Bir yıl veya daha az vadesi kalan dış borç 196 milyar dolara yükseldi. Prof. Dr. Başlevent “Daha büyük maliyetlerle daha büyük miktarlarla borçlanılıyor” dedi. Prof. Dr. Orhangazi ise “Kırılgan bir dönemden geçiyoruz” dedi.

Özelin borcu kamuya transfer
Fotoğraf: AA

EKONOMİ SERVİSİ

Merkez Bankası Kısa Vadeli Dış Borç İstatistiklerini yayımladı. Ocak sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yılsonuna göre yüzde 3,5 oranında artışla 152,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Borçlu açısında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2022 yılsonuna göre yüzde 10,0 oranında artarak 31,8 milyar dolar olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu yüzde 1,7 oranında artarak 87,4 milyar dolar oldu.

2023 Ocak sonu itibarıyla 1 yıl veya daha az vadesi kalmış dış borç, 196 milyar dolara yükselerek rekor serisini dördüncü aya taşıdı. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 21,9, Merkez Bankası’nın yüzde 17,2, özel sektörün ise yüzde 60,9 oranında paya sahip olduğu gözlendi.

FAİZLER YÜKSELİYOR

Kısa vadeli borç istatistiklerini değerlendiren Prof. Dr. Cem Başlevent, “Gittikçe daha kısa vadeli borçlanma daha yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kalıyoruz” dedi.

“Geleceğe dönük riskleri ve önümüzdeki yıllarda toplumun ödeyeceği maliyeti arttıran bir durum” diyen Başlevent, şöyle devam etti: “Çok farklı kaynaklardan borçlanma imkânı olduğu için IMF’e gitmesen de borç bulabiliyorsun. Bunu da politik malzeme haline getirebiliyorsun ama aslında yapmış olduğun şey daha büyük maliyetlerle ve daha büyük miktarlarda borçlanmak. Bu da siyasal çıkarlar ön planda olduğu için hükümetin tercih ettiği bir uygulama. Yüksek maliyetli borçlanıyor olduğumuz için de toplum refahını arttıracak yatırımlara ayrılacak kaynaklar daralacaktır.

12 aylık cari açığın da 51,7 milyar dolarla 2014 yılının şubat ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını belirten Başlevent, “Cari açık verdiğimiz için ülkede döviz kıtlığı var. Döviz kıtlığı olunca borçlanma ihtiyacı da ortaya çıkıyor. Yani cari dengeyi sağlamış olsaydık mevcut borçları yeni borçlanma yapmadan da bir şekilde çevirebilirdik” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Özgür Orhangazi de dünyada faizlerin yükseldiğini hatırlatarak “Daha yüksek faizlerle bu borçlar çevrilmek zorunda kalınacak” dedi.

KIRILGAN DÖNEM

İkinci bir riske dikkat çeken Orhangazi, “Seçim dönemine girdik” diyerek şu ifadeleri kullandı: “Seçimlerden sonra iktidara kim gelirse gelsin uluslararası kreditörlerle aralarını çok iyi tutması gerekecek. Böyle yüksek bir döviz ihtiyacının olduğu ekonomide döndürülmesi gereken borçlara her ay cari açıktan kaynaklanan döviz ihtiyacını da eklediğiniz zaman oldukça kırılgan bir dönemden geçiyoruz.”

Özel sektörün dış borçlarının kamuya transfer edildiğini söyleyen Orhangazi, borç yapısında kamu kesimin payının artmasını şöyle değerlendirdi:

“Dış borç içerisinde kamunun payının artması konusunda iki unsurdan söz edebiliriz birincisi özel sektör bir süredir yeni dış borç almamaya yahut dış borçlarını kapatmaya çalışıyor. Fakat ülkenin döviz ihtiyacı artarak devam ettiği için burada kamu devreye giriyor. Kamu dış borçlanmasında artış görüyoruz. Bir anlamda ihtiyaç olan dövizin bir kısmını oradan getiriyor diyebiliriz. Bir anlamda da aslında özel sektörün dış borçlarının kamuya transfer edilmesi demek oluyor.”

KOZANOĞLU: KISA VADELİ DIŞ BORÇLAR DEMOKLES’İN KILICI GİBİ

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise şu değerlendirmeleri yaptı: "2023 itibarıyla kısa süreli borçlar 196 milyar dolar gibi çok yüksek bir düzeye yükseldi. Orta vadeli programda 2023 ihracat hedefi 265 milyar dolar. Bu hedef gerçekleşse dahi ihracat gelirlerinin dörtte üçü dış borç ödemelerine gidecek.

196 milyar dolardan yabancıların döviz ve TL mevduatlarını çıkarsak bile geriye ödenmesi gereken 152,8 milyar dolar kalıyor. 2019 sonu ile karşılaştırılınca üç yılda merkez bankası dış borçlarının 8,5 milyar dolardan 33,6 milyar dolara, ticari kredilerin ise 32,9 milyar dolardan 53,2 milyar dolara sıçraması dikkat çekiyor. TCMB borçları Suudi Arabistan, Katar, BAE, Çin gibi ‘dost’ ülkelerle yapılan swap ve döviz depo anlaşmaları sonucu artmış durumda. Bunların kısa vadeli olması ve politik niteliği hemencecik iptal edilme tehlikesi taşıyor. Ticari krediler ise ithalatın artışı dolayısıyla dış ticaretin finansmanı kaynaklı.

Son üç yılda kamunun kısa süreli borçları 20,4 milyar dolardan 31,8 milyar dolara, özel sektörün ise 64,4 milyar dolardan 87 milyar dolara yükseldi. Bankaların kısa vadeli borçları fazla değişmezken reel sektör şirketlerinin 35 milyar dolardan 55 milyar dolara sıçradı.

Ülkedeki sıcak paranın borsa ayağı 27,5 milyar dolara, devlet iç borçlanma senetleri ise 1,3 milyar dolara kadar düşerek, çıkışları halinde önemli bir tehlike olma niteliğini yitirdi. Ancak sıcak paranın diğer bir unsuru yabancı kişi ve şirketlerin 21 milyar dolar döviz tevdiat hesabı, yurt dışı bankaların 17,2 milyar dolar banka mevduatı ve 14,2 milyar toplam dolar tüm yabancıların TL cinsi mevduatı toplam 52,4 milyar dolar ülkenin altında bir saatli bomba gibi duruyor. Ödenmesi gereken dış borç miktarı ise kısa vadeli 6,1 ve uzun vadeli 57,3 toplam 63,4 milyar dolar. Bu borçların yenilenmesinde bir sorun yaşanması ve ya mevduatların çekilmesi durumunda TCMB’nin döviz rezervleri yeterli olmaz. Özetle kısa vadeli dış borçlar Türkiye ekonomisinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor."