Özgür çocuk yetiştirmenin formülünü soran anne-babaya cevabım: “evet, bir formül var: “3S, 3Ö”

Özgür bir çocuk yetiştirmek istiyorum. Bunun için bir formül var mı?

Gönül okşayıcı sözlerle genel geçer lafları biraraya sokup çocuğunuzdaki yetenekleri keşfetme yolları gösteren guru doktor ya da psikologlardan birisi sanılmak en korktuğum şeylerin başında gelir. Bu formülleri özellikle birtakım rakamlar ya da sloganlar şeklinde geliştirdiğinizde 1990’larda reklamcıların eğittiği kuşakların anne-baba olduğu günümüzde bu sloganlar, harfler, rakamlar pek tutar. Bu köşenin okurları arada bir yayımladığım Mutluluk Ansiklopedisi maddelerinin mutluluk dışında her şeyi verebileceğini bilseler de, yazının sadece başlığına bakanlar “bak hele” demiş, hatta ‘böyle yararlı’ yazıların gazetenizde yer almasına sevinmiş olabilirler.
‘Özgür çocuk’ formülünü soranların, kendi çocukluklarının sınırlarını bir sonraki kuşağın yaşamında aşma arzularını bu soruda sezebilirsiniz. Kendi hayatımızda bekleyip bulamadıklarımızı çocuklarımızın elde edebilmesini istemekten doğal bir şey düşünemiyorum. Ancak, bu isteği gerçekleştirmenin yolunun formüllerden geçmeyeceği aşikâr, üşenmeyip kendi yolumuzu çizmemiz de şart olduğunda bile, bir formül gördüğümüzde durup daha iyi bakar, daha fazla kafa yorarız. Tam o nedenle, ben de 5–6 yıl önce yazıp yayımladığım bir yazımdan özgür çocuk formülünü çektim çıkardım.
Yazının girişindeki özgür çocuk yetiştirmenin formülünü soran anne-babaya cevabım: “evet, bir formül var: “3S, 3Ö”.
İşin şakası bir yana, bu 6 harfin simgeledikleri özgürlük için birer önkoşul. Özgürlük için önce ihtiyaçların karşılanması gerekir. Peki, çocuklar en çok neye ihtiyaç duyar?
Cevap: 3S, 3Ö…

Sevgi (koşulsuz): Hepimiz çocukları severiz. Ama çocukların sevildiklerini hissetmeye ihtiyaçları olduğunu unutabiliriz. Sevdiğinizi hissettirmenin en kestirme yollarından birisi birlikte zaman geçirmektir.

Sınır (kendini bilebilmesi için): Çocuğun kendisiyle başkaları arasındaki farkları, kendisinin ayrı ve bağımsız bir birey olduğunu hissedebilmesi için, sınırlara ihtiyacı vardır. Sınır dediğinizde fazla bir şey değil, yemeğin sofrada yenmesi, yatakta uyunması, bütün günün bilgisayar başında geçirilmemesi gibi temel düzenlemelerden ibarettir.

Sorumluluk (kendine ve başkalarına): Çocukların en az bir sorumluluk üstlenmeleri ve bunu sürdürebilmeleri, gelişimleri için bir gerekliliktir. Kendine karşı bir sorumlulukla başlanabilir. Örneğin, dişlerini fırçalamak, hemen bir sonucu olmayan (ağızdaki ferahlama duygusu dışında), ama ‘şimdi dışına’ yönelik bir anlam taşıyan bir eylemdir.

Övgü: Olumlu görülen hareketin görüldüğü yerde takdir edilmesidir. Övgü inandırıcı olursa bir etki gösterir. İnandırıcı övgü, çocuğun yaptığı hareketle ilişkilidir. Yapılmayan bir harekete, ortada olmayan bir sonuca övgü düzmek, çocuğun özgüveni açısından pek bir yarar getirmeyebilir.

Öpücük: Dokunmak, öpmek çocuklara doğrudan bir sevgi aktarımıdır. Bunu esirgemeyin, merak etmeyin, çocuk öyle şımarmaz.

Özen: Ayrıntılara dikkat ettiğiniz ölçüde özenlisiniz. Çocuklar misafirlerle aynı masada oturtulmaktan götürüldükleri tiyatro için biletlerin önceden alınmasından kendilerine gösterilen özeni çıkarsayabilir.

Özgürlük ise, yukarıdakilerin ve başka birçok şeyin doğal sonucudur. Özgürlük; başıboşluk, sınırsızlık ve sorumsuzlukla sıkça karıştırılsa da kendi sınırlarını bilmeden ve başkalarına karşı sorumluluk taşımadan özgür olunamaz.