Ülkede iktidara gelenlerin plansız şehirleşme, rant odaklı mega projeleri, iklim krizine yönelik siyasi duyarsızlığı Pakistan’da iklim krizini derinleştiriyor.

Pakistan’da iklim krizi derinleşiyor

Shriya SINGH

Pakistan mart ayından bu yana eşi benzeri görülmemiş sıcak hava dalgaları, seller ve yangınlar gibi aşırı iklim olayları yaşıyor. Uzmanlar, yaşanan afetlerin ülkedeki kırılgan toplulukların sağlıkları ve geçim kaynakları üzerinde son derece olumsuz etkileri olacağı uyarısını yapıyorlar.

Pakistan’da rejim beklenmedik şekilde değişti ve hızla borç krizine yaklaşan bir ekonomi politikası var. Ülkenin koalisyon hükümetine liderlik eden Şahbaz Şerif, IMF’nin askıya aldığı kurtarma planını bu ay tekrar aktif hale getirmeyi umuyor. Fakat son yaşanan afetler de gösterdi ki, ekonomik sorunlar çözülse bile ülke, iklim krizi kaynakları çeşitli dertlere gebe.

İklim krizinin Güney Asya bölgesindeki etkileri son yıllarda daha da görünür oldu ve sıcak hava dalgaları, öngörülemez hava olayları sıklaştı. Sind eyaletinde yer alan Jacobobad şehri dünyanın en sıcak şehirlerinden biri. Bu sene 50 santigrat sıcaklık ölçüldü.

8 Mayıs günü ise Gilgit-Baltistan bölgesindeki göletin taşmasıyla birlikte sel felaketi yaşandı. Afet yetkililerinin zamanında yaptığı uyarılar sayesinde can kaybı önlenebildi. 22 aile evlerini kaybetti ve bölge halkının geçimi için büyük önem tarz eden meyve bahçeleri ve tarlalar zarar gördü.

Mayıs ayı sonunda ise senenin ilk orman yangınları yaşandı. Belucistan bölgesindeki yangın, dünyanın en büyük fıstık çamı ve vahşi zeytin ormanı sayılan bölgenin yüzde 40’ını yok etti. Aynı ay içinde iki farklı yangın da Hayber Pahtunhva bölgesinde çam ormanlarına zarar verdi.

İKLİM FELAKETİ

Yangınlardan etkilenen Belucistan, kırsal bir bölge ve on yıllardır az gelişmişlik ve siyasi istikrarsızlık ile mücadele ediyor. Bu sene yaşanan yangınlar bölge yüzölçümünün %1,4’ünü oluşturan orman alanının neredeyse yarısını yok etti. Yaşanan yangınlar ve süregelen yangın tehlikesi bölgede yaşayan halkların geçim kaynaklarını olumsuz etkiliyor, önemli bir geçim kaynağı olan fıstık çamı ticaretine büyük hasar veriyor.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı’ndan Kamran Hüseyin, kısa süre önce verdiği bir mülakatta normalde Haziran-Ağustos döneminde yaşanan yangın sezonunun, artan sıcaklık ve kurallık koşullarıyla bu sene erken geldiğini söylüyor: “Bunu hızla değişen iklim koşulları ile bağdaştırabiliriz.” Gazeteci Zofeen İbrahim ise dağlık bölgelerde ruh sağlığı problemlerinin ve hatta intihar oranlarının arttığını haberleştirdi. Bu durum, yaşanan kitlesel yer değiştirmenin sebep olduğu duygusal ve toplumsal güçlüklere işaret ediyor.

Sıcak hava dalgaları sırasıyla ekosistemler, tarım ve su rezervleri gibi birçok katmanda olumsuz etkiler yaratıyor. Giderek kurak ve sıcak hale gelen iklim, Pakistan’da buğday ve pirinç gibi temel gıdaların üretimini olumsuz etkiledi.

Reuters’da yayınlanan bir habere göre, dünyanın en büyük beşinci mango üreticisi olan Pakistan’da üretim bir senede yarı yarıya azaldı. Üreticiler, su kıtlığı ve ani sıcaklık değişikliklerinin üretimi olumsuz etkilediğini söylüyorlar.

