Doğa Koleji özel bir şirkete ait olsa da sorunu öznel değil, kamusaldır. Kamusal sorunlar piyasa kurallarıyla halledilemez. Nitekim çözülmüş gibi gösterilse de bu okulun ortaya çıkardığı sorunlar çözülmüş değil

Özelleştirme fikrinin iflası: Doğa Koleji olayı

Bu ayın en çok konuşulan ve en üst düzeyde ele alınan konusu “Faaliyetini sürdüremez” duruma düşen iki okul oldu. Mali kriz içindeki iki özel okulun ikisi de bağlı oldukları devlet kurumunun (YÖK ve MEB) “gözetim ve denetimine tabi”. Biri (İstanbul Şehir Üniversitesi) devletleştirildi. Devlet diğerine (Doğa Koleji) müşteri aradı. Bulamayınca da kayyum atadı.

İstanbul Şehir Üniversitesinin toplamı 400 milyon Tl. olan kredi borcu Erdoğan’ın bankalarına, Erdoğan’ın haciz işlemini kaldırması an meselesi. Doğa Kolejinin borcu dört bankaya, kiracısı oldukları mülk sahiplerine ve çalışanlarına. Taraf ve borç çok (bir milyar 800 milyon), para ve kaynak yok. Sormak lazım:

Kayyum Doğa Kolejinin borçlarını hangi kaynaktan ödeyecek?


Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye’nin en büyük özel okul zincirinin mali durumunu neden izlemedi?

“Faaliyetini sürdüremez” durumda olduğu okulların açıldığı Eylül’den beri bilinen Doğa Kolejlerinin öğrenci kaydı yapması neden durdurulmadı?
Okulların sahibi şirketin, ebeveynlerden tahsil edilmemiş alacağı bulunmuyor. Nakit olarak tahsil edilen kayıt paralarının şirketten çıkartılmasına kim göz yumdu?

Bu sorulara kim nasıl yanıt verirse versin, iflas edenin, ulusal eğitimi şirketlere devretme fikri olduğunu gizleyemez.

Mevzuatlar, kamusal faaliyette bulunan özel işletmelerin denetlenmesi görevini ilgili kamu kurumuna veriyor. Mevzuatlarda sorun yok.

Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği Madde 24 - Vakıf yükseköğretim kurumları, eğitim öğretim ile idari, mali, ekonomik konularda Yükseköğretim Kurulunun gözetim ve denetimine tabidir.

Özel Öğretim Kurumların Kanunu Madde 11 – Kurumlar ve bu kurumlarda görevli personel, Bakanlığın denetimi ve gözetimi altındadır.

YÖK, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Vakıf yükseköğretim kurumlarının mevzuata aykırı işlem ve eylemleri hakkında uygulanacak önlemler” başlıklı 25. maddesini işleterek Halk Bankasının icra işlemi başlatmasıyla krize giren “gözetim ve denetim”indeki İstanbul Şehir Üniversitesini Marmara Üniversitesine bağladı. Yönetmelik, YÖK’e, faaliyetini sürdüremez duruma düşen vakıf yükseköğretim kurumlarını garantör devlet üniversitesine devretme yetkisini veriyor.

Milli Eğitim Bakanlığının “denetimi ve gözetimi altında” olan Doğa Kolejinin mali durumu İstanbul Şehir Üniversitesinden daha vahim: İŞÜ personelinin iki aylığını ödeyememişti, Doğa Koleji 6 aydır maaş ödemiyor. Üniversitenin 7 bin öğrencisi 420 öğretim üyesi, 200 idari personeline karşılık Doğa Kolejinin 411 okulunda 70 bin öğrenci, toplam 13 bin eğitim personeli var.

MEB, mağduriyetin diz boyu olduğu Doğa Kolejine müdahale etmedi. Bakan konuyla ilgili ne zaman konuşsa, öğrenci ve öğretmenleri mağdur etmeyecek önlemlerinin hazır olduğunu, süreci dikkatle izlediklerini anlatıyor. İzleme yerine zamanında önlem alsaydı kriz bu denli büyümeyecekti. Ne var ki kendisi de özel okullar zinciri sahibi olan Ziya Selçuk, krizin derinleşmesine bilerek göz yumdu. Aynı durumdaki içi boşaltılmış çok sayıdaki özel okulu izleyip denetlemediğini de biliyoruz. Çünkü özel okul iflasları, aynı zamanda fanatik bir şekilde savunduğu eğitimin özelleştirilmesi fikrinin iflası anlamına geliyor. Özel okulların iflas edebileceğinin düşünülmesi başta Selçuk olmak üzere tüm liberal tayfayı tedirgin ediyor.

Doğa Koleji özel bir şirkete ait olsa da sorunu öznel değil, kamusaldır. Kamusal sorunlar piyasa kurallarıyla halledilemez. Nitekim çözülmüş gibi gösterilse de bu okulun ortaya çıkardığı sorunlar çözülmüş değil.

Tekrar etmek durumundayız; bir ülkenin en önemli kamusal problemi palyatif yöntemlerle çözülemez. Çare piyasayı eğitimden uzak tutmaktadır.

cukurda-defineci-avi-540867-1.