Teneke Trampet, üçüncü stüdyo albümleri Yeter’i yayımladı. Grubun bas gitaristi Koray Bulut, rock müziğin özgürlükçü bir tavra sahip olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Hem baskıya ses çıkarmayıp hem de özgürlükçüyüm demek hiç dürüstçe değil”

Özgürlükçüyseniz baskıya karşı durmak zorundasınız

BURAK ABATAY @abatayburak

Cem Pulathaneli, Egemen Özaltınkol, Ergin Kandemir, Koray Bulut ve Oğuz Tarihmen’den oluşan Teneke Trampet yeni albümleri Yeter’i Sony Music etiketiyle yayımladı. 2012’de İzin Verme; 2017’de Olmaz’dan sonra çıkardıkları yeni albümün ismi de bir hayli manidar olmuş. Ayrıca grubun sahip olduğu sound her geçen albümde daha da yerli yerine oturuyor. İyi bir sound, politik sözler. Özlediğimiz rock müzik Yeter albümünde fazlasıyla var. Cem Pulathaneli, Koray Bulut ve Oğuz Tarihmen ile Kadıköy’de bir araya geldik, albümü konuştuk.

► Teneke Trampet nasıl bir araya geldi, kimler tarafından kuruldu, şu an ne durumda?
Cem:
Oğuz ve ben lise arkadaşıyız. Kendi şarkılarımızı birbirimize çalıp, birbirimizi yüreklendirip insanlara da çalmak istedik. Ve müzik yapılacak en kolay yer olan sokakta müzik yapmaya başladık 20’li yaşlarımızın başında. Ve sonra aramıza benim üniversiteden arkadaşım Barış da katıldı, o da kendi şarkılarını yazıyordu. Bir süre üçümüz çalabileceğimiz en kolay yer olan sokakta müziğimizi yaptık. Kadıköy’deki küçük kitap kafelerde kendi şarkılarımızı çaldık amatör bir şekilde. Sonra araya farklı ülkeler girdi. Türkiye’ye döndükten sonra müziğe daha ciddi eğilmek ve daha çok insana sesimizi duyurmak istedik, grubu elektriklendirmek istedik. Aramıza davulcu arkadaşımız Egemen katıldı, hâlâ grupta. Barış Kanada’ya gitti, artık grupta değil fakat aramıza daha sonra başka müzisyenler katıldı ve en son 2013’te, Gezi’nin yılında, Ergin’le Koray gruba katıldılar elektro ve bas gitarda. Grubu müzikal olarak çok zenginleştirdiler. En son da bu yıl aramıza Ozan arkadaşımız katıldı, trompet ve klavyede. Ve Teneke Trampet şu anki haline geldi.

► ‘Yeter’ albümü bence uzun yıllardan sonra hatırlayacağımız albümlerden birisi. Çünkü sound itibariyle de özlediğimiz bir rock sound’u ben orada buldum. Sözler rock’ın kültürünü tam anlamıyla temsil eden sözler ve de bir ruhu, bir hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Buna katılır mısınız?
Koray:
Ben tabii gruba sonradan dahil olduğum için biraz da dışarıdan bakabilme fırsatı da buldum. Gerçekten ‘Yeter’ albümünü bir rock albümü gibi yaptık. Önce davullar çalındı, sonra gitarlar tek tek çalındı, her şey insan eliyle çalındı. Bu yüzden gerçekten hikâyesi olan bir rock albümü. Zaten ‘yeter’ denecek birçok şey olan bir dönemdeyiz. Sözler de o şekilde zaten şekillendi. Hikâyesi olan bir rock albümü olduğunu biz de düşünüyoruz.



