ayrılmak istemiyoruz.

İlkbahar sezonumuz geçti sayılır. Futbol şampiyonası olduğu için mayıs ayının sonunda sezonu kapatacağız. Bu kayıplarımızı karşılamak için KÄS'in salonlarında yazın sıcak günleri oynama olasılığımız yok. 1810 yılında yapılmış eski bir fabrika binasının içine klima koymak ve oyunlara devam etmek bizim altından kalkamayacağımız bir mali sorun. Sonra seyirci de en az biz kadar mali sorunlarla karşı karşıya. İşsizlik ya da yarım gün çalışmak, birikiminin erimesi gibi… Demek istediğim seyircinin yasaklar kalkar kalkmaz hemen tiyatroya koşacağını sanmıyoruz.

>> Şu ana kadar gelişmeler Almanya’yı virüs felaketinden en az zarar gören ülkeler arasında gösteriyor. Sizin gözlemleriniz bu tespitleri doğruluyor mu?

Almanya‘da müspet ilim-ve bilimleri okuyan herkes, yani çocuk yuvasından üniversiteye kadar tüm okullardan geçenler modern hayata hazırlanmış olarak katılıyor. Bu insanların çoğunun kulakları, 'virüse karşı şu dua vardır', 'şu hocaya gidelim', 'bu evliya, virüsün bize yaklaşmasına izin vermez', 'biz temiz bir milletiz, bize bir şey olmaz' gibi palavralara tıkalı. Bir de şu var: Edindiğimiz bilgilere göre Alman sorumlular bundan önce hazırlıklarını yapmışlar. Bu hazırlıklar yetecek mi? Oyunun sonunu bekleyelim.

“Önemli olan beslenme ve sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanması. Hayat sanat olmadan da devam eder. Şimdi sanatı düşünmenin zamanı değil. Hem bireysel, hem de toplumsal maddi ve manevi enerjiyi, kaynakları temel ihtiyaçların karşılanmasına ayırmalıyız” yaklaşımına sizin yanıtınız vardır mutlaka..

Sanatı düşünmeden yaşamadığım için, 'hayat sanatsız nasıl olur?' sorusuna cevabım doğru olmayabilir. Haliyle ilk önce sağlık gelir. Şimdiye dek hiç bir ölü bir tiyatro oyununu, bir resmi, bir kitabı ya da bir filmi 'nasıl bulduğu'nu söylemedi. Hepimiz evlere kapanmak zorunda kaldık ve aramızda mesafeler girdiği halde ilişkiyi kesmedik. Görüşüyoruz telefonla, gülüşüyoruz, konuşuyoruz. Şarkı dinliyor ve kendimiz söylüyoruz. Filmler izliyoruz. Almanya'nın değerli müzeleri yapıtları internetten sunuyor, operalar yayın yapıyor... Bunların hepsi kuru fasulyeden hemen sonra geliyor. Yani insan yalnız yiyip içmiyor, başka şeyler de istiyor. Ve bunların başında sanat ve sanat ürünleri geliyor. Örneğin son günlerde arkadaşlar arasında kitap-film-şarkı-resim isimleri alışverişimiz arttı.

BİR ÖNCÜ SANATÇI

Almanca kabare yapan Türk tiyatrocuların öncüsü Şinasi Dikmen, 1997'de Frankfurt'a yerleşip, eşi Ayşe Aktay'la artık ünü kent sınırlarını çoktan aşmış bulunan "KÄS"i (Kabarett Änderungs Schneiderei) kurdu.
Amerika'dan Türkiye'ye dünyanın çeşitli ülkelerinde sahneye çıkan Dikmen'in Almanca dört mizah kitabı var. Bu arada çok sayıda tiyatro ve kültür ödülüne de layık görüldü. Dikmen, sahne yaşamına 30’ncu yılını kutladığı 29 Mart 2015’teki son programıyla veda etti. Yaşamını Frankfurt ve İzmir’de sürdüren sanatçı, bir yandan profesyonel bir ekip aracılığıyla KÄS’in yönetiminde yer alırken, diğer yandan da yeni kitaplar yazıyor.