Özkan Atar: Kuralsızlığı dayatırsanız, işçi ölümlerini durduramazsınız!
»Siz en mükemmel yasayı da yapmış olsanız, kuralsız çalışmayı dayatıyorsanız işçi ölümlerini durduramazsınız. Yaygınlaşan esnek çalışma biçimleri, işçi ölümlerine davetiye çıkarıyor »Çalışanı önceleyen bir sosyal hukuk devleti anlayışınız yoksa işçi ölümleri artıyor. Bizim de sendikalar olarak esnek çalışmaya karşı mücadeleyi önümüze koymamız gerekiyor
EMEK SERVİSİ
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Haftası sürerken, son zamanlarda bu alanda işyeri incelemelerinden eğitime, anket çalışmalarına kadar birçok çalışmayı hayata geçiren Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Genel Sekreteri Özkan Atar ile hükümetin İSİG politikalarını, işyerlerinin durumunu, artarak süren iş cinayetlerini ve Birleşik Metal-İş'in bu alanda yaptığı çalışmaları konuştuk.
»Hükümetten yapılan açıklamalarda İSİG alanında çok önemli adımlar atıldığı belirtiliyor ancak, bu yıl daha şimdiden en az 586 işçi hayatını kaybetti. Öncelikle, hükümetin bu alana yönelik politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tablo ortada, her gün 4 ya da 5 işçinin öldüğü, binlerce iş kazasının olduğu çalışma hayatında, bu ölümleri durdurmak için kati adımlar atmayan hükümetin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına yönelik çalışmalarının samimiyetine inanmak mümkün değil. Ülkemiz adeta yaşanan iş cinayetleri acısından cehenneme dönmüştür. Elbette, bu samimiyetsizliğin tek göstergesi hayatını kaybeden işçilerin sayıları değil. Hükümet yetkililerinden Cumhurbaşkanı’na kadar işçi ölümlerinin fıtrat kelimesinin arkasına sığınılarak açıklanmaya çalışılması ve kamuoyunda iş cinayetleri önlenemezmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılması da bu samimiyetsizliğin bir diğer göstergesi. Biliyoruz ki, Avrupa’nın pek çok ülkesinde bu sayılar oldukça azaltılabilmiş. Bizde yaşanan Soma, Ermenek ve Torunlar gibi kitlesel cinayetler gelişmiş ülkeler için artık tarih sayfalarında kaldı. Ancak hükümet yetkilileri, sermayeyi kollamak adına bugünün Türkiye’sini 17’nci, 18’inci yüzyıl Avrupası ile kıyaslayarak, “Her yerde oluyor bizde de oluyor, bunlar olağandır” noktasına getirmeye çalışıyorlar. Ama ne yazık ki alınmayan önlemler, yetersiz denetimler, 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde kanayan bir yara olmaya devam ediyor. 15 yıllık AKP hükümetleri döneminde, bir iç savaşta kaybedilebilecek insan sayısından çok daha fazlası -en az 19-20 bin işçi-, evlerine ekmek götürme derdindeyken hayatlarını kaybetti.
Esnek çalışma ölümleri artırıyor
»Öte yandan yine AKP döneminde bu alana yönelik bir kanun yapıldı ve pek çok yönetmelik yayımlandı. Buna rağmen iş cinayetlerinin durdurulmamasını neye bağlıyorsunuz?
Bu alana yönelik bir kanun çıkartılmış olması elbette bir olumluluk. Ancak, iş cinayetlerini sadece kanunun varlığı veya yokluğu üzerinden değerlendirmenin doğru bir yaklaşım olacağını düşünmüyorum. İşçi ölümlerinin nedenini daha çok değişen çalışma koşullarında, denetimsizlikte, caydırıcı olmayan cezai yöntemlerde, çalışana verilen değerde aramak gerekir. Siz, en mükemmel yasayı da yapmış olsanız kuralsız çalışmayı dayatıyorsanız, işçi ölümlerini durduramazsınız. Giderek yaygınlaşan esnek çalışma biçimleri; taşeron çalışma, kiralık işçilik vb. çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, işçi ölümlerine davetiye çıkarıyor. Devlet olarak çalışanı koruyan, onu önceleyen bir sosyal devlet, hukuk devleti anlayışınız yoksa işçi ölümleri artıyor. Bizim de sendikalar olarak öncelikle esnek çalışma koşullarını ortadan kaldıracak mücadeleyi önümüze koymamız gerekiyor.
Bu yıl iki üyemiz hayatını kaybetti
»Metal sektöründe, örgütlü olduğunuz işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili durum nedir? Siz ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Sektörümüz tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan bir sektör. İş kazaları da/ iş cinayetleri de oldukça yaygın. En çok kesik, ezilme, sıkışma gibi kazalar yaşanıyor, bunun yanında döküm fabrikaları, boru fabrikaları gibi alanlarda ölümlü kazalar da görülüyor. Bu yıl sendikamızın üyesi olan iki arkadaşımız hayatını kaybetti.
Yaklaşık bir yıldır örgütlü olduğumuz işyerlerinde “işyeri incelemeleri“ başlığı altında teknik çalışma yürütüyoruz. Böylece örgütlü olduğumuz işyerlerinde gerçek durumun ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Yine sendikamızın üyeleri arasında yapmış olduğumuz geniş çaplı bir ankette sorulan işçi sağlığı ve iş güvenliği soruları ile üyelerimizin karşılaşmış olduğu sorunları tespit etmeye çalıştık. Anket çalışmamızın İSİG verilerini 28 Nisan günü kamuoyu ile paylaştık. Bütün bu çalışmalar, yürüteceğimiz sendikal politikaların da temelini oluşturuyor.
Her iki işçiden biri iş kazası geçirdi
»Çalışmalarınızdan edindiğiniz sonuçlara ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Anket sonuçlarında oldukça önemli veriler elde ettik. Metal sektöründe kaza oranlarının ne kadar yüksek olduğunu gördük. İşçilerin verdiği yanıttan iki işçiden birinin çalışma hayatı boyunca iş kazasına maruz kaldığını görüyoruz. İş yükünün işçilerin en önemli şikâyetleri arasında yer aldığını gördük. Cinsiyete göre bakıldığında kadın işçilerin erkek işçilerden farklılaşan sorunlarına ilişkin veriler elde ettik. Bu verilerin, bugüne kadar incelemesini tamamladığımız 50 kadar işyerinden edindiğimiz verilerle örtüşmesi de aslında, durumumuzun bir sağlaması olmuş oldu.
İnceleme yapma hakkı TİS’e girdi
»İşyeri incelemelerini nasıl yapıyorsunuz? Sonuç alabiliyor musunuz?
Sendikamız bir yıldır işyerlerinde teknik bir ekiple teknik bir çalışma yürütüyor. Uzmanlarımız işyerlerinde görmüş oldukları eksiklikleri raporlayıp işyeri ile paylaşıyor. Bu rapor İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu tarafından gündeme alınıyor ve temsilcilerimiz aracılığı ile iyileştirmeleri takip ediyoruz. Bu arada temsilcilerimizin İSİG alanında donanımlarını artırmak için atölyeler düzenliyoruz. Geçen günlerde bu atölyelerden ikincisini gerçekleştirdik. Atölyelerimiz, temsilcilerimizin işyerinde yaşadıkları pratik sorunlara ve işyerlerindeki İSİG problemlerine yönelik. Bu çalışmalar neticesinde çok önemli ilerlemeler kaydettiğimiz işyerleri var, bu da bizi oldukça memnun ediyor.
Bizim örgütlü olduğumuz işyerlerinin yarısına yakını yabancı sermayeli. Yabancı firmalarda görece daha iyi bir İSİG yönetimi olduğunu söylemek mümkün. Kişisel koruyucuların kullanımından dağıtımına kadar önemli sorunları var. Çalışma alanlarında, vinç alanları, depo alanları, dökümhanelerde vb önemli eksiklikler var. Bunların giderilmesi de ısrarcı bir sendikal politika gerektiriyor.
Tüm bu çalışmalarımızın yanında, sendika olarak, yılda bir kez işyerlerinde uzman bir ekip ile inceleme yapma hakkını da toplu sözleşme maddesi haline getirdik. Bu da başlatmış olduğumuz çalışmanın kalıcı hale getirilmesi için atılmış önemli bir adım ve sendikal çalışma içinde önemli bir yenilik olduğunu düşünüyoruz.
»Peki, genel olarak sendikaların işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yapmış olduğu çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İş cinayetlerinin durmadan arttığı bir dönemde sendikaların en öncelikli konularından birinin bu alana yönelik mücadeleleri olması gerektiğini düşünüyorum. Soma Katliamı biliyorsunuz, sözde sendikanın olduğu bir işyerinde oldu. Kimi sendikaların -bunu hepsi için söylemek mümkün değil- İSİG çalışması, eğitimlerine yerleştirdikleri mevzuat anlatımının ötesine geçmiyor. Birleşik Metal-İş Sendikası olarak bizler, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda nasıl bir gerçekliğe sahip olduğumuzun farkındayız, bu alanın zorlu bir sınıf mücadelesini gerektirdiğini de biliyoruz. O nedenle bu çalışmaları başlattık. Her şeyin bir günde de düzelmesi mümkün değil, ama mücadeleyi esas alırsanız bir fark yaratırsınız.
***
28 Nisan Anma ve Yas Günü ilan edilmeli
»Siz de, Adalet Arayan İşçi Aileleri Derneği gibi, 28 Nisan’ın iş cinayetlerinde hayatını kaybedenleri “Anma ve Yas Günü” ilan edilmesini talep ettiniz. Bu mücadeleyi ortaklaştırma sansınız oldu mu?
28 Nisan dünyanın pek çok ülkesinde Anma ve Yas Günü ilan edildi. Dünyada da pek çok sendikanın ve bağlı olduğumuz uluslararası konfederasyonun gündemine girmiş durumda. Belki, Adalet Arayan İşçi Aileleri ile yan yana gelemedik ama taleplerini taleplerimiz saydık ve 28 Nisan günü örgütlü olduğumuz fabrikalarda çeşitli etkinliklerle işyerlerinde hayatını kaybedenleri anarak aileleri ile dayanışma içinde olmaya çalıştık. Bu aynı zamanda işçilerde de bir farkındalık oluşmasına neden oluyor. 28 Nisan, iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçileri anmakla birlikte, aynı zamanda kalanlar için de bir mücadele günü olmalı. Bu talep bu yıl, geçen yıla göre sadece bizim değil, birçok sendikanın da öyle ya da böyle dillendirdiği bir talep olmuş durumda. Bu oldukça sevindirici. Talebin güçlü olması, belki sorumlularını adım atmaya iter.