CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Erdoğan’ın dün dediğini, bugün dediği tutmuyor. Rüzgârgülü gibi, nereden rüzgâr eserse, Erdoğan da oraya dönüyor" dedi.

Öztrak: Erdoğan’ın dün dediğini, bugün dediği tutmuyor

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu.

Partisinin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Öztrak, "Bu millet, bakan çocuklarının evlerinden çıkan kasaları unutmadı. Sıfırlanmakla bitmeyen avroları, dolarları unutmadı. Ayakkabı kutularında ele geçirilen rüşvet paralarına faiz işletip, Rüşveti faiziyle iade edenleri de unutmadı" ifadelerine yer verdi.

Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Güne acı bir haberle başladık. Tiyatromuzun çok kıymetli bir ismini, Ferhan Şensoy’u kaybettik. Ferhan Şensoy’a Allah’tan rahmet, Ailesine, sanat camiamıza ve ülkemize başsağlığı diliyoruz.

Yine Kütahya’da öğle saatlerinde, Orta şiddette bir deprem oldu. Depremde can ve mal kaybı olmaması, en büyük dileğimiz. Tüm Kütahyalı hemşerilerimize geçmiş olsun diyoruz.

Ağustos ayı, Tarihe altın harflerle yazılmış, Önemli zaferler barındırır. Tüm bu zaferler, bizimdir. Bizi biz yapan tarihi dönüm noktalarıdır. Onlara, “gömelim seni tarihe” deseniz de, Tarihin sinesine sığmazlar…

Dün 99. yılını kutladığımız, 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi, İşte böyle bir zaferin adıdır. Bugün Anadolu ve Trakya topraklarında, Egemen bir ulus olarak yaşıyorsak, Emperyalizme boyun eğmeyen bir millet olarak, Bu vatan topraklarında, başımız dik dolaşıyorsak, Namusumuza, iffetimize, inancımıza sahip çıkabildiysek, Semalarımızda al bayrağımız dalgalanıyorsa, Minarelerimizden ezanlar okunuyorsa, Bunu bu büyük zafere, Bu zaferi bize armağan eden, Başta Büyük komutan, Büyük devlet adamı, Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Tüm Şehit ve Gazilerimize borçluyuz.

Bu vesileyle, Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını, Saygıyla, rahmetle, şükranla bir kez daha anıyoruz. Büyük Taarruz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi sözleriyle: “Her evresi düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş, Ve zaferle sonuçlandırılmış bu harekât, Türk ordusunun, Türk subaylarının, Ve komuta kurulunun yüksek güçlerini ve kahramanlıklarını, Tarihe bir kere daha geçiren büyük bir yapıttır.

Bu yapıt, Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin, Ölümsüz bir anıtıdır.” Büyük Taarruzu büyük kılan sır, İşte bu satırlarda görülen milli bilinç Ve yüksek tevazuda saklıdır. Zaferin başkumandanı bu büyük zaferi, Ordusuna, Milletine, Ve milletinin bağımsızlık ve özgürlük düşüncesine, İthaf etmiştir.

Bu yüksek tevazu ve anlayışı kavrayamayan, Bazı hastalıklı kafalar, Başkumandanını anmadan, Başkumandanlık zaferini anabileceklerini zannetmişlerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan bu aymazlığı, Milletimizin değerlerinden bu kopuşu anlamak, Mazur görmek mümkün değildir. Diyanet en son Cuma hutbesinde, Diyarbakır’ın İslam orduları tarafından fethini, Kumandanıyla beraber anmayı bilmiştir. Ama aynı hutbede Büyük Taarruzu ve Sakarya’yı, Bu zaferlerin başkumandanın adıyla anmamıştır.

Milletimizin yükselen tepkileri üzerine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını, 30 Ağustos için yayımladığı mesajda, Lütfen geçirmiştir. Ama sayesinde, Özgürce ibadet edebildiğimiz camilerde, Milletimizin aziz Atasının adını anmama aymazlığından vazgeçmemiştir. İlk başkanının, Rıfat Börekçi gibi, Kahraman bir ilim insanı olduğu bir kurumda, Börekçi ’nin koltuğuna oturacaksın.