SİYASİ DUYARSIZLIK

Pakistan’ın içinde bulunduğu iklim krizini çeşitli etmenlerle bağdaştırabiliriz. Bir defa, ülkenin coğrafi ve topografik yapısı büyük çeşitlilik içeriyor. Batı ve doğu sınırlarında kuru topraklara sahip. İndus nehri havzasından gelen su, ülkenin en önemli temiz su kaynaklarından biri. Nehrin akışı son yıllarda yüzde 40 oranında azalmış durumda. Punjab bölgesinden akan Ravi nehri de ülkenin yeraltı sularını besliyor fakat bu kaynağın da sulamada kullanılmasıyla önemli derecede zayıfladığına dikkat çekiliyor.

Kontrolsüz ve plansız şehirleşme, rant odakları mega projeler, doğal bölgelerden geçen karayolu inşaatları, iklim krizine yönelik siyasi duyarsızlık… Ülkede iktidara gelen hükümetler aşırı iklim olaylarının yarattığı çok yönlü tahribata karşı gereken duyarlılığı göstermediler, bu olayların kırılgan topluluklar üzerinde yarattığı etkileri görmezden geldiler. Aynı topluluklar, planlanan mega projeler sebebiyle de yerlerinden ediliyorlar.

Dünya enerji üretiminde kömürden uzaklaşmaya çalışırken, Pakistan enerji maliyetlerini düşürmek için Tar Çölü’nden çıkaracağı kömürü yakmak için planlar yapıyor. Mevcut durumda küresel karbon salımında yüzde birlik paya sahip olan Pakistan kömüre yönelirse, bu rakamın kat be kat artacağı uyarısı yapılıyor.

Çevre avukatı ve hak savunucusu Ahmed Rafay Alam, Tar bölgesindeki kömür üretim projelerinde gözlenen bazı tutarsızlıklardan söz ediyor: “Pakistan’da güneş ve rüzgar seçenekleri çok daha ucuz enerji üretme potansiyeline sahip çünkü Tar bölgesinden çıkarılacak linyit kömürünün kalitesi oldukça düşük.” Projenin planlandığı bölgenin, ülkede Müslümanların azınlıkta, Hinduların çoğunlukta olduğu tek yer olduğuna da dikkat çekiyor. Bu tür mega projeler ülke içinde zorunlu göç, gayrimenkul spekülasyonu, meraların yok edilmesi gibi olumsuz sonuçlar yaratıyor. Tüm bunların acısını çeken de bölgenin dışlanmış halkları oluyor.

Coğrafi güçlükler ve şirketler önderliğinde halka değil sermayeye hizmet eden mega projeleri bir kenara koysak, ülkede iklim değişikliği tartışmalarını raydan çıkaran diğer bir olgu da kurumsal yapının zayıflığı.

2017 yılında meclisten geçen İklim Değişikliği Yasası, ülkede Ulusal İklim Değişikliği Konseyi kurulmasını sağladı. Konsey, iklim değişikliği ile ilgili politikalara yön verecek ve denetim rolü üstlenecekti. Yasa kapsamında Ulusal İklim Değişikliği Fonu da oluşturuldu.

Fakat son dört yıla dönüp baktığımızda federal ve yerel hükümetlerin uyguladıkları politikalar ya ‘gelişigüzel’ ve plansız, ya da afetlere müdahale ile kısıtlı kalıyor. Diğer yandan öğrenci birlikleri önderliğinde topluma giderek yayılan hak mücadelesini de anmak gerek. İnsanlar iklim adaletine vurgu yapıyor ve hükümetlerin şirketlerle iş tutmak için tasarladıkları politikaların hesap verebilir olmasını talep ediyorlar.

Lahor ve Karaçi gibi kent merkezlerinde her sene Halkın İklim Yürüyüşleri düzenleniyor. Yerel halklar, feminist ve solcu gruplar, öğrenci birlikleri, işçi sendikaları ve diğer yerel örgütler her sene bir araya geliyor ve hükümetin kötü planlanmış kalkınma projelerinin olumsuz etkilerine dikkat çekiyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: People’s Dispatch