Parşömen, Mısırlıların papirüsüne karşı Bergamalıların bulduğu bir kâğıt... Bergama, Pergamon iken tabi. Deriden yapılan kâğıt diye özetleyebiliriz.

Parşömen, Mısırlıların papirüsüne karşı Bergamalıların bulduğu bir kâğıt... Bergama, Pergamon iken tabi. Deriden yapılan kâğıt diye özetleyebiliriz.
Parşömenlerin az olduğu, az olup değerli olduğu zamanlarda, parşömenlerin üzerine yazılan yazılar silinip, yeniden yazılırmış. Bu işin adı da palimpsest. Bir tür geri dönüşüm! Yazı silinip, silinen yüzeye yeniden yazıldığında, silinen iz yeniden çıkar gelirmiş kimi zaman.  Önceki yazı ile sonraki yazı arasında, eski ile yeni arasında yaşanan bir savaşım gibi.
Bu yöntem, üzerinden çok yazı yazılabilecek, çok çene çalınabilecek, verimli bir olanaklar kapısı demek.
Likyalıların kaya mezarlarını biliriz. İnsan doğayı taklit eder. Bu taklide kültür ya da sanat deriz. Likyalılar ağaç evlerinin geçiciliğini, taş mezarlarla, kayalara oydukları mezarlarla kalıcılaştırmıştır. Taştan yapılan o mezarları çok daha sonraları Fethiye’ye gelen Yörükler taklit etmiş, tahıl ambarlarını kaya mezarlarının biçem ve biçiminden esinlenerek yapmışlar. Yapılan,  öncekinin üstüne çıkıvermiştir. Belki de birileri öğretmiştir bizim Yörüklere.
Eski kentlerin kat kat kurulmasını, örneğin Truva’nın katlarını da bir palimpsest örneği olarak ele alabiliriz.
Likya’ya, Truva’ya kadar geriye gitmeye gerek yok. Bizim duvar yazılarımızda da benzer örneği görürüz. Özellikle boyaya biraz yanık yağ karıştırdıysan, üzerine ne kadar badana vururlarsa vursunlar, bir gün çıkıverir ortaya: “Tek yol devrim!”. Memleket duvarlarında vardır bu yazılar hâlâ.
Bir de palimpsest dostlar var. Saat zamanın bir anında durmuş. Üzerine ne konulursa konulsun, ne geçmiş ne yaşanmış olursa olsun, o ilk yazılan yazıları okuruz hala. Bu iyi mi, kötü, kötü mü? Bilmem ki! Duruma bağlı diyelim.
Palimpsest, buraya kadar saydıklarımızla bize romantik kapılar açar. Büyüleyici bir terim. Yaşamın inadı. Ama bu inat iyi şeyleri içermiyorsa, korku filmlerinin beylik sahnesi olan topraktan bir zombinin elinin çıkışı sahnesi gibi korkutucu ve irkiltici oluyor. Silindiği sanılan yazı da zombi içeriğiyle karşınıza çıkıverir. Antalya Belediyesi’nde yeni yönetimin ANSAN’ı yakalamaya çalışan zombi eli gibi.
Antalya’da yirmi iki yıldan beri çalışan bir dernektir ANSAN. Belediyeye ait bir “mülkte” çalışıyorlar. AKP burada iktidara gelince, yıllardır hiçbir sanatsal etkinlik yapılmadığı gerekçesi ile yerin boşaltılmasını istiyor. Ki, etkinlik yapılmadığı da koca bir yalan. Üstelik yerin boşaltılmasından sonra, “Buradan elde edilecek gelirle şehit ve gazilerin çocuklarının eğitim masraflarının karşılanması için gereken adım atılacak” denmiş. Soylu bir neden gösterilerek, yapılan kabalık ve iğrençlik gizleniyor. Koyu bir popülizm. Bu iş için tek orası kalmış sanki! İktidar; sanatın, şiirin, kültürün yazısını, Ortaçağ keşişleri gibi silip, kendi kaba ve yalan dolu yazısını yazıyor. İktidar, nasıl ki kötü bir palimpsest gibi ortaya çıkıveriyor böyle uygulamalarla. Yazının tarihindeki bu özel örnek gösteriyor ki; aynısı gelir bir gün kendi başına.
Haftaya dize; “yeter ki sen ses etmeden dur dilimde” (Alperen Yeşil, Erdişi, Varlık Y.)