Milletin verdiği vergilerle, Maaşını alacaksın, Gösterişli cübbeler giyeceksin, Lüks makam arabalarına bineceksin, Sonra da Atatürk’ün adının camilerde anılmaması için, Elinden geleni ardına koymayacaksın."

BAYRAKTAR'IN AÇIKLAMALARI

"Bir televizyonda, “Ne yaptıysam Erdoğan’ın talimatıyla yaptım” diyerek İstifasını açıklayan bu Eski Bakan “Görevini kötüye kullandığını” kabul etti. Yine AK Parti’nin kurucularından eski bir milletvekili, “AK Partililerin yüzde 90’ı yakında itirafçı olacak” dedi.

Bu millet, bakan çocuklarının evlerinden çıkan kasaları unutmadı. Sıfırlanmakla bitmeyen avroları, dolarları unutmadı. Ayakkabı kutularında ele geçirilen rüşvet paralarına faiz işletip, Rüşveti faiziyle iade edenleri de unutmadı.

Bu olaylar Yüce Divan’da aklanmadı. Majestelerinin milletvekillerinin oylarıyla, Bu hesap yargıdan kaçırıldı.Şimdi Cumhurbaşkanı’nın Yüksek İstişare Kurulu üyesi, Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek ’de bu dosyalar, Yüce Divan’da görüşülmeliydi diyor.

Tüm bunlar milletin vicdanında hala kanayan bir yaradır. Bu dosyalar milletin vicdanında kapanmamıştır. Şimdi bu itirafları, ucu nereye giderse gitsin, Suç duyurusu kabul edip, Bu bakanı ifadeye çağırabilecek bir Cumhuriyet Savcısı arıyoruz."

'VARLIK FONU'NA SON VERECEĞİZ'

"Yaklaşan seçimlerden sonra, Yapacağımız ilk iş, Devletin çökertilen adalet direğini ayağa kaldırmak olacak. Devlet yönetimindeki çürümeye, kokuşmuşluğa son vermek için, Siyasi Ahlak Yasasını çıkaracağız. Kamu İhale Kanunu’nu, rekabet ve şeffaflığı sağlayacak şekilde, Yeniden düzenleyeceğiz. Sayıştay’ı gerçek işlevine kavuşturacağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kurup, Başkanlığını muhalefete vereceğiz. Varlık Fonu ve benzeri Paralel Hazine uygulamalarına son vereceğiz.

İşte en son, Varlık Fonu’na aldıkları Ziraat Bankası’nın, Almanya’daki iştirakinde büyük bir skandal patladı. Alman Bankacılık Düzenleme Denetleme Otoritesi, Ziraat Bankası’nın Almanya’daki iştirakine, Olağanüstü cezalar kesmiş. Yine kredi verme ve mevduat toplama sınırı da getirmiş.

Gerekçe, Türkiye’deki Varlık Barışı uygulamaları kapsamında, Sorgusuz, sualsiz Türkiye’ye para transferi yapılması, Usulsüz krediler verilmesi. Alman Bankacılık Otoritesi, Türkiye’den atanan genel müdür adayları için, Tam dört kez ret cevabı vermiş.

Almanya’nın Ziraat Bankası iştirakine, Özel yetkili Genel Müdür atayacağı söyleniyor. Almanya’daki Ziraat Bankası’na kayyım geliyor. Bu uygulamanın hem Avrupa’da Türk bankacılığı için, Hem de Almanya bankacılık tarihinde Bir ilk olduğu ifade ediliyor.

Bu rezalet hakkında Ziraat Bankası’ndan da, Bizdeki bankacılık otoritesi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan da, Şu ana kadar gık çıkmadı. Bu suçlamalar karşısında başımız eğik mi duracağız? Bu suçlamaları kabullenecek miyiz? Peki, Ziraat Bankası’nın iştirakine kesilen bu cezalar, Kimin cebinden çıkacak? Elbette Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nden, Yani vergi mükelleflerimizden.

