Halkın parasıyla alınan belediye otobüslerini, “kendi otobüslerine binerken para mı ödeyecekler” diyerek ücretsiz yaptı. Öğrencileri evlerinin önüne kadar bıraktırdı, onlara burs verdi. Belediyeye ait sağlık merkezinde halkın 1TL’ye muayene olmasını ve 6 TL’ye röntgen çektirmesini sağladı. Herkes yiyebilsin diye, belediye fırınından en ucuz ekmeği çıkarttı. Uzun yıllar üzerinde çalıştığı jeotermal projesiyle Türkiye’nin en ucuza ısınan hanelerini yarattı. Bir ihtiyaçtan öte haktır, diyerek 10 tona kadar kullanılan sudan para almadı.

Devletin su parası almadığı camilere okulları ekledi. Böylece orada hiçbir çocuk, parası ödenemediği için suyu kesilen okulda hastalık kapmadı. Canlıların yaşaması için elzem olan suyu doğadan çalarak, alınıp satılır bir meta haline getirme hevesinde olanlara karşı çıktı. Kozak yaylasında açılmaya çalışılan maden ocakları için sarfettiği “Kazdağları ve Kozak Yaylası gibi oksijen deposu yerleri siyanürle altın çıkararak yok etmek istiyorlar. Bu oyuna gelmeyelim, hepbirlikte yaşam hakkımızı savunalım” sözleri nedeniyle hakkında dava açıldı. Hizmetleriyle, ticarethaneye dönen belediyeleri daha da görünür kıldı. Kısacası, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven çok ‘can sıktı!’

Yeni değil, Özgüven 30 yıla yakın bir süredir ‘can sıkıyor.’ Demokrasi ve özgürlüklerin üzerinden olanca vahşetiyle geçen 12 Eylül’den sonra, 1984 ve 1989 yıllarında gerçekleştirilen yerel seçimleri kazanarak Dikili Belediye Başkanı oldu. Ardından, 2004 ve başkanlığı günümüze kadar süren 2009 seçimleri... Dikili onunla, o da Dikili’yle olmaktan memnun. 12 Eylül’ün baskıcı ortamında başlattığı, aydın ve sanatçıları bir araya getiren Dikili Barış ve Demokrasi Festivalleri bugün bütün coşkusuyla sürüyor. Yazık ki, barış ve demokrasiye kavuşmuş olmanın mutluluğuyla değil, hâlâ onlara sahip olma arzu ve kararlılığıyla...

***

Osman Özgüven’le sokakta yürürken karşılaşabilirsiniz. O, afilli binaların içine saklanan, ancak seçimden seçime sokaklarda sırıta sırıta gezen başkanlardan değil. Zengin değil. Patron değil. Yandaş değil. Çünkü, ‘önce insan’ diyor, ‘hak’ diyor, ‘sadaka değil istihdam’ diyor, ‘yol, su, elektrik cepte; peki ya eğitim, kültür sanat, sağlık’ diyor. Demem o ki, ‘kâr güden değil, hizmet üreten sosyal belediyecilik diye bir şey var ey ahali’ diyor. Anlıyorsunuz değil mi? Osman Özgüven fena halde ‘can sıkıyor.’

Hakkımız olanı bize parayla satan, paramız olmayınca da bize dilenci muamelesi yapan belediyecilik anlayışı bu sağlı sollu tokatların altında kalır mı? Kalmaz. Otobüs biletlerinde indirim yapıldığı için isyan edip Ankaralı’yı halk otobüslerini geri çekmekle tehdit etmiş Melih Gökçek’li; ya da, herkese otobüs rengini soran ama kimseye kulak asmadan Taksim meydanına kepçe dozer dalan Kadir Topbaş’lı belediyeler dururken Osman Özgüven’in bu özgüveni rahat bırakılır mı hiç? Bırakılmaz.

Türkiye’de, herkesin yaşamak isteyeceği bir yer yaratmanın bedeli var elbet. Sayıştay Denetçisi halka bedava su verdiği için Özgüven hakkında, ‘görevi kötüye kullanmak’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Özgüven beraat etse de, yıldırma amaçlı açılan davaların devamı geldi. AKP’nin hışmına göre harekete geçmesine alıştığımız yargı son olarak Özgüven’i, eski garaj yeri satışı ihalesine giren bir firmanın, henüz tüzel kişiliğini kazanmamış olması nedeniyle, ihalenin iptal edilmiş olmasına rağmen, 4 yıl 2 ay; ikinci el araç ihalesi yapan Belediye’ye bağlı Jeotermal A.Ş’nin SGK’ya borcu olduğu için de, ‘ihaleye fesat karıştırmak’ suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı. Yerel mahkemeden sonra Yargıtay tarafından da onanan karara göre Özgüven’in toplam 8 yıl 4 ay hapis yatması isteniyor.

İki davada da, Osman Özgüven’in avukatı Muhittin Üstündağ’ın belirttiği üzere, ihaleye fesat karıştırma suçunun oluşması için gereken ‘hile’li hiçbir davranış yok. Keza, suçun diğer unsurları olan yararlanma, yararlandırma, kamuya zarar verilmesi de... Kısacası AKP’nin aradığı fesata Dikili’de ulaşılamıyor ama olsun! Mesele adalet değil, dün olduğu gibi bugün de hak hırsızlarına korku salan Özgüven’in komünist bıyıkları! Mesele, herkesin yaşamak isteyeceği mutlu bir yer yaratmış olmanın neden olduğu panik! Mesele, kimin halktan yana olduğunun görünür olması! Mesele Özgüven’in, Yunanistan ve Japonya dahil olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanından kendisine destek vermek için yarın Dikili’de toplanacak insanlara verdiği güven. Lafın özü, eğer fesat aranacak bir yer varsa, orası Dikili değil.