Antik Yunan’dan bir öykü: Atinada önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demostenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Demostenes: “Bir hikâye anlatıp ineceğim,” der ve anlatmaya başlar: “Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atinadan Megaraya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megarada işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken […]

Antik Yunan’dan bir öykü:

Atinada önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demostenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Demostenes: “Bir hikâye anlatıp ineceğim,” der ve anlatmaya başlar: “Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atinadan Megaraya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megarada işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken öğle sıcağı bastırdı, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için bir subaşına çöktüler. Ama ortalıkta hiç gölgelik yoktu ve eşeğin sahibi yemeğini alıp eşeğinin gölgesine sığındı. Eşeği kiralayan genç buna içerleyerek gölgede kendisinin oturacağını söyledi. Diğeri itiraz etti: “Ben oturacağım, çünkü eşek benim.” Genç olan “Ama ben eşeği kiraladım,” deyince, eşeğin sahibinden “Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil,” yanıtını aldı ve aralarında kavga çıktı.”

Hikâyenin tam burasında Demostenes kürsüden iner yürümeye başlar. Dinleyiciler, “Sonunda ne oldu, sonunu anlat,” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye döner: “Sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalıştım, dinlemediniz. Şimdi ise eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Ne fikrimi söyleyeceğim ne de eşeğin gölgesine ne olduğunu…” der, kürsüden iner ve gider.

Soru şu; İnsanın hakikatle kurduğu ilişki, kendisiyle kurduğu ilişkiyi nasıl biçimlendirdi?

Genelde birey böyle bir sorgulamayı kendi üzerinde yapmaz, çünkü doğruyu söyleme cesaretini gösteremez. Çünkü entegre olmuş bireylerde komformist yaklaşım, kendini olumlama yönündedir. Kendi için böyleyken her şeyi söylemek/açık sözlülük (parrhesia) iktidara karşı yapıldığında tehlike arz eder. İlk kez Euripides’te karşımıza çıkan Parrhesia kavramınına girmeden önce şu satırlara bir göz atalım:

“(…) iyi ve kötü hatip arasındaki fark birinin iyi, diğerinin ise kötü tavsiyelerde bulunması değildir. Aradaki fark şudur: Halk nezdinde kabul gören ahlaksız hatipler sadece insanların duymayı arzuladıkları şeyleri söylerler. Bu nedenle İsokrates bu tür konuşmacılara ‘pohpohçu’ (kolakes) adını verir. Buna karşılık dürüst hatip ise demos’a (halk) karşı koyma becerisine ve cesaretine sahiptir. O, yurttaşların iradelerini sitenin çıkarlarına en iyi hizmet edecek şekilde dönüştürmeye çalışmasını gerektirecek eleştirel ve pedagojik bir rol oynamaktadır.” (Doğruyu Söylemek, Michel Foucault, Çeviri; Kerem Eksen)

Evet, İsokrates parrhesiastes olarak (doğruyu söyleyen) ‘parrhesia’ yapıyor. Parrhesiastes risk alan insandır. Parrhesia, tehlike karşısında cesaretle ilintilidir, iktidarlara karşı yapılır ve belli bir tehlikeye rağmen hakikati söyleme cesaretine sahip olunmasını talep eder. Bir filozof bir tiranı eleştirdiğinde, bir vatandaş çoğunluğu eleştirdiğinde ya da bir öğrenci öğretmenini eleştirdiğinde parrhesia kullanmış olabilir.

Bir öykü daha;

Atina halkı, yöneticilerinden fena halde şikâyetçidir, ama onları nasıl göndereceklerini bir türlü bilemezler. Tartışmaların sonunda somut bir fikir çıkmaz. Bir gün Antisthenes kürsüye çıkar: “Atinalılar size bir teklifim var: Hemen bir kararname çıkarıp bütün eşeklerin at olduğunu ilan edin. Bundan sonra da eşeklere eşek demeyin, hep at deyin,” der. Biri sorar: “Peki bunun bize ne faydası var?” Antisthenes yanıt verir: “Ne demek ne faydası var? Yeni yönetici konusunda anlaşamadığınıza göre, çözüm bulunana kadar eşekler tarafından yönetilmek utancından kurtulmuş oluruz.”

Bu iki öykü kitapta yok, ben son sözü ’Doğru Söylemek’ kitabının yazarı Foucault’ya bırakayım: “Eğer vatandaşlar parrhesia’yı kullanmazlarsa, hükümdarın iktidarına karşı koyamazlar. Ve eleştiri hakkı olmazsa, bir hükümdar tarafından kullanılan iktidarın sınırı olmaz. Böylesi bir sınırsız iktidar, İokaste tarafından ‘delilerle deliliklerinde buluşmak” şeklinde nitelenir. Zira sınırsız iktidar delilikle doğrudan bağlantılıdır.”
Bu söz bir hakikati anlatıyor diyorsanız, sizi nasıl biçimlendireceğinin de sorusunu kendinize sormanız gerekiyor!