2022’nin son günleri, sosyal medya tarihi açısından ilginç bir ifşaata konu oldu. Bilindiği üzere Elon Musk, bir süredir kendi seçtiği bazı gazeteciler eliyle kendisi satın almadan önce Twitter’da olan bitenler hakkında bazı dosyaları kamuoyuna servis ediyor. Yani sahibi olduğu kurumun eski dönemini tamamen itibarsızlaştırarak, yeni bir sayfa açtığının altını çiziyor. Bunda samimi olup olmadığı ayrı bir tartışma ve finalde değineceğim. Nihayetinde bu ifşaatta; Twitter içeriğinin sansürlenmesi konusunda FBI ile ilişkisine dair yazışmalar, ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın, seçim öncesi hacklenen bilgisayarındaki materyalle ilgili haberlerin Twitter’da engellenmesine dair şüpheli moderasyon ve hesapları yasaklama politikalarına ilişkin önemli belge ve iddialar yer alıyor.

Musk’ın bu ifşaatı yapmasındaki asıl amaç ve ABD’de sadece Cumhuriyetçi kesimin yani sağcıların bu ifşaatı sahiplenmesinden soyutlanarak, bu süreci anlamaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu belgeleri anlamaya çalışmak, Musk’ın güven vermeyen hareketlerini ve kişisel şovunu desteklemek veya sağcıların yanında hizalanmak anlamına gelmemeli.

BÜYÜK ABD MEDYASININ SESSİZLİĞİ

Birincisi, ABD’de Demokratların tarafında yer alan ve bizim büyük ABD medyası diye bildiğimiz ana akım medyada bu ifşaat tamamen görmezden geliniyor. Dünyanın başka bir yerinde benzer bir şey olsa kıyameti koparacak ya da en azından çarşaf çarşaf analiz çıkaracak New York Times, Washington Post, Wall Street Journal gibi dev haber kuruluşları, ifşaat hakkında neredeyse tek bir haber çıkarmıyorlar. Yani belgeleri aktarmayı geçtim, bütün bunlar ‘komplo teorisidir’ ya da ‘bütün bunlar dezenformasyondur’ diye bir haberin dahi çıkmaması, tamamen görmezden gelinmesi oldukça şüphe uyandırıcı. Evet bu tarz ifşaatta her zaman araya dezenformasyon da karışır ve bir operasyona alet olmamak için servis edildiği haliyle yayınlamak yerine çok titiz bir gazetecilik çalışması yapılması gerekir. Ancak bu haftalardır hiç görmemeyi açıklamıyor. Bu durumda haliyle, bu medyanın gazeteciliği bir süreliğine askıya alıp, ABD devletini ve oradaki müesses nizamı korumaya çalıştıkları gibi bir algı oluşuyor. Çünkü ifşaatta; Yemen, Suriye ve Kuveyt de dahil olmak üzere diğer ülkelerde çevrimiçi etki kampanyaları yürütmek için kullanılan Amerika Birleşik Devletleri Merkez Komutanlığı'na (CENTCOM) ait beyaz listeye alınmış hesapları gösteren belgeler ortaya serildi. Yani ABD devletinin bölgedeki çıkarları doğrultusunda, site kurallarına uymasalar dahi bazı hesapların korumaya alındığına ilişkin iddialar bunlar. Örneğin; bu köşede de ele aldığımız bir başka ifşaatta, Hindistan devletinin Twitter’a yaptığı iddia edilen baskıyı çarşaf çarşaf haber yapan medya, benzeri ABD’de olunca neden sessiz kalıyor?

MUSK’IN SAHİPLİĞİ NEDEN ÇOK RİSKLİ?

Elon Musk, kendisinden önce olan bu ilişkileri ifşa ederken, aslında kendisiyle ilgili önemli bir riski de gölgeliyor. Eğer devletler bu şekilde, platformlarla ilişki içine girip içeriğin moderasyonu konusunda söz sahibi oluyorsa, dünyanın her yerinde Twitter harici birçok iş ilişkisi olan Elon Musk’ın sahipliği, Twitter’da her şeyi daha riskli hale getirmez mi? Kaldı ki Amazon’un kurucusu Jeff Bezos bile Musk’ın Twitter’ı satın alışını “Çin devleti Twitter üzerinde daha fazla güç mü elde etti?” diye yorumlamıştı. Çünkü Musk’ın özellikle Tesla tarafındaki iş ilişkileri için Çin kritik önemdeydi. Bana kalırsa bu durum dünyanın hemen hemen bütün ülkeleri için geçerli. Daha öncesinde Twitter, Twitter’dan başka bir sektörde işi olmayan halka açık bir ABD şirketiydi. Şu anda ise Twitter’dan başka pek çok kişi olan Elon Musk’a ait ve o da kendisinden önceki yönetime saldırıp işi bir şeffaflık şovuna dönüştürerek, bu riski unutturmaya çalışıyor. Bu açıdan bakınca süreç, ABD medyasının oltaya gelmediği, yani Musk’ın kendini temize çıkarma operasyonuna alet olmadığı şeklinde de yorumlanabilir ki böyle yorumlar da okudum. Bir yere kadar hak verebilirim ama bu derece sessizliği ve yok saymayı açıklamıyor bence. Bu belgeler, bu çekinceleri belirterek de haber konusu olabilir.

ABD İÇ SİYASETİ VE YABANCI YATIRIMCILAR

Diğer yanda, elbette bu ifşaatın ABD iç siyasetinde ne anlama geldiği konusu var. Bana kalırsa konunun ilginç bir tarafı da bu. Musk, şu anda Cumhuriyetçilerle birlikte, neredeyse ABD’de müesses nizama savaş açmış durumda. Musk’ın Twitter’ı satın alması için yatırım yapan yabancı yatırımcılar burada önem kazanıyor. 2 milyar dolara yakın katkı sağlayan bir Suudi Prensi, 375 milyon dolar sağlayan Katar Yatırım Otoritesi ve 500 milyon dolar veren Çin’de kurulu Binance isimli kripto para şirketi dikkat çekici. “Bunların ABD iç siyasetinde ne gibi bir amacı olabilir?” sorusu önemli. Buradan alelacele bir ilinti kurmak, bu aşamada bir komplo teorisi olur ama bu bilgiyi bir kenarda tutalım.

Tüm bunların gösterdiği şeyse açık: Yeni dönemde Twitter üzerinden ‘sosyal medya platformlarının sahipliği’ meselesini, tıpkı geleneksel medya kuruluşlarının sahipliği meselesi gibi daha çok konuşacağız ve konuşmak zorundayız. Bu platformların ne büyük güç olduğu ortada. Bu saatten sonra, dünyanın her yerinde aynen ABD’de olduğu iddia edildiği gibi devletlerle ilişki kurması ihtimalini asla göz ardı edemeyiz. Bu şirketlerin bir ülkelerinin olduğu ve buna bağlı çıkarları olabileceği gerçeğini unutamayız. Dolayısıyla tüm dünyanın bu merkezi platformlarda toplanmış olması durumunu artık daha çok sorgulamalıyız. Twitter’dan sonra ne yapacağımızı sormadan önce, Twitter’dan önce ne yaptığımızı hatırlamalıyız.