► Peki, bu albümün oluşumunda sizin sokakta çalmanızın, politik tutumlarınızın bir etkisi oldu mu?
Oğuz:
Olmuştur tabii. Cem az önce çalabileceğimiz en kolay yer olan sokak dedi ama o da ben de biliyoruz ki sokağa çıkmak ve insanların karşısında çalmak hiç de kolay değildi. Bir cesaret gerektiriyordu ve baştan beri hep inatla kendi şarkılarımızı çalmamız, cover’ı zaten iyi yapamıyoruz diye yapmamamız… Ve sokağa çıkınca da insanlarla etkileşime geçiyorsunuz, insanların ilgilendiği, onlara dokunan şeyler anlatmaya çalışıyorsunuz. Biz kendimizi sokakta hiçbir zaman bir eğlendirici olarak görmedik. Belki eğlendirdik insanları bilmeden ama baştan bizim amacımız aslında insanlarla etkileşime geçmekti. Zaten o zaman da bir nevi politik tutum ortaya çıkıyor. Eğer insanlara bir şey anlatmak istiyorsanız o anda isteseniz de istemeseniz de politik bir hâl alıyorsunuz. Bu sebeple bizim sokak konserlerimizin bir kısmı polisle, zabıtayla biterdi. Orada İngilizce çalan insanlara dokunmazlardı, biz Türkçe bir şey söylediğimizde, zaman zaman da bir şeye dokunan bir şey söylediğimizde konserleri bitirirlerdi. O zamandan itibaren biz her türlü şeyi yazdık. Polis şiddeti hakkında yazdık, sendikalar hakkında yazdık.

Cem: Az da olsa aşk hakkında da yazdık. Biz o zaman aşk şarkısını zor yapılır bir şey olarak düşünüyorduk herhalde. ‘Aşk şarkısını çok insan yapıyor, biz bir aşk şarkısı yaparsak bu çok sıradan bir şey olmaz mı’ diye düşünüyorduk.

Oğuz: O zamanlar çok keskin düşünüyorduk. İlk dönemlerinde Teneke Trampet daha çok politik sözler söyleyen, Kadıköy’ün asi çocukları filan, böyle lanse ediliyorduk. Grubun ilk çıkışı da öyle oldu.

Koray: Aşk da politiktir aslında. İnsan onu zamanla anlıyor.

Cem: İlk albümün adı da mesela ‘İzin Verme’, ikinci albümün adı ‘Olmaz’, üçüncü albümün adını da ‘Yeter’ koyduk.

Oğuz: Bundan sonra herhalde küfür edeceğiz dördüncü albümde. İlk bize mikrofon uzatıldığında biz her konuda bir şeyler söylemek istediğimizi söylüyorduk aslında. Tuttular bir gün dediler Inti-Illimani gibi müzik yapıyorlar, bizim çok saygı duyduğumuz ama bizi de aşan yaftalar bunlar. Grup Yorum gibi diyen de oldu, Jethro Tull diyen de oldu… Bunların hepsi bizim için büyük iltifat olduğu gibi bizim haddimizi aşan yakıştırmalar. Bizim de hoşumuza gidiyordu ama biz içinden çıktığımız sosyal sınıf itibariyle şarkılarda anlattığımız kötü durumların bizzat kurbanı hemen hemen hiç olmadık. Biz bu işin içine bir hikâye anlatıcı olarak girdik. Sık sık gazeteyi açıp gazetede bizi sarsan şeyleri şiirleştirmeye ya da şarkılaştırmaya çalıştığımız oldu.

Koray: Şarkımız depremden de bahsetse aşktan da bahsetse hep bir tavır alış var. O da Teneke Trampet’in tavrı işte, politikliği de beraberinde getiriyor. Bir konuda tavır alıyorsanız zaten politiksinizdir.

► Peki rock böyle bir şey mi?
Koray:
Bence rock’ın bir politik tavrı var. En azından özgürlükçü bir tavrı var. Özgürlükçüyseniz baskıya karşı durmak zorundasınız. Hem baskıya ses çıkarmayıp hem de özgürlükçüyüm demek hiç de dürüstçe değil.

Cem: Ben biraz rock’ı abartıyor muyuz diye düşünüyorum. Rock sound’lu müzik yapıp hiçbir şey söylemeyenler de var.

Koray: O biraz müzik endüstrisinin sorunu. Müzik endüstrisi kullanabildiği her tarzı kullanıyor zaten, bunu caza da yaptılar.

cukurda-defineci-avi-540867-1.