Sanatsal ifadeyi denetimleri altına almak isteyen dar görüşlü yöneticilere karşın sanat alanlarında özgürlüğünden taviz vermeyen, çağdaş bir yaklaşımla ürün veren sanatçılarımıza sahip çıkmalıyız.

Özgür ve çağdaş sanat

Siyasi iktidarın yasaklamaları birbiri ardına gelmeye devam ediyor. Aynur Doğan, Metin-Kemal Kahraman son günlerde yasaklarla karşı karşıya kalan sanatçılarımız arasında. Neymiş, Kürtçe, Zazaca şarkı söylüyorlarmış. Hangi çağda yaşadığımızın farkında olmayan yöneticilerin bu yaklaşımına en güzel yanıtı seyirci veriyor. Hafta içinde İzmir Atatürk Açıkhava Tiyatrosu’nda bir konser veren Aynur’u izleyen binlerce İzmirlinin coşkusu görülmeye değerdi. Konserde Aynur farklı ülkelerin sanatçıları ile birlikte sahne aldı. Azerbaycanlı piyanist Salman Gambarov, basda Kanadalı Chris Jennings, davulda Fransız Patrick Goraguer, saksafonda Yeni Zelandalı Hayden Chisholm / James Wylie ve klarnette Caner Malkoç. Birlikte yaptıkları müzik, gelenekseli çağdaş müziğin tınıları ile buluşturuyordu. Blues, caz ve dengbej geleneğinin görkemli bir sentezi vardı karşımızda. Dünya müziği içinde hak ettiği konuma kavuşan bir sanatçı, Aynur. Dünyanın en önemli müzik festivallerinde sahne alıyor, en önemli müzik dergilerinin kapaklarında fotoğrafları yayınlanıyor.

Aynur’u yıllar sonra yeniden seyircimizle buluşturan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’na (Bgst) teşekkür etmek isterim. İzmir’i çağdaş bir kent yapmaya kararlı Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in sahnenin önünde halaya duran yüzlerce gencin arasına katılması seyircinin coşkulu alkışları ile karşılandı. Sanata saygı duymakla yetinmeyen, bu heyecanı yüreğinde duyan bir yönetici Soyer. Aynı heyecana 19 Mayıs nedeniyle Büyükşehir’in gerçekleştirdiği Gençlik Festivali’nde de tanık oldum.

MİLLET İTTİFAKI VE SANAT

Kocaeli’deki konseri AKP’li belediye başkanı tarafından yasaklanan Aynur, ’İzmir’den sonra bugün Ankara’da. Ardından, Antalya, İstanbul, Adana, Bursa’ya gidiyor. Keşke başka kentlerimize de uzanabilseler… CHP’li belediyeler arasında hâlâ Kürtçeden korkanlar var mıdır bilemiyorum. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun AKP’ye yönelttiği “Şarkılardan neden korkuyorsunuz?” sorusundan ders almaları gerekir. Söz buraya gelmişken, 6’lı masanın paydaşlarına bir önerim olacak. Farklı alanlarda çalışma grupları kuruyorsunuz, gelecekteki iktidarın politikalarını belirlemek adına. Kültür Sanat alanında da benzer bir çalışma başlatmayı düşünmez misiniz? Özgür ve çağdaş sanat anlayışını benimsemekten, sanat kurumlarının özerkliğini savunmaktan kimseye zarar gelmez. Pek çok sanatçı Maltepe’de gerçekleşen ‘Milletin Sesi’ mitinginin çağrısını yaparken, hiç kuşkusuz böyle bir umudun ufukta görünmesinin heyecanını taşıyordu.

AKP-MHP zihniyeti, müzik yasakları ile yetinmiyor; ekonomik güçlüklerle boğuşan tiyatrolara gereken desteği vermekten geri duruyor. Evet, özel tiyatrolara devlet desteği var, ama tıpkı film projelerine verilen destekte olduğu gibi ‘muhalif’leri bu destekten mahrum bırakıyor. Sanatın özgürlüğüne sahip çıkmak için solcu olmak gerekmiyor, demokrasi ile yönetilen ülkelerin tümünde bu gibi işler, özerk sanat kurumlarının görev alanına giriyor. Demokrat olduğunu düşünen tüm siyasi partilerin bu anlayış çerçevesinde fikir birliğine varmaları mümkün gibi geliyor bana. Sanat alanlarını, devlet/belediye memurlarının kişisel görüşleri doğrultusunda denetim altında tutma kaygısı çağdaş yönetim ilkeleri ile bağdaşmaz.

