Özel okullaşma sadece öğrencilerin sıkıntıya düşmesi açısından değil, daha pek çok açıdan sorunlu bulunuyor. AKP, bu politikaları ile bir taşla çok kuş vurduğunu sanabilir ama memleketi, çocuklarımızı, geleceğimizi vurmuş oluyor

Özel okullar sorunu: Deregülasyon, özelleştirme, dejenerasyon, misyonlaştırma, şeriatçılık, emek sömürüsü

Adnan GÜMÜŞ/ Prof. Dr., Eğitimci-Sosyolog

Doğa Koleji ve yüzlerce özel okulun kapanma noktasına gelmesi ile birlikte özel okullar son günlerde daha fazla gündem oluyor.

Bu durum piyasa düzeneğinde ticari bir durumla sınırlı kalsa daha başka değerlendirilebilir de yaşananların ticari sürdürülebilirliğin ötesinde pek çok yönü bulunuyor.

Aslında daha geri planda

  • Özelleştirme,
  • Deregülasyon, eğitimin deregülasyonu,
  • Eğitim dejenerasyonu, misyonlaştırma, tarikatlaştırma, dincileştirme,
  • Emeğin esnekleştirilmesi, öğretmen sömürüsü,
  • Daha arka planında da bilim ve cumhuriyet düşmanlığına dayalı Yeni Osmanlıcılık-şeriatçılık yatıyor.

Dershanelerin Dönüşümü: En Büyük Özelleştirme Projesi

Özel okulların misyon, dini vakıf-oluşum, siyasi vakıf-oluşum, sosyal vakıf-dernek, özel girişim, öğretmen girişimi gibi çok farklı ve çeşitli formları olup en kötü formu da tümden Türkiye’ye has dershaneden “dönüşüm” özel okul (temel okul) formu oldu. Buna son yıllarda hızla eklenen MEB teşvikli “KOBİ-Oda-Borsa” meslek okulları da ekleniyor.

Özel okulların içinde en büyük payı dershanelerden dönüştürülen “dönüştürme” özel okulları alıyor. Bu 2015’te yapılmış, biraz FETÖ tasfiyesi de olsa, esasında Dünyadaki en büyük eğitim deregülasyonu ve özelleştirmesi idi. SÜMERBANK’tan sonraki en büyük özelleştirme dalgası bu sayılırdı ama hiç kimse üzerinde yeterince durmadı.

2014/15’te (dönüşümden önce) okulöncesi ile birlikte 800 bin kadar özel kurum öğrencisi varken bu sayı 2018/19 için 1 milyon 440 bin 577’ye çıkmış bulunuyor. Yani dört yılda iki kata yakın bir artış oluyor. Ortaöğretimde oranlar daha da yüksek bulunuyor. Genel ortaöğretimde 164 bin 281 olan özel öğrenci sayısı dört yıl sonra 474 bin 465’e çıkıyor (örgündeki payı % 22,14).

Eğitimde Deregülasyon ve Dejenerasyon: Dershaneler Dönüştürülürken Kriterler Yok Sayıldı

Denebilir ki, zaten dershaneler zaten deregüle ve özeldi, bu deregülasyonun deregülasyonu ve özelin özelleştirmesi gibi yanlış terimleştirmelere denk düşüyor. Ama hiç de öyle değil. Özel okullar için çok ağır sayılacak pek çok ölçüt vardı, dershanelerin dönüşümünde bu ölçütler yok sayılarak hepsine özel okul olma statüsü tanındı ve 4 yıl süre verildi. Bir çırpıda çatı katı veya apartman tipi dershanelerden binlercesi “özel okul (temel okul)” oluverdi, bunlar daha baştan aslında okul olmayan okullardı, adı okul olup dershaneciliği sürdüren (sınava hazırlayan) okullardı.

AKP için bu bir taşla üç kuş vurmaktı: Hem Fetöye karşı bir hamle hem de ondan daha önemlisi DB-Dünya Bankası ve TÜSİAD ile birlikte tasarlanan eğitimde sektörleşme ve özelleştirmenin bir çırpıda kökten halledilmesi idi. Dahası farklı cemaatlere misyon okulları açmak için de örtülü bir ölçüsüzleştirme projesiydi.

Cemaat-Misyon Okulları: Özel Altında Tarikatlara Alan Açma

Osmanlı misyon okullarından, alliance’lardan ne çekti, henüz üzerine yeterince çalışma yapılmadı ama bu okullar Hıristiyanlık ve Musevilik propagandası yapmakla birlikte yine de bilim-felsefenin de bu topraklarda yayılmasında az çok etkili oldu. Medreseler de vakıf okulları sayılırdı. Ancak medreseler modern bir boyut, moıdern bilimleri çok sahiplenmedi, muhafazakâr dinci okullar olarak kaldı.

Özel okullaşmanın tümden deregülasyonu, ölçülerin yumuşatılması ticaret veya özelleştirme bir yana dinci misyon okullarının yaygınlaştırılması için de tasarlanmış olabilir. En azından bu deregülasyon cemaatler için de büyük bir fırsata dönüşüyor, bu alanı kullanmak isteyenler çıkıyor.

Resmi devlet okullarından bir yandan dinci muhafazakâr eğitim yüzünden veli ve öğrenciler kaçarken diğer yandan özelde de misyon-dinci cemaat okulları artıyor.

Prof. Dr. Esergül Balcı’nın 2018’de hazırladığı rapora göre, Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de 10 bin 53 özel öğretim kurumu bulunuyor. Balcı’nın raporuna göre, bu kurumların üçte biri bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı. Tarikat ve cemaatlerle bağı olan okullarda öğrenim gören öğrenci sayısıysa 210 binin üzerinde. Türkiye’deki dört binin üzerindeki özel öğrenci yurdunun 2 bin 480’i de bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı.