Şunu artık herkes bilsin. İktidara geldiğimizde, Tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyenlerin, Kursaklarından yediklerinin hepsini söke söke alacağız. Ne yazık ki Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin Hesap vermeden, sorgusuz, sualsiz yaptığı her işin bedelini, Milletimiz ya cüzdanıyla ya da canıyla ödüyor."

KABİL HAVALİMANI'NDA HER GÜN BOMBALAR PATLIYOR

"Erdoğan, Daha düne kadar, Afganistan’daki havalimanına, Askerimizi nöbetçi yazmak için uğraşıyordu. Genel Başkanımız uyardı. “Tek bir askerimizin burnu kanarsa, Sorumlusu siz olursunuz” dedi. İşte bugün Kabil Havalimanı’nın yanı başında, Her gün bombalar patlıyor, insanlar ölüyor. Peki, kim haklı çıktı? Yine biz haklı çıktık.

Çünkü biz meselelere, Erdoğan’dan farklı olarak, Sadece ve sadece Türkiye’nin penceresinden, Ulusumuzun hak ve menfaatleri penceresinden bakıyoruz. Beyefendi mecbur kaldı. Genel Başkanımızın, Mehmetçiğimizi Afganistan’dan çekme talebini dinledi. İyi de oldu. Ama bunu hala hazmedemiyor. Şimdi çıkmış, “Afganistan konusunda, Bizi ana muhalefetin, muhalefetin ne dediği ilgilendirmez. Biz kendi irademize bakacağız” diyor.

Kusura bakmasın, onun sicili ortada. Beyefendi bölgesel meselelere, Türkiye’nin hak ve menfaatleri penceresinden hiç bakmadı. “Büyük Ortadoğu Ve Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi’nin Eş Başkanı” penceresinden baktı. Şimdi nasıl oluyor da “kendi iradesinden” bahsedebiliyor?

Suriye’de yaşadıklarımız ortada. 5 milyon Suriyeli sığınmacı 10 yıldır Türkiye’de. Bu Sığınmacılar için 40 milyar dolardan fazla para harcandı. Sınırlarımızda güvenliği sağlamak için binlerce askerimiz Sınırın öteki yanında… Yüzlerce askerimiz Suriye’de şehit düştü. Peki, Türkiye’ye tüm bu ağır bedelleri kim ödetti? Elbette Erdoğan. Ve Erdoğan’ın bitmek bilmez kibri…

Ne yazık ki Erdoğan; 3-5 milyar avro finansı görünce, Türkiye’yi, Avrupa’nın mülteci gettosu yapmaya, Hemen teşne oluveriyor. Daha dün, “Finansı iyi yönettiğimiz için, Yeni mülteciler alabiliriz” diyen kimdi? Erdoğan’dı. Millet tepki gösterince çark etti…"

ERDOĞAN RÜZGAR NEREDEN ESERSE ORAYA DÖNÜYOR

"Erdoğan’ın dün dediğini, bugün dediği tutmuyor. Rüzgârgülü gibi, nereden rüzgâr eserse, Erdoğan da oraya dönüyor. Bir gün “Taliban ile görüşürüz” diyor. Ertesi gün Taliban’ı terörist ilan ediyor. Sonraki gün de, “Taliban ile masaya otururuz” diyor.

Erdoğan’ın küçük ortağının hali daha da perişan. 15 gün önce, “Askeri unsurlarımızın Afganistan’ı terki, Düşünülemeyecektir” diyen ufak ortak, Bugünlerde, “Askerimizin tahliyesi doğru bir tercih, Yerinde bir karardır” diyerek, Çekilme kararına alkış tutuyor. Hemen ardından da, “Kabil emniyetli değilse, Ankara güvende olamaz” diyerek, Kendini bir kez daha yalanlıyor.

Erdoğan’ın kuyruğuna takılırsan, Sen de “ufak rüzgârgülü” olursun. Bunlar ülkeyi de, devleti de yönetemiyorlar. Memleket, Cumhur İttifakı’nın yönetiminde, Fırtınaya kapılmış yaprak misali savruluyor.