SAHNELERİMİZDE IŞILDAYAN SANATÇILAR

Tıpkı müzik alanında olduğu gibi, diğer sanat alanlarında da dünyanın gerisinde kalmıyor sanatçılarımız, tüm engellemelere karşın. Kalıplardan, bayat metinlerden kurtulup, yeni yazarlara, çağdaş yorumlara yöneliyor tiyatrolarımız. Son zamanlarda sahnelerimizde izlediğim oyunlar arasında iyi ki izledim diyeceğim birkaç oyun vardı. Bunlardan biri, Hira Tekindor’un yönetiminde, Zerrin Tekindor’un muhteşem yorumu ile sahnelenen “Toz”, diğeri ise Seda Türkmen ile Deniz Karaoğlu’nun oyunculukları ile hayata geçen “Istırap Korosu” adlı BAM yapımı. “Istırap Korosu”nu yöneten Murat Mahmutyazıcıoğlu aynı zamanda oyunun yazarı. Yalnızca bu oyunun değil, “Toz”un, İstanbul Şehir Tiyatroları’da sahnelenen “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”in de yazarı.

Türkiye insanının sorunlarını, çelişkilerini incelikli bir dille yansıtan, özellikle kadınlara yönelik baskıları ve şiddeti gündemine alan yazar-oyuncu-yönetmen Mahmutyazıcıoğlu’nu, “Fü”, “Sevmekten Öldü Desinler”, “Kader Can” oyunlarının yazarı olarak tanımış, sevmiştik. Son oyunları ile tiyatromuzdaki yerini iyice sağlamlaştırıyor. Tek ya da iki oyuncu içeren oyunları yazmak hiç kolay bir iş değil. Seyircinin ilgisini ayakta tutmak, tekrara düşmemek gerekir. Mahmutyazıcıoğlu, bu sorunların üstesinden geliyor, keyifle, sıkılmadan izlenen, sağlam içerikli oyunlar yazıyor.

Murat Mahmutyazıcıoğlu, “Toz”un broşüründe, “Yazmak istediğim bir yol hikâyesiydi; oyuncunun bugünden bir anlatıcı karakter olarak sahnede var olacağı, anlatının olanaklarını kullanarak da hem geçmişe gidip, hem de başka karakterlere bürüneceği bir izlek” yaratmak istediğinden söz ediyor. Mahmutyazıcıoğlu’nu izlemeye devam edeceğiz…

Beğeni ile izlediğim bir başka oyun da, gene genç bir yazarın, Sibel Yıldırım’ın yazdığı, başrollerden birini - oyunun yönetmeni Şükrü Türen ve İstanbul Şehir Tiyatrolarının başarılı oyuncusu Can Başak ile birlikte - paylaştığı “Kedi Cenazesi” oldu. Aşk, evlilik ve ölüm temalarından yola çıkarak iyilik ve kötülük üstüne düşünen-düşündüren, kara komedinin sınırlarında dolaşan oyun, Türen’in yaratıcı yönetimi ile sahneye aktarılmış. TiyatroTiyatral’e uzun ömürler diliyorum.

Tiyatrodan söz açmışken, hafta içinde tamamlanan İzmir Tiyatro Festivali’nin ardından programı açıklanan bir başka festivali duyurmak isterim: 2 - 5 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek Bergama Tiyatro Festivali’ni. Almanya’da yaşayan genç sanatçı Eren Arıkan’ın inadı sayesinde 3. yılına ulaştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bergama Belediyesi, BERKSAV, Bergama Ticaret Odası, Ne Yerde Ne Gökte Derneği işbirliğiyle kotarılan festival, kentin pek çok noktasını festival alanına dönüştürüyor. Üç folklor ekibi, iki şarkıcı getirip festival yaptığını zanneden yerel yöneticilerin ve kentlerindeki festivallere destek vermekten kaçınan ticaret odalarının örnek almaları gerekir, ama ne söylesek herkes bildiğini okuyor. Türkiye’de çağdaş bir anlayışla düzenlenen az sayıdaki festivaller arasında yer alan, Hüseyin Başkadem’in yönettiği 21. Afyonkarahisar Uluslararası Müzik Festivali 19 Mayıs’ta sona erdi, Afyon Caz Festivali’nin 22’ncisi de 7-11 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek. Kadir Dursun’un çabaları ile gerçekleşen Antalya Akra Caz Festivali’ni bu bağlamda övgüyle anmak isterim. Festival tarihleri 3-18 Haziran.

İzmir’de Büyükşehir’in geçen hafta düzenlediği ‘Çok Sesli Korolar Festivali’nin, Menekşe Çam’ın çabalarıyla gerçekleşen ‘Portre Karikatür Şenliği’nin ardından, dün Buca’da ‘Balkan Panorama Film Festivali başladı. 2. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali ise 10 -19 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival öncesi, Büyükşehir Belediyesi ve Kültürlerarası Sanat Derneği işbirliği ile düzenlenen ‘Müzik Konulu Kısa Film Proje Yarışması’ başvuruları 27 Mayıs’a dek devam ediyor. Koşullar ve katılım formu www.izmir.art’da. Yarışmada on proje seçilecek; proje sahipleri festivale davet edilerek, ‘Proje Geliştirme Atölyesi’ne katılacaklar. Yarışmanın sloganını “Bırak Kendini Müziğe” olarak belirledik, sevgili Işıl Özgentürk’ün önerisi doğrultusunda. Geleceğin sinemacılarından yaratıcı projeler geleceğine inanıyorum.