Ayrıca Güneydoğu ve Doğu Anadolu başta olmak üzere tarikatlara-cemaatlere bağlı çok sayıda yatılı medrese bulunuyor.

Ticari Özellerin Yarısı Kapanır Veya Satılır

2018-19 yılında 12.809 özel okulda 1.440.577 öğrenci bulunuyor yani özel okul başına 112 öğrenci düşüyor. Okul başına

  • İlkokulda 145,
  • Ortaokulda 164,
  • Genel Ortaöğretimde 149 öğrenci bulunuyor.

2019/20 itibariyle özel okul sayısı daha da artmış, 14 bin 211’e çıkmış durumda. Bu öğrenci sayılarıyla özel okulların ayakta kalması imkânsıza yakın olup 100’den az öğrenciye sahip okulların hemen hepsi kapanacak veya el değiştirmek zorunda kalacaktır.

Geriye yüksek markalı kolejler, bazı zincir okullar ve cemaat-misyon okulları kalacaktır.

Çoğu Özel Okul Öğretmen Emeğinin Sömürüsü İle Ayakta Kalıyor

Doğa Koleji, öğretmenlerin ücretlerini alamaması ile gündeme taşındı ama bu durum özel eğitim sektöründe zaten çok yaygın bulunuyor. 2010’lara kadar dershanecilik için söylenen emek sömürüsü günümüzde dershanelerin devamı durumundaki etüd merkezlerinde sürerken buna özel okullar da eklenmiş bulunuyor. Özel okulların yarısından fazlası emek sömürüsüyle, hatta stajyer vb. adlarda tümden angarya öğretmen emeği ile ayakta kalıyor.

Özel okulların çoğunda asgari ücretle çalışmak bile lüks sayılıyor. Yazın işten çıkarıldıklarından özel kurum öğretmenlerinin önemli bir kısmı asgari ücret ortalamasının da altında bir ücretle çalışmak zorunda kalıyorlar.

Öğretmenin böyle ağır bir ezim altında çalıştığı koşullarda çocuklara nasıl modellik yapabileceği, sağlıklı kişilik gelişiminin ve sağlıklı bir toplumun nasıl oluşturulacağı açık bir soru haline dönüşüyor.

Özel Okullaşma: Bir Taşla Üç Kuş Değil Memleket Vuruluyor

Özel okullaşma sadece öğrencilerin sıkıntıya düşmesi değil daha pek çok açıdan sorunlu bulunuyor. Eğitimin en önemli üç işlevi 1-bilgi aktarımı, 2-zihinsel ve her tür beceri gelişimi ve 3-duyarlılık geliştirme şeklinde sayılırsa insana, topluma ve çevreye karşı bu şartlar altında nasıl bir duyarlılık geliştirilebileceği çok sorunlu bulunuyor.

Kaldı ki, orta sınıf seküler ailelerin bir kısmı devletin dinci eğitiminden kaçarken diğer yandan özel okul alanı tarikatlara-cemaatlere açılmış bulunuyor, cumhuriyetin tasfiyesi ve Yeni Osmanlıcı şeriatçı akımlar için insan devşireceği bir alana dönüştürülüyor.

Maaşları çok iyi olmamakla birlikte son zamanlara kadar özlükleri diğer meslek grupları için de modellik oluşturan öğretmen mesleği de bir yandan tasfiye ediliyor, öğretmenler tümden güvencesiz esnek emek piyasasına mahkum ediliyor.

AKP bu politikaları ile bir taşla çok kuş vurduğunu sanabilir de aslında memleketi, çocuklarımızı, geleceğimizi vurmuş oluyor.

Eğitimde neler oldu?

ozellesme-egitimi-vurdu-659542-1.

♦ 4+4+4’ün faturası her yıl daha da ağırlaşıyor. TÜİK’in son rakamlarına göre lise çağında olan 6 milyon 95 bin gencin 1 milyon 375 bininin ne yaptığı bilinmiyor. 1,5 milyon genç ise çalışmak zorunda.

♦ 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla Bilkent Üniversitesi’nde düzenlenecek olan ve AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılacağı konferansa öğrencilerin katılması ‘sakıncalı’ bulundu ve girişleri yasaklandı.

♦ Göç ve İnsan Hakları Vakfı (GİYAV) tarafından 2018’de medyada yer alan haberler baz alınarak hazırlanan “Çocuk Hak İhlali İzleme Raporu”na göre 539 kız, 953 erkek, 1126 cinsiyeti belirtilmeyen olmak üzere 2 bin 618 çocuk bulunuyor. Rapora göre hak ihlaline uğramış çocuklardan 163’ü Türk vatandaşı değil.

♦ İstanbul’da, yemekleri Ensar Vakfı’nca organize edilen imam hatip yurdunda kalan öğrenciler son bir yılda ikinci defa zehirlendi.

♦ “Çocuklar Camide Buluşuyor” projesini yürüten İHH, bir çok ilde 4-10 yaş grubu çocukları camilere götürerek imamlardan dini eğitim aldırıyor.

♦ 2014 Ağustos ayında 550 bin üniversite mezunu işsiz varken, güncel veriler bu sayının 5 yılda 2 katına çıktığını gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda bu sayının azalma olasılığı bulunmuyor.

♦ Üniversitelerimizde rektörlerin 68’inin makalesi yok, yarıdan fazlasının (100 rektör) makale sayısı 4 veya daha az. 71’inin ise herhangi bir makalesine yapılmış atıf bulunmuyor.