Ama bu beyler her şeyden vazgeçiyorlar. Kabil Havalimanı’nın işletmesinden, Nedense bir türlü vazgeçemiyorlar. Hakikaten, Kabil Havalimanı’nı bunlar için bu kadar vazgeçilmez kılan nedir? Afganistan’daki havalimanında bunları bu kadar cezbeden ne var?

Afganistan’da şu anda en bol olan, Terör ve uyuşturucu. Türkiye’yi, böyle bir coğrafyaya sokmak için, Bu ısrar neden? Çıksınlar şunun sebeplerini millete bir anlatsınlar bakalım… Ama yapamazlar.

Erdoğan bizi ister dinlesin, ister dinlemesin. Ama bizi dinlemediğinde, burnunun dikine gittiğinde, Bunun faturasını hep milletimiz ödedi. Bunu da milletimiz bilsin.

Kontrolsüz göç ve sığınmacı sorunu, Ne yazık ki Türkiye’nin en önemli beka sorunu olmuştur. Hatay’ın hemen yanı başında, İdlib’de, Dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzbinlerce savaşçı, Patlamaya hazır bomba gibi bekliyor. Buralarda işler bir kez daha kızışırsa, Milyonlarca insan, İdlib’den sınırlarımıza akar. Bunların içinde de binlerce radikal ülkemize girer. Bu da bir kâbus olur.

Yine İran, Afganistan’dan akıp gelen göçmenleri sadece seyrediyor. Bu gelenlerin içinde radikal bir takım unsurlar var mı, yok mu? Erdoğan dâhil, bunu kimse bilmiyor. Çok açık konuşalım. İdlib, Rusya’nın elinde, Afganistan İran’ın elinde, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek stratejik bir koza dönüşmüştür.

Avrupa ise ne yazık ki bu meselelere, “Parayı veririm, Türkiye’yi göçmen gettosu yaparım” anlayışıyla bakmaktadır. Bu ahlaksız teklifleri Erdoğan kabul etse de Bizim kabul etmemiz, Rıza göstermemiz mümkün değildir.

Avrupalı dostlarımız şunu bilsin ki, Avrupa’nın sınırı Kapıkule’den başlamaz. Gürbülak’tan başlar. Herkes planını bu gerçeğe göre yapsın."

'TÜRKİYE YÖNETİLMİYOR, SAVRULUYOR'

"Karşımızdaki bu beka sorununa, Devlet aklıyla, Ciddi bir stratejiyle, Yoğun bir diplomasiyle tepki vermek zorundayız. Ama Erdoğan’ın bu konuda strateji oluşturacak ne bir derinliği, Ne de diplomasiyle sorun çözme kapasitesi var. Onun için de; Türkiye yönetilmiyor, savruluyor.

Irak’ta, “Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı” düzenlendi. Bu toplantıya, Fransa Cumhurbaşkanı katıldı. Katar Emiri katıldı. Mısır Cumhurbaşkanı katıldı Kuveyt Başbakanı katıldı. Ürdün Kralı katıldı. Ama Erdoğan katılamadı. Uluslararası protokolde çok daha geride olan, Dışişleri Bakanı ülkemizi temsil etti. Sebep, Taliban ile masaya otururum diyen Erdoğan, Sisi ile beraber masaya oturamadı.

Dış politikayı şahsileştirmenin sonucu ne yazık ki budur. “Bölgemizde bizden habersiz kuş uçmaz” diye caka satarken, Bir de bakmışsınız, Bölgede kurulan masalara oturamaz olmuşsunuz. Ülkemiz, bu diplomatik yalnızlığı mutlaka aşmak zorundadır. Bölgemizdeki meselelere bölge ülkelerinin çözüm üretmesi, İnisiyatif alması esastır.

Yoksa bölge dışı ülkeler, kendi çözümlerini dayatacak, “Çözüm üretiyoruz” diyerek, yeni sorunlar üreteceklerdir. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da yaşadıklarımız, Bunu bize öğretmiştir. Bu nedenle bizim iktidarımızda, Bölgemizde huzur, barış ve istikrar oluşturmayı hedefleyen, Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Bölgenin sorunlarını, Yine bölge ülkeleriyle beraber çözeceğiz."