Mesele artık sadece örtünme meselesi değil. Özgürlükler ve demokrasi için otoriter sisteme başkaldırıya dönüşmüş durumda.

Özgürlüklerin yitimi, onları tekrar kazanmayı zorlaştırıyor

Gülriz ŞEN,
Dr., İran uzmanı, TOBB ETÜ Öğr. Üyesi

İran’da çok güçlü eylemlere tanıklık ettik. Kadınlar saçlarını kestiler, başörtülerini yaktılar. Özellikle eylemlerin 3’üncü haftasında üniversitelere de yayıldı protestolar. Üniversitelerin başlamasıyla kampüslerde öğrenci hareketlerinin de canlandığını görüyoruz. Protestoları incelediğimizde sadece kadınlar yok, kadınların kılık kıyafetlerini seçme özgürlükleri, hayatları, özgürlükleriyle ilgili erkeklerden de büyük destek var. Bu sadece bu protestolara mahsus bir durum değil. 2017-2018 yıllarında İran’da hayat pahalılığı nedeniyle Meşhed’de başlayan ve İran’ın kalanına yayılan protestolar olmuştu. 2018 başlarında ‘İnkılap Caddesi Kızları’ ismiyle bugünlerde yeniden hatırlanan kadın eylemleri vardı. Kadınlar başörtülerini çıkarıp bir sopanın ucundan sarkıtarak sessizce protesto ediyorlardı. Yani örtünme karşıtı protestolar Mahsa Amini’nin ölümü öncesinde de vardı. Ancak bu ölçekte ve bu kadar merkezde değildi. O protestolara da çeşitli çarşaflı muhafazakâr kadınlar ve erkekler destek vermişti.

SADECE ÖRTÜNME DEĞİL

Günümüzde de benzer şekilde toplumun farklı kesimlerinin kadınların merkezde olduğu bu eylemlere destek verdiğini görüyoruz. Ama mesele de artık sadece örtünme meselesi değil. Bu insan hakları, özgürlükler, demokrasi için otoriter sisteme bir başkaldırıya dönüşmüş durumda. Bunu daha çok büyük ve orta ölçekli kentlerde görüyoruz. Burada karşımıza İran’ın Z kuşağı çıkıyor. Özellikle 16-20 yaş arası gençlerin protestolara aktif bir şekilde katıldığı görülüyor. Nitekim şimdi ortaokul ve liselerdeki protestoları düşünecek olursak, hem sokaklarda, hem kampuslarda protestolar devam ediyor.

Şu ana kadar gözlemlediğim kadarıyla İran’ın işçi hareketinden, esnaftan protestolara çok yoğun bir destek gelmedi. Grev çağrıları yapılmıştı ama hayatı sarsan grevler gerçekleşmedi. Mahsa Amini’nin yaşadığı, İran’ın Kürt nüfusunun yoğun olduğu yerlerde birkaç günlüğüne esnafın kepenk kapatma eylemleri oldu, ancak bu ülke geneline yayılmadı.

Özellikle işçi hareketleri açısından düşündüğümüzde İran’da büyük bir taşeronlaşma var. İş güvenliğiyle ilgili sorunlar var. İşçilerin eylem yapmaları, işlerini kaybetmeleri ve gözaltına alınmalarıyla sonuçlanabilir. Bu yüzden bu greve çıkma kolay olmayabilir, özellikle bu ekonomik koşullar altında. Yine de ihtimaller açık, toplumlar simülasyon değil. Ancak şu ana kadar çok büyük ve örgütlü bir grev çağrısı olmadı. Elbette sistemin siyasi, kültürel, ekonomik olarak tıkandığı noktaları pek çok kesim biliyor. Ama devletin protestolarda şiddete başvurma potansiyelinin de herkes farkında.

Kentlerde, meydanlarda daha fazla özgürlük talep eden genç bir kitle var. Aynı zamanda ekonominin ağır yükü, yaptırımlar nedeniyle ağırlıklı olarak fakirleşen, kentli, eğitimli orta sınıfı görüyoruz. Şu an çok fazla bilgiye sahip değiliz. Gelen videolar, görseller var ama aralarında çiftçiler vesaire var mı bilmiyoruz. Biraz daha gençlerin, kadınların isyanı gibi başladı. Üniversite hareketlerini içine alarak sürüyor. Ancak buraya da büyük bir baskı var. Şerif Üniversitesi’nde, Tebriz Üniversitesi’nde çok fazla öğrencinin gözaltına alındığı haberleri var.

Kimi kaynaklar protestolara katılımın biraz azaldığını söylüyor. Ama protestoları tetikleyen esas meseleler çözülmüş değil. Ama bir öfke patlamasına şahit oluyoruz. Rejim karşı atağa geçmiş durumda. “Bu kaos dış güçler tarafından tetikleniyor. Arkasında ABD ve İsrail gibi güçler var” argümanı kullanılıyor. Daha önceki protestolarda da gördüğümüz gibi “İran Suriyeleşmesin, devrime sahip çıkmalıyız. Zaten yüzde 90’lık kesim devrime sahip çıkıyor, sokaktakiler çok küçük bir azınlık” gibi söylemlere başvurduğunu görüyoruz. Özellikle dini lider Ali Hamaney’in konuşması sonrasında, Kayhan gibi muhafazakar gazetelerin manşetlerinde.

Gülriz ŞENGülriz ŞEN

DİNAMİK TOPLUM VAR

İran’da çok dinamik bir toplum var. Bu toplum 90’larda sistemi reforma tabi tutmak istedi. Sistemin cumhuriyetçi unsurlarını öne çıkarmak istedi. Rehberlik müessesesini çok ciddi bir şekilde tartıştı. Ancak hem dıştaki, özellikle ABD ile yaşanan krizler, içerde demokrasi isteyen unsurları sistemin dışına itti. Onları itibarsızlaştırdı, Batı’nın işbirlikçileri olarak yaftalanmasına sebep oldu. Halbuki İran’ın dışardan hiçbir grubun liderliğine ihtiyaç olmadan, kendi içinde demokrasi ve özgürlüğü arayan bir demokrasi hareketi vardı.

Şu an sistem 90’lardaki reform şansını kaçırdığı için bu krizle yeniden yüzleşiyor.

Elbette ekonomik problemler var ama halkın özgürlük talepleri bu protestolarda iyice vurgulanmış oldu. Kadınlar bu hareketin merkezinde, sosyal hareketlerin her zaman merkezinde oldular. Kadınlar siyaseten aktif öznelerdi. Bu sefer onların talepleri üzerinden patlak veren bir sosyal protesto. Öncekilerde de kadınlar vardı ama bu kadar merkezde değillerdi. Bu değişim getirir mi? Buna gelecek olursak, ‘Sistem buna nasıl cevap verecek?’ sorusu var. Sonuçta ‘İslam Cumhuriyeti’ni reddediyoruz’ diyenler var, karşısında sistemi savunmak için sert güce başvurabilecek ve buna muktedir bir iktidar var. Öte yandan halkın ne kadar öfkeli olduğunu da görmüş durumdalar. Bazı açıklamalarda örtünme pratiğinin biraz esnetilebileceği, irşad devriyelerinin katı politikalarının dizginleneceği ifadeleri var. Bunun esnetilebileceğine dair göstergeler var ama kadınların istediği bu değil, onlar ahlak polisinin kalkmasını, kendilerine müdahale edilmemesini istiyor.

Elbette konu İran olunca birçok aktör farklı beklentilere giriyor, ‘İran’da yeni bir devrim getirebilir mi?’ gibi. Devrim dediğimiz çok katmanlı bir süreç, hem öznelerin rolü var, hem yapısal faktörlerin. 1979 devrimi çok katmalı, Şah karşıtlığında birleşilen bir hareketti. Günümüzdekinin ise toplumun geniş kesimlerini içine alacak bir koalisyon yaratıp yaratmayacağı meselesi var. Bir liderliği yok. İran’da devlet, kolluk güçlerinin nerede konumlandığı önemli. Bu tarz protestoları bastırmak için muktedirler ama bunun çok büyük bir külfeti olur.

LAİKLİK MESAJLARI

Türkiye’den İran’daki protestolara tepkilere baktığımızda, özellikle kadın sivil toplum örgütlerinin çok duyarlı davrandığını, dayanışma sergilediğini görüyoruz. Kadınların seçme özgürlüğüne, demokrasiye, laik sisteme dair önemli bir mesaj. Özgürlükler konusunda taviz verilmemesi gerektiğini bize söylüyor. Özgürlüklerin yitimi, onları tekrar kazanmayı zorlaştırıyor. İran’da protestolarda kullanılan önemli bir imaj var, başı açık kadınla kapalı kadının el ele durduğu bir imaj. Türkiye’de de laik bir sistemde, kadınların kazanımlarının korunması, özgürlüklerinin garanti altına alınması, şiddetten azade müreffeh bir hayat sürmeleri